Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
8/10 puan verdi
Kafamda deli sorular...
“Her tarih gibi şahsi tarih de utançla doludur. Onun için pek anlatmak istemeyiz, üzerini örter ya da hızlıca geçiştiririz ya da utanç vermeyen şeyleri anlatırız sadece. Kendimize iyi, ahlaklı, başarılı olduğumuz yeni bir tarih yazarız. Yaşlanıp da ölmeye yakınladığımızda bizi fazla hoşnutsuz etmeyecek, mezara kendimizden bir nebze olsun memnun gönderecek bir tarih. Bütün tarihlerin kahramanı o tarihi yazandır.” Peki çoğumuz gerçekten kendi hayatımızın kahramanı mıyız? Ne kadar gerçeklerle yüzleşip yaralarımızı fark ediyoruz? Acı çekmek istememe sebebimiz ne? Sadece bir olmayan imajımı korumak derdimi? Toplumsal rolletin kaçını içselleştiriyoruz? Anne, baba, eş, çocuk olmayı bir görev gibi mi kabul ediyoruz ya da gereği neyse onu mu yapıyoruz? Hem bu rollerin içeriğini belirleyen kim veya kimler? Kendimizi içine sokuşturmaya çalışırken fazla gelen kısımları kesip “kol kırılır yen içinde kalır” mı diyoruz? Hem o fazlalıklar bizi biz yapan bütünün parçalarıysa ve onlar asıl diğerinden farkımızı ortaya koyuyorsa vazgeçmemiz daha çok acıtmaz mı canımızı? Yağmurdan kaçarken doluya tutulma isteğimiz buna gönüllü olma istemiğimiz neden? Kimin sunağında kurban ediyoruz kendimizi özümüzü arzularımızı? Başka bir yol bulunamaz mı yoksa buna cesaretimiz mi yok? Doğal olmayı herkes bu kadar överken suni yalnızlıklar inşa etmek için bu çaba niye? Toplum denen şey uğruna herşeyi feda etmek toplumu ayakta tutmak için gerek şart mı? Bizim gibi düşünmeyen, hissetmeyen, yaşamaya tüm diğer insanlar bu toplum denen şeyin içinde olmamalı mı? O zaman bu güruh daha mutlu huzurlu mu olur? “Korktuğumuz şeyi nefret ettiğimiz şey yapıyoruz. Zorbalığı onayladığımızdan hiç şüphe etmeden kendimize baktığımızda içimizdeki zorbayı görmeden.” İktidar bizi yutmak için can atarken buna çanak tutmak zorunda mıyız? Adalet denen ince hassas dengede dans etmek gerekli mi? Adalet yoksa sadece güçlünün kurgusu mu? İdealize edilmiş normatif yaşama her müdahale kötü mü? Sınanmamış günahın masumu sayılmadığımız bir gerçekken hangi gerçek bizi ifade ediyor? Yarım ağız gülüşlerde, gaza getirilmiş, köpürtülmüş duyguların sömürüsüyle güdülmek mi bizi huzurlu mutlu kılan? Hangi tarafın doğru olduğundan çok hangi tarafın baskınsa onun sözü mü geçmeli hayatımızda, bulunduğumuz toplumda? Hayatımıza yön veren en çok sesi çıkan mı olmalı? Ya da öfkeyle kalkan zararla mı oturur? Hangi dünya kurgusu idealdir ve bu yaşadığımız topraklar kimin? Sahiplenmek nasıl bir his? Oysa bizden önce de yok muydu bu topraklar ve bizden sonra da olmayak mı? Üzerinde yaşam kurup birbirimize destek olmak farklılıklarımızı güzel bir ahenge dönüştürmek neden bu kadar zor? Anne karnından fırlatıldığımız bu dünya da gerçekten ihtiyaç duyduğumuz ne? Bedensel varoluşu toplumsal çeşitlilikle neden taçlandırıp en doğal halimizle kendimizi ifade etmenin yollarımı aramıyoruz? Şucu bucu olmak zorunda mıyız? Sadece yaşayıp mutlu olamaz mıyız? Kafamda deli sorular. Yazarında var soruları. Mektupla roman kurgulamak maharet isteyen bir iş. Yazar başarmış bunu. Sorularına cevaplarda bulmuş kendince oldukça olabildiğince…
Tehdit Mektupları
Tehdit MektuplarıAslı Biçen · Metis Yayıncılık · 2021120 okunma
·
421 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Metis görelim neyler, neylerse güzel eyler..
OkuryazaR okurunun profil resmi
Valla çok az hüsrana uğradım metis de haklısın
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.