Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Tukay Gençlik Kulübü (1963-1967-1980)
Türkiye'ye gelen hepimiz serbest göçmen statüsünde ülkeye kabul edildiğimiz için Bulgaristan'dan göçenler gibi devletten tek bir kuruş destek görmedik. Uzak Doğuda varlıkları olan Tatar aileleri ki sayıları çok azdı, fazla sıkıntı çekmediyseler de, ekserimiz kıt kanaat geçiniyorduk. Dolaysıyla da dayanışmaya muhtaçtık. Büyüklerimiz kimliklerini korumak için Uzak Doğuda mescitler, mektepler ve dernekler kurmuşlardı. Türkiye'ye gelince mescit, cami açmak gerekmiyordu ve ayrıca bunu yapmaya izin de yoktu. Yani buradaki camiler ibadet için uygundu. Çünkü biz Tatarlar Sünni ve Hanefi mezhebine mensuptuk. Gene de bazı adetlerimiz farklıydı. Aramızda Uzak Doğuda iken imamlık yapan büyüklerimiz de vardı. Onlar burada işsiz kalmışlardı. Onları ancak evlerde yapılan dualara davet edebiliyorduk ki, bu onların geçimine yetecek sadaka almalarını sağlamıyordu. Onlar da ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Mesleği olmayan ve yaşı ileri olanlar Türkiye'de hayli sıkıntı çektiler. Kimsesiz bir haylisi Darülacezede vefat etti. Dernek döneminde bu gibi hemşerilerimizi yaptığımız iftarlara davet edip, bayramlarda ziyaret ediyorduk. Ancak bunun dışında bizim de gücümüz onlara daha fazla yardım etmemize imkan vermiyordu. Tatar gençleri ise bu gibi ailelerin çocukları konumundaydı. Yani onlar da varlıklı değillerdi. Büyüklerimiz yılına bir defa olmak üzere Küçüksu veya başka bir mesire yerinde toplanıyorlar ve hasret gideriyorlardı. Bir seferinde Doğu Türkistan'dan İstanbul'a göç etmiş Kazaklarla toplanmıştık. Kadınlarımız Tatarca şarkıya başlayınca Kazakla da aynı şarkılara katılmışlar, her iki taraf da şaşırmıştı. Bu her iki dilin de Kıpçak gurubundan gelmesi ile açıklanabilir mi bilemiyorum. Aileler, yakın tanıdıklar bir birlerini ziyaret ederler ve bilhassa şeker ve kurban bayramlarında daha sık bir araya gelinirdi. Türk evlerinden farklı olarak kadınlarımız bütün gece Tatar tatlıları hazırlar ve sofralar kurulurdu. Bayramın ilk günü başta yaşlılarla çocuklar ev ev dolaşarak bayramlaşılırdı. Yaşlılara çay ve (çüçü beliş, katlama, çekçek gibi) tatlılar verilir, çocuklara ise ekseri para verilirdi. İkinci gün kadınlar bir birlerin ziyaret ederlerdi. Bir evden cenaze çıkarsa o evde merhume veya merhumun üçü, yedisi ve kırkı yapılırdı. Kendi imamlarımız Kur' an okuyarak ölünün ruhuna bağışladıktan sonra yemek faslına geçilirdi. Standart yemek başta cukmaç (şehriye) çorbası, arkasında patates ile tavuk, üzüm ve erikli pilav ve en son olarak ise çüçü beliş (tatlı pay) ile bolca çay içilirdi. Ardından ise sohbet edilir ve ölü güzel bir şekilde anılmış olurdu. Yüksek sesle ağlamak doğru sayılmadığından, Türklerde olduğu gibi dövünerek ağlamak bağırmak olmazdı. Kadınlarımız ayda bir defa veya daha sık bir araya gelerek lota oynarlar, çay içerler ve ardından Tatarca şarkılar söylerlerdi. Biz gençler "hanımlar çay ile sarhoş oldular" derdik. Delikanlılar arada bir futbol oynardık. Tatarların çoğunlukta yaşadığı İstanbul ve Ankara'da işte bu gibi sosyal faaliyetlerle birbirleri ile olan bağları kaybetmemeye çalışırlardı. 1 960'lı yıllarda İstanbul'da 1 5 ila 20 yaşlarındaki gençlerin sayısı bize göre hayli artmıştı. Uzak Doğudan İstanbul'a gelenlerinin sayısı 200-300 kişi ise bunların 30-40 veya daha fazlasını işte bu saydığım kategoridekiler teşkil ediyordu. O yaştaki gençlerin çoğu okul çağında idi. Bir kısmı ise çalışmaya, yani cepleri para görmeye başlamıştı. Fakat gene de diskoteklere veya başka eğlence yerlerine gitmek pahalı idi. Ayrıca o yıllarda İstanbul'da bu nevi eğlence yerlerinin sayısı çok azdı. Dolaysıyla varlıklı veya evleri uygun büyükçe olan aileler gençlerin bir hafta sonu kendi evlerinde toplanmalarına izin vermeye başladılar. Çünkü ebeveynlerde gençlerin bir arada kaynaşmasını istiyorlardı. Neticede evlerde partiler düzenlenmeye başladı. İmece usulü yapılan bu partilerde birileri içki ve içekler, birileri yemekler getirirdi. Genelde Amerikan şarkıları çalınır, dans edilir ve eğlenilirdi. Ankara'da ise daha ziyade Çin'den gelenler olduğundan bu nevi toplantılarda fokstrot mu, rock mu çalacağız tartışmaları çıktığını duyuyorduk. Anlaşılan değişik kültür dairelerinden, yani Çin'dekiler Rus, Japonya'dakiler ise Amerikan kültür etkisi ile büyüdüklerinden olsa gerek birbirlerinden pek haz etmedikleri olurdu. İlginç olanı İstanbul'dakilerin ekserisi de Çin'den gelmiş olmasına rağmen böyle bir tartışma olmamıştı. Anlaşılan Ankara'dakilerin ekserisi Rus etkisinin güçlü olduğu kuzeydeki Haylar ve Harbin gibi şehirlerden gelmişlerdi. Ancak evlerde toplanmanın da bir sınırı vardı, çünkü bu gibi ortalığın alt üst olduğu danslı, müzikli, içkili toplantıların yapılabileceği ve buna izin veren aileler azdı. Biz İstanbul'daki gençler bu sorunu tartışmaya da başlamıştık. Dernek kuralım gibi fikirler de ortaya atıldı. Bu konuyu görüşmek üzere birkaç ev toplantısı da yapıldı. Sonunda bir İngiliz şirketi olan (lmperial Chemical Industries) l.C.l.'de iyi bir mevkide çalışan yaşı 40 yaklaşan ve Japonya'dan göçmüş olan Rıfat Muhtesip (1924-20 1 O) , aynı yaşlarda olup Çin'den göçen ve mesleği Göğüs Hastalıkları Uzmanı olan kuzenim Dr. Mahmut Alukay (1924-200 1) adlı büyüklerimizin de doğrudan desteğini aldık. Ferit, Fuat, Reşit Agiler, Feride ile Feride Biçuri'ler ve ben (başka birileri var mıydı hatırlamıyorum) bir araya geldik. Uzun bir tartışmadan sonra Tukay Gençlik Kulübü adlı bir dernek kurmayı ve üyelik yaş haddini de 40 ile sınırlamayı karar verdik. Abdullah Tukay (1886- 1913) 19 . Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başında yaşayıp çok genç yaşta ölmesine rağmen çok sayıda şiirler yazmış olan tanınmış bir Tatar şairidir. Onu Sovyet rejimi de dışlamamış, Rusya dışındaki Tatarlar da her Nisan ayında onu anma törenleri düzenlerdi Biz de siyasi olmayan bu sembol adı uygun görmüştük. Halkımız siyasetten ciddi şekilde ürkmüştü. Çünkü Mançurya'nın 1945 'te Kızıl Ordu tarafından işgalinden sonra aralarında annemle, babam, arkadaşım Ferit Agi'nin babası ve başka şahısların tutuklanarak Sovyetler Birliğine götürüldüğünü ve kaderleri hakkında hiçbir bilgi alınamadığını biliyorlardı. Bu olaydan sonra 1949 yılında Çin'de iktidara Komünistleri gelmesi diasporadaki büyük çoğunluğun başta Türkiye, ardından A.B.D. veya Avustralya' ya göç etmek zorunda kalmışlardı. Uzak-Doğuda iken de İdil-Ural taraftarları ile imam Abdülhay Kurbanali (1892- 1972) tarafları arasında ayrılıklar ve tartışmalar çıkmıştı. Bilhassa Japonya'da Tokyo'da yaşayanların çoğunluğu Kurbanalici idi. Kurbanali daha sonra imamlıktan uzaklaştırılmış Çin'de Dayren' e sürülmüş ve burası Kızıl Ordu tarafından işgal edilince tutuklanmıştı. O da hahamlar gibi Sovyet çalışma kamplarında kalmış, on yıl sonra rahatsızlanınca serbest bırakılmıştı. Kısacası siyasi değişimler çoğunun kaderine menfi etki yapmıştı. O yüzden de siyasi bir ad olan İdil-Ural tabirini kullanmak istemiyorlardı. Dolaysıyla da biz mümkün olduğu kadar tarafsız bir ad seçersek kimsenin itirazına sebep olmayız diye düşündük ve bu düşüncemizde haklı çıktık. Ancak başta bir mekân bulmamız gerekiyordu ve ayrıca para da gerekiyordu. Ben bu konuyu babama (Ah tem İlyas Devlet: 1892- 1 978) açtım. O Dr. Lebib Karan ile birlikte İdil-Ural Türkleri Derneğinden ayrılmış ve "Süyümbike" adlı başka bir dernek kurmuşlardı. Dr. Lebib Karan'ın Feriköy Baruthane Caddesinde üç katlı bir evi vardı. Babam konuyu ona açınca, o gençler gelsin ben üçüncü katı onlara 300 liraya kiralarım demiş. Bu alicenaplığı hiçbir zaman unutamayız. Çünkü bir derneğe bu derece düşük fiyata ev kiralamak olağan bir şey değildi. Hiçbir mal sahibi ne olduğu meçhul ve sırf gençlerce kullanılacak bir mekanı kiralamak istemezdi. Bu gelişme bize büyük bir cesaret ve heyecan verdi. Derneği kurduk, evi kiraladık. İhtiyaç olan masa, sandalye gibi mobilyayı da Tahtakale'den en ucuz yerden satın aldık ve Rıfat' ın iş tarafından kendine tahsis edilen j eepe ile Feriköy' e taşıdık. Eksikleri ise el birliği ile çözdük. Fuat ve Reşit Agi'ler müzik sistemini kurdu. Edi Bakırcıyan, Ferit Biçuri, Rüstem Vagas, Rüştü ve Reşide Deuş'lar, Kerim Akidil ve daha niceleri canla başla çalıştılar. Tukay Gençlik Kulübünün açılışını Ekim 1 963'te gerçekleştirdik.
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.