Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir gün doğumunun teenni ve sükûtunu arıyor insan dünyanın daralan sınırlarında. Bir sonsuzluk sıtması, sebepsiz titreyişler, uykuya meyleden şekiller, çoktan ölümü ihtiyar etmiş renkler... Gecenin içinde olmanın bir koşulu da geceleşmek midir? Sigara dumanının loş ışıkta kaybolan güzergâhını izlerken uyuşmaya ne kadar da meyilli insan! Uyumak bir eylem olarak çok uzakta: sadece varlığını toplanan bakışlarına ve dağılan düşüncelerine bırakmak istiyor... Varlığının vekâletini bir mum ışığına devretmek, kimsesiz bir yanışın bâkiyesi ışığı zamanın sınırlarına sunmak, içinde biriken sözleri sükûtun kalıbından kurtarmak istiyor. Bazen masamdaki kum saatini ters çevirip, saatin iç sesiyle uyuşturuyorum zihnimi. Saatin boğumundan, hayallerimden aşina olduğum bir çölün sesleri geçiyor. Önce yalınayak bir rüzgar geçiyor sonsuz kumların üzerinden... Aşılması imkansız mesafelerin acısını hafifleten bir esinti... Câhilyede diri diri toprağa gömülen bir kızın yavaş yavaş solan nefesi işitiliyor. Bir ölümle dinmiyor göz yaşları... Çöle yağmur inmiyor, en son ne zaman yağdığı hatırlanamayacak kadar uzun bir süre. Çölde tüm zamanlar birbirine karışıyor...
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.