Seksenli yaşlarının sonlarındaydı, muhtemelen hayatının sonuna yaklaşıyordu. Ama gözleri
parlayarak şöyle dedi: "Geri dönüp bakınca hayatımda yaşadığım en
iyi deneyimlerin dağlarda tırmanış yaptığım ... sahiden zor, tehlikeli
ama elimden gelen bir şeyle meşgul olduğum zamanlara ait olduğunu görüyorum." Ölüme yaklaşırken pekiştirmeleri -beğenileri ve
reetwitt' leri- düşünmüyor insan, diye düşündüm kendi kendime;
akış anlarını düşünüyor.
O an hepimizin iki muazzam kuvvet arasında seçim yapma şansı
olduğunu hissettim - ya parçalanma.. ya akış. Parçalanma sizi küçültüyor, yüzeyselleştiriyor, asabileştiriyor. Akış ise büyütüyor, derinleştiriyor, sakinleştiriyor. Parçalanma bizi büzüyor. Akış ise genişletiyor. Kendime şu soruyu sordum: Yavan ödüller için dans ederek
dikkat becerisini körelten bir Skinner güvercini mi olmak istiyorsun,
yoksa Mihaly'nin sahiden önem taşıyan bir şey buldukları için konsantre olabilen ressamları gibi mi?