Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

532 syf.
·
Puan vermedi
Kendime Notlar
Bismillahirrahmanirrahim Tefsirin 14. cildinde Seyyid Kutub Kaf, Zariyat, Tur, Necm, Kamer, Rahman, Vakıa, Hadid, Mücadele, Haşir, Mümtahine , Saff, Cuma, Münafıkun ve Tegabün surelerini tefsir ediyor. Fizilal'in klasik bir tefsir kitabı olmadığı kesin, ve bence Seyyid Kutub bu sureleri tefsir ederken şimdiye kadar olan kısımdan daha bir heyecan içinde olduğunu söyleyebilirim. Mekki surelerin daha bol olduğu bu kısımda Kuran-ı Kerim'in edebi üslubuna olan hayranlığını her fırsatta dile getiriyor Seyyid Kutub. Tabi, benim gibi Arapça bilmeyen bir kimse için bunlar çok anlaşılabilen şeyler olmuyor ama Seyyid Kutub'a olan güvenim bu surelerdeki edebi güzelliği bilmemi sağlıyor. Kişisel notlarım Sayfa 56 olduğu gibi Katade der ki:"Onlar geceleyin az bir kısmında uyurlardı" ayetinde Kays oğlu Ahnef dedi ki, "onlar geceleyin çok az uyurlardı.Ben bu ayetin belirttiklerinden değilim" Hasan el Basri der ki. Kays oğlu Ahnef İbn Kays derdi ki, Benim amelimle cennet ehlinin ameli karşılaştırdığımda onların bizden çok yüksekte bir topluluk olduklarını ve bizim onların ameline ulaşamadığımızı gördüm. Çünkü onlar geceleyin çok az uyurlardı.Cehennem ehlinin ameliyle kendi amelimi karşılaştırdığımda gördüm ki onlar hayırsız bir topluluktur.Allah'ın kitabını ve peygamberlerini yalanladıkları gibi ölümden sonra dirilişi de yalanladılar. Ben bizim iyilerimizi salih amelle kötü amelleri karıştırmış olan bir topluluğun mertebesinde gördüm". İnşallah en kısa sürede gecelerimi Allah(cc)'in muradına uygun hale getirebilirim. Sayfa 74 İbadetin manası doğrudan insanın varlığının gayesidir. Bir başka deyişle insanın ilk yapması gereken şeyler ibadetlerdir. Bu kapsamda bakıldığında ibadetin çok kapsamlı bir şey olduğu ve hayatın tamamında hüküm sahibi olduğu açıktır. Dolayısıyla kesin bir şekilde bilinmelidir ki, ibadetin içinde çok belirgin bir şekilde hilafet vazifesi vardır. Bu noktada Seyyid Kutub ibadeti iki aşamaya ayırıyor. 1.Özetle ruhlara Allah'a kulluğun manası öğretmek ibadetin birincil yönüdür.İbadet edilen tek varlık Rab'dir, geriye kalan her şey ve herkes onun kuludur. 2.İbadet ruhta, bedende ve vicdanda sadece ve sadece Allah'a yönelmek, bundan gayrı her şeyden kaçmaktır. Allah'a ibadet dışında bütün gayelerden kaçmak gerekmektedir. Bu iki şık bir vücutta birleştiğinde tam anlamıyla ibadet ortaya çıkıyor. Sonuç olarak bunlar, tek Rab'i kabul etmek ve tüm yaşayışı buna uygun hale getirmektir. Sayfa 78 Modern dönem Müslümanlarının en önemli sıkışmışlıklarından birine dair, Seyyid Kutub meseleyi bir de kendince çok güzel anlatıyor. Mümin gayeye ulaşmak ile mükellef değildir. Müminin vazifesi kendisine emredilen şeyi Allah rızası için bir ibadet olduğunu bilerek yapmaktır. Bundan sonrası Allah (cc)'ın takdirindedir. Kul yolda olmak gayesi ile kazanmıştır; sonuçtan bağımsız olarak. Böyle bir durumun varlığı da aynı zamanda usulün de Allah (cc)'ın rızasına uygun olmasının gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyar. Böylece kul bu dünya hayatında biraz olsun rahatlamış olarak yaşayabilmektedir. Çünkü üzerine düşen sorumluluğu gerçekleştirebilmektedir. En azından sınırlar ulaşabileceği noktadadır. Sayfa 94 Hz.Ömer (ra) bir gün Tur suresinin ilk ayetlerini duyması hakkında Seyyid Kutub'un yorumları Medine'de bir gün Hz. Ömer (ra) çevrede dolaşırken bir adamın namaz kılışına denk geliyor ve o kişinin Tur suresini okumasını dinliyor. Orada etkileniyor, ayeti kerimeler kendisini ciddi etkiliyor. Bineğinden iniyor, ve bir duvara yaslanarak kendinden geçiyor. Sonrasında eve gidiyor ve bir ay yatağından çıkamıyor. Bu özetini aktardığım rivayeti Seyyid Kutub şöyle değerlendiriyor. Hz. Ömer (ra) bu ayetleri biliyordu, namazlarında defalarca okuyordu, başkalarından dinliyordu. Ama o an bu ayetleri dinlediğinde gönlü tamamen açıktı, hiç bir engel kapalılık yoktu kendisinde. Direkt ayetler Hz.Ömer(ra) kalbine işliyordu ve onu kökten yakalıyordu. İşte burada artık kanalların bir önemi kalmaz, kalp onu direkt ilk kaynağından alır. Ve sonrasında bu kimse Hz. Ömer (ra)'in haline gelir. Evet, bu nedenle belki tebliğe ve hidayet vesilelerine yılmadan yaklaşmaya devam etmek gerekir. Dem bu demdir dem bu dem Sayfa 96 Olduğu gibi alıntı "Keza İslamın ruhlara yerleştirdiği değerlerle, kalbi bağladığı duygularla, zihni düşündürdüğü meşgalelerle kıyas edilince insanların hayattaki değer ölçüleri bakımından boş bir oyun içerisinde oyalanıp durdukları görülür. O değerlerin gülünçlüğü, sapıklığı ortaya çıkar. Müslüman ise onların hareketlerine, eğlencelere dalışlarına, meseleleri büyütmelerine, dünyanın en büyük meselesiymiş gibi söze başlamalarına bakar bakar durur! Tıpkı şekerden gelinciklere ve oyuncaklara çocukların baktığı gibi onların bakışını seyreder. Onlar bu cansız maddeleri canlı sanarak üzerlerinde tartışmalar yapar, vakit geçirirler. Sevinirler, oyalanırlar bu şekillerde". Allah, ulvi değerler için sevinmeyi üzülmeyi ve onlar için meşgul olmayı bize nasip etsin inşallah. Ve sanırım, kişinin sevindiği üzüldüğü şeylerin karnesi muttakiliği konusunda dünya hayatı için bir terazidir. Sayfa 101 Tur suresi 17-28 arası tefsirden bir kısım Ameller insanları cennete sokamazlar. Cennete ancak Allah'ın lütfu ve ihsanıyla girilir. Amel ancak gayeyi, yolu ve Allah katında olan nimetleri tercih edişi gösteren araçlardır. Bu araçlar da inşallah Allah'ın fazlu keremine ehil kılar insanı. Kullar Allah'tan çekinip sakındıkları için dua eder ve yalvarırlar. Böylece Allah'ın lütfu ve merhametine talep dile getirilir. Sayfa 131 Necm suresi 29-32 ayetlerinin tefsiri sırasında Mümin Necm suresi 29 ayetteki emir ile Allah'ın zikrinden yüz çeviren, dünya hayatından başka bir şey istemeyen ve Allah'ın kendisine lütfettiği enerjiyi yersiz olarak harcayan insandan uzak durması gerektiği belirtilmektedir. Eğer bu kimselerle meşguliyet artarsa zaman israf olur ve kişi kendi kendini boşa tüketmiş olur. Dünya hali öyle bir duruma gelmiş ki; korkarım insanın yalnız kalması etrafındaki kimseler ile konuşmasından çok daha yararlı hale gelmiştir. Necm suresi 29 ayetin tefsirinde Seyyid Kutub konunun başka bir vechesine de temas etmektedir. Bu yüz çevirme ile izzet sahibi Müslümanların Allah'a inanmayan ve dünya hayatından başka amaçları olmayan bu kitlenin durumunu değersizleştirmeleridir. Durumları ne olursa olsun, onlara gerçekler kapalıdır. İdrakleri bir noktanın ötesini geçememektedir. Onlardan yüz çevirip kendi dünyalarında bırakmakta emrin başka bir yüzüdür Seyyid Kutub'a göre. Sayfa 172 Olduğu gibi alıntı Kamer suresi 5. ayet " Gayesine erişen hikmet. Fakat uyarılar fayda vermiyor" Bir kalbin iman gibi bir nimete hak kazanabilmesi için Allah tarafından verilmiş olan bir hazırlığa sahip olması gerekir. Sayfa 264 Vakıa suresi ayet 79 tefsir hakkında Vakıa suresı 79. ayet " Arınmış olanlardan başkası ona el süremez" Seyyid Kutub tefsirinde şöyle açıklıyor. Müşrikler Kuran'ı Kerim'i şeytanların indirdiğini sanıyorlardı. Burada bu iddia reddedilmektedir. Çünkü şeytan Allah tarafından korunmuş bir kitaba el süremez. Onu ancak melekler indirebilir. Dolayısıyla buradan fıkhi hüküm çıkarırken abdestsizler bu kitaba dokunamaz manası çıkmamaktadır. Sonuç olarak Seyyid Kutub'a göre Kuran-ı Kerim'e herkesin dokunma ve elleme ruhsatı vardır gibi bir hükümle ilgili kısmı tamamlıyor. Sayfa 282 Hadid suresi 1 ayetin tefsirinde geçen rivayetler Hadid suresi 1. ayet " Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tespih etmektedirler. Ve O, Aziz ve Hakim'dir" Rivayetler doğrudan alıntı Kur'anı Kerim buyuruyor ki: " Ey dağlar o tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın. Ve kuşlar da " Bir de bakıyoruz ki, dağlar da, kuşlar gibi Davud peygamberin yaptığı tesbihleri tekrar ediyorlar. Müslüm'in sahihinde Cabir İbn Semüre'den naklettiği bir hadiste Resulullah (sa) buyuruyor ki" Mekke'de bir kaya vardı ki peygamber olarak gönderildiğim gecelerde bana selam verirdi. Doğrusu şimdi de biliyorum ben o kayayı". İmam Tirmizi de kendi senediyle Ebu Talip oğlu Ali (kerrem Allahu veçhe)'den rivayet eder: " Ben Resulullah ile birlikte Mekke'de iken bazı yerleri dolaşmaya çıktık. Onu karşılayan her tepe ve ağaç esselamü aleyke ey Allah'ın Resulu" diye çınlıyordu" Buhari de sahihinde Enes İbn'i Malik'ten rivayet eder ki,"Resullullah (sa) bir hurma kütüğü üzerinde hutbesini irad ederdi. Minber yapıldığı zaman Hz. Peygamber minberin üzerine çıktı ve hutbe okumaya başladı. Bunun üzerine hurma kütüğünden devenin inlemesine benzer sesler duyuldu. Hz. Peygamber minberden inerek onu elini üzerine koydu ve bunun üzerine hurma kütüğünün iniltisi kesildi" Sayfa 293 Hadid suresi 7 - 10 ayetlerin tefsirine dair İmam Buhari de geçen bir hadis i şerifte Allah resülü kimin imanı daha hayret vericidir diye sorar ashabına. Onlar da sırayla melekler, peygamberler ve kendilerini derler. Allah resülü bunların değil, sonradan gelipte sahifeleri görüp iman edenlerdir der. Bir başka hadisi şerifte ise Allah resülü sonradan gelip iman edenlere onlar kardeşlerimdir diyor. Bu iki hadisi şerifte işaret edilen kimselerden olmayı Allah'tan niyaz ederim. Seyyid Kutub'un yorumu olduğu gibi alıntı "Ne kadar doğru söylüyor Allah'ın resülü. Gerçekten farklı bir durum. Onların karşısında dehşet verici kendilerinden geçirecek üstün, son derece üstün iman işaretleri var. Bunun için hayretini belirtiyor zaten" "Onlar niçin inanmayacaklar" diye. Sonra da onlardan gerçek mümin iseler ruhlarına imanı yerleştirmelerini istiyor. " Sayfa 295 Ashaba dair rivayetler. Onlara bakış açımızın düzelmesinin gerekliliğine dair. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştu:"Ashabımı bana bırakın. Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki siz Uhud dağı kadar- vaya dağlar kadar- altın infak etseniz de onların yaptıklarının derecesine ulaşamazsınız". "Ashabıma dil uzatmayın. Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki sizden biriniz Uhud dağı kadar altın verse Allah yolunda onlardan herhangi birisinin yarısıcığına ve ya bir avuç verdiğine ulaşamaz" Hadid suresi 10. ayet " ... Hepsine de Allah en güzel olanı vaad etmiştir..." Üzülerek şahit oluyorum ki, bir silsile halinde sahabeyi kiramı kötülediler, sünneti zayıflattılar, Kuran'ı Kerim'le arasını açtılar. İslam'ı eksik bırakmaya çalıştılar. Ve asıl çabalarının İslamsız bir hayatı yaşamaya çalışmak olduğunu da anlıyorum. Bir sonraki adım da Kuran'ı Kerim'i hedef alacaklar, güç topluyorlar. Sahabeyi kiram Kuran'ı Kerim'i koruyan ve bize ulaştıranlardır. Allah onlardan razı olsun. Onlar sayesinde elimizde bu kitap ve sünnet var. Allah (cc) böyle murad etti, bu kitabı böyle korumak istedi. Ve bu insanları vesile kıldı. Biz onların hatalı olabileceklerini biliriz; çünkü topyekun örneklik Allah resülü dışında yapılamaz zaten. Ama sahabeyi kiram topyekun hürmet ederiz, onlara dua ederiz. Rivayet zincirlerine bakarız sağlam olan rivayetleri alır; onları nass kabul eder ve öyle yaşarız. Sayfa 309 Hadid suresi 18-19 ayetler tefsiri Şehitlerin cennete girmelerine rağmen tekrar dönüp tekrar şehit olmak istemelerine işaret eden hadisi şerif Ensar'dan bir adamın Allah resülünden cihad teşviki ile sözleri dinlemesi sırasında elindeki hurmaları çarçabuk bırakması ve sonunda şehit olduğu savaşa katılması hakkında hadisi şerif Sahaba emri aldı ve uyguladı. Bir an olsun tereddüt etmediler, düşünmediler gerisini. Sayfa 337 Mücadele suresi 1. ayet tefsirinden doğrudan alıntı İşte Resullullah (sa) ile tartışmak üzere gelen kadın arasındaki konuşmaları Allah'ın duyduğu belirtilen durum budur. Ve işte bu durum üzerine yüce Allah yedi kat göğün üstünde bu kadıncağızın hakkını vermek, hem kocasının hem de kendisinin kafasını rahatlattırmak ve bu gibi günlük ailevi problemlerde müslümanların takip edecekleri metodu belirlemek üzere hükmünü inzal buyurmuştur. Sayfa 368 Aralarındaki antlaşma bozulduktan sonra Peygamber'e karşı suikast girişimleri boşa çıkar Beni Nadir'lerin. Bunun üzerine Allah Resülü Beni Nadir'lere karşı sefer hazırlığına girişir. Ayrıca Ka'b bin Eşref ( Resullullah'a dil uzatarak hicveden ve düşmanlarını üzerine saldırtan bir kimse) Beni Nadir'ler ile antlaşarak Peygamber'e tuzak kurmaya çalışmıştır.Efendimiz, Muhammed İbni Seleme'ye Ka'b İbni Eşref'i öldürmesini emretmiştir, o da bu emri yerine getirmiştir. Yeri geldiğinde en merhametli insanda şeriatin hükmüne uygun olarak ölüm emri vermesi gerekmektedir. Sayfa 317 Beni Nadir ganimetlerinin paylaşımına dair Burada bir savaş olmadığı için bütün taksim hakkı Allah'ın emri ile Hazreti Peygambere verilmiştir. O da ensardan iki kişi dışında bütün ganimetleri muhacire vermiştir. Ama ensar ve muhacir arasındaki kardeşlikte hiç sıkıntı doğurmamış, hüsnü kabule uğramıştır. Ve şunu da görüyoruz, eşitlikten ziyade adalet daha önemli yer tutuyor sünnette. Çünkü muhacirler evlerinin yurtlarını bırakıp gelen ve hiç bir şeyleri olmayan kimseler oldukları için bu ganimetlere daha çok ihtiyaç duyuyorlardı. Sayfa 424 Mümtahine suresi 7-9 ayetler tefsirinden doğrudan alıntı "Bu temel kaide şeriata dayalı devlet nizamının esasıdır. Ki müslümanları diğer bütün insanlarla münasebetlerinden değişmez bir tutuma sevkeder ve bu tutumu ancak savaş için saldırı durumunda değiştirmesine müsaade eder. Savaş yapmak üzere saldırdığı ve karşılık vermek zarureti hasıl olduğu zaman, yahut antlaşma yapıldıktan sonra anlaşmaya ihanet söz konusu olduğu vakit bu tutum değişir. Serbestçe islama davet ve serbestçe istenilen inancı seçme hürriyetine karşı durulduğu zaman bu tutum değişir ki zaten bu bir nevi saldırı manasını taşır. Bu gibi hallerin dışında ise müslümanlık bütün insanlığa karşı barış içerisinde dostluğu, iyiliği ve adaleti emreder". Sayfa 428 Mümtahine 10-11. ayetler tefsirinden doğrudan alıntı "İmansız bir kalp ile mümin bir kalbin uyuşması, dostluk kurması ve anlaşması mümkün değildir. Oturduğu zaman huzur bulması yanına vardığı zaman dinlenmesi imkansızdır. Halbuki evlilik, dostluk, acıma sukunet ve huzur yuvasıdır." Ancak İslam'ın kalpte yeşerdiği bir birey böyle bir evlilik arzu ediyor. Şehvet ve nefsin devreye girdiği noktalarda maalesef buradaki hükümler geçerliliklerini kaybediyor. Dostluklarımızı ve yaşantımızı İslam'a göre kurmayı Rabbim nasip eylesin. Sayfa 446 Saff suresi 2-4. ayetler tefsirinden doğrudan alıntı "Bu temiz ve berrak Peygamberlik kaynağından beslenen İmam Ahmed İbn Hanbel çok uzak mesafelerden hadis öğrenmek üzere gittiği bir adamdan hadis rivayet etmekten vazgeçmiştir. Sebebi ise adamın boş torbayı alıp içinde yiyecek var zannıyla katırını çağırdığını görmesidir. Bunun üzerine o büyük İmam hayvanını kandıran birisinden hadis rivayet etmekten kaçınmıştır. " Sayfa 468 Cuma suresi Hali hazırda Allah Resülü hayatta iken onun etrafındaki sahabe de olabilecek gevşeklikler. Dolayısıyla yumuşamanın gevşemenin olabilirliğine ama düzeltilmesi gerektiğine dair "Resullullah (sa) Mescidi Nebevi'de cuma hutbesini irad ettiği sırada dışarı giden ticaret kervanlarından birisinin gelişi duyulunca peygamberin yanından ayrılarak ticaret kafilesini karşılamak üzere cahiliyet adeti üzere defler çalıp oyunlar oynayarak toplanmaları vesilesiyle ortaya çıkan duruma işaret etmektedir. Onlar bu karşılamak ihtifaline katılmak için Resullulah'ı ayakta bırakmışlardı. İçlerinden yalnız Hz. Ebu Bekir ve Ömer gibi seçkin kişilerin bulunduğu on iki kişi yerlerinden kımıldamadan Hz. Peygamberi dinlemişlerdi.Rivayetlerin naklettiği bu on iki rakam her ne kadar kesin olmasa da hareketin meydana geldiği sabittir. Ki Kur'an- ı Kerim'de bu ifadelerle onların uyarılması icap etmiştir. " Sayfa 508 Münafıkun suresi 11. ayet tefsiri hakkında Mal ve evlat uyanık kalplerde olmazsa oyalıyıcı ve alıkoyucu şeylerdir. Eğer onların varlık gayesi anlaşılamazsa, yoldan çevirici şeyler olabilirler. Mal ve evlatlar insanın dünya üzerinde hilafeti gerçekleştirmek için kullanacağı araçlardır, eğer bunlar bu amaç dışında kullanılırsa oyalayıcı olurlar. Allah korusun. Kim bunların ana gayesini kaybederse, maalesef hüsrana uğrayanlardan olur. Ayrıca aile fertlerine gelen sıkıntıların da bazen yoldan saptırıcı olabileceğine dair bura ile bağlantılı açıklamalar sayfa 531 de mevcut Sayfa 527 Tegabun suresi 7-13. ayetler tefsiri sırasında Tüm gökyüzünün Allah'a ibadet eden meleklerle dolu olması, dört parmak dahi gökyüzünde boşluk bulunmamasına dair hadisi şerif Sayfa 528 Doğrudan hadis alıntısı Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bir hadisi şerifte buyurulur ki" Ne tuhaftır müminin hali. Allah onun hakkında ne hüküm verirse hep hayır olur kendisi için. Eğer bir sıkıntıya duçar olursa sabreder bu kendisi için hayırlıdır. Eğer bir ferahlık gelirse şükreder bu da kendisinin hayrınadır. Bu durum müminden başka hiç bir kimsede yoktur."
Fi Zılali'l- Kur'an 14.Cilt
Fi Zılali'l- Kur'an 14.CiltSeyyid Kutub · Araştırma Yayınları · 19931 okunma
·
1 artı 1'leme
·
359 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.