Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı?
Ülkenin birinde bir Raja yaşardı. Tek evladı olan oğlu, her gün avlanmaya giderdi. Bir gün annesi Rani dedi ki: “Bu üç tarafta dilediğin gibi avlanabilirsin ama şu dördüncü tarafa sakın gitme.” Kadın böyle bir uyarıda bulundu çün- kü dördüncü tarafa gittiği takdirde oğlunun güzel Prenses Labam’ın varlığından haberdar olacağını, sonra da Prenses’i bulmak için anne ve babasını bırakacağını biliyordu. Genç Prens annesini dinledi ve bir süre boyunca onun sözünden çıkmadı. Fakat gitmesine izin verilen üç tarafta avlandığı bir gün, annesinin dördüncü taraf hakkında söyle- dikleri aklına geldi. O tarafta avlanmasının neden yasaklan- dığını öğrenmeye karar verdi. O tarafa vardığında kendini bir ormanda buldu ve burada papağanlardan başka kimse yoktu. Genç Prens, içlerinden birine nişan alınca hepsi ka- nat çırpıp göklere uçtu. Biri hariç. Bu kuşun adı, Hiraman papağanıydı ve ormandaki kuşların rajasıydı. Hiraman papağanı yalnız başına kaldığını görünce di- ğer papağanlara seslendi: “Uzaklara uçup da beni burada Raja’nın oğlunun ateşi altında, yalnız başıma bırakmayın. Beni terk ederseniz, Prenses Labam’a anlatırım.” Bunun üzerine bütün papağanlar tekrar Rajalarının ya- nına geldi. Prens inanılmaz şaşırdı ve dedi ki: “İnanamıyo- rum, bu kuşlar konuşabiliyor!” Sonra papağanlara döndü: “Prenses Labam da kim? Nerede yaşar?” Ama papağanlar, Prenses’in nerede yaşadığını ona söylemeyeceklerdi. “Pren- ses Labam’ın ülkesine asla ulaşamazsın.” Ağızlarından başka bir laf alamadı. 16 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? Prens, papağanların başka bir şey söylememesine çok üzüldü. Silahını yere atıp evine gitti. Dili tutulmuş gibi tek kelime etmedi, yemeden içmeden de kesildi. Dört beş gün yatağında yattı, çok hasta görünüyordu. Nihayet anne babasına Prenses Labam’ı görmek istediği- ni söyledi. “Gitmek zorundayım,” dedi, “Nasıl biri olduğunu görmek zorundayım. Ülkesinin nerede olduğunu bana anla- tın.” “Nerede olduğunu bilmiyoruz,” dedi annesiyle babası. “O hâlde arayıp bulmalıyım,” dedi Prens. “Olmaz, katiyen olmaz,” dedi anne ve babası. “Bizi bıra- kamazsın. Sen bizim tek evladımızsın. Yanımızda kalmalı- sın. Hem, Prenses Labam’ı bulman imkânsız.” “Bulmak zorundayım,” dedi Prens. “Hem Tanrı bana bir yol gösterecektir. Hayatta kalır da onu bulursam, size geri döneceğim. Belki de ölürüm, o zaman sizi bir daha göreme- yeceğim. Bunu biliyorum ama yine de gitmek zorundayım.” Oğullarının gitmesine izin vermek zorunda kaldılar. Ondan ayrılırken çok ağladılar. Babası, güzel giysilerle güçlü bir at verdi oğluna. Sonra Prens; tabancası, ok ve yayı dı- şında birçok silaha kuşandı, “Zira,” dedi, “bunlara ihtiyacım olabilir.” Ayrıca babası yüzlerce rupi verdi. Prens, yolculuk için atını hazırlayıp anne ve babasıyla vedalaştı. Annesi, şekerleme ve tatlılarla doldurduğu men- dilini oğluna verdi. “Çocuğum,” dedi, “karnın acıkınca bu şekerlemelerden ye.” Ardından Prens, yolculuğuna başladı. Bir ormana vara- na dek atını sürdü. Burada su dolu bir sarnıç ve etrafını göl- gelendiren ağaçlar vardı. Sarnıçtaki suyla kendini ve atını yıkadı, sonra bir ağacın altına oturdu. “Şimdi,” dedi kendi 17 Hint Masalları kendine, “annemin verdiği şekerlemelerden biraz yiyip su içeyim. Sonra yoluma devam ederim.” Mendilini açıp bir tane şekerleme çıkardı. Şekerin üzerinde karınca vardı. Son- ra başka bir tane çıkardı. Sonra bir tane daha, derken bütün şekerlemeleri çıkardı ama hepsi karıncalıydı. “Neyse,” dedi, “şekerlemeleri yemeyeceğim. Karıncalar yesin.” Bunun üze- rine, Karıncaların Rajası gelip tam karşısında durdu: “Bize çok iyi davrandınız. Başınız derde girerse, beni düşünün. Biz imdadınıza yetişiriz.” Raja’nın oğlu karıncaya teşekkür edip atına atladı ve yo- luna devam etti. Başka bir ormana varana dek atını sürdü. Burada acıyla kükreyen bir kaplan gördü, hayvanın ayağına diken batmıştı. “Ne diye inliyorsun böyle?” diye sordu genç Prens. “Ne- yin var?” “On iki yıldır ayağımda diken var,” diye cevapladı kap- lan. “Çok canım yanıyor. O yüzden inliyorum.” “Pekâlâ,” dedi Raja’nın oğlu, “dikeni çıkaracağım aya- ğından. Ama seni derdinden kurtarınca, beni yemeyeceğin ne malum? Ne de olsa kaplansın.” 18 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? “Yo, hayır,” dedi kaplan, “asla yemem seni. Beni şu illet- ten kurtar, yeter.” Bunun üzerine Prens, cebinden küçük bir bıçak çıkara- rak kaplanın ayağındaki dikeni kesip çıkardı. Ama bıçağın darbesiyle kaplan eskisinden de yüksek sesle kükredi. Öyle ki diğer ormandaki karısı bile sesini duyup ne oluyor diye yanına koşturdu. Kaplan, karısının geldiğini görünce Prens’i sakladı. “Neden öyle kükredin, biri bir şey mi yaptı?” dedi karısı. “Kimse bir şey yapmadı,” diye cevap verdi kocası, “sonun- da biri gelip ayağımdaki dikeni çıkardı. Üstelik bir Raja’nın oğluymuş.” “Nerede, peki? Göster bana onu,” dedi karısı. “Onu öldürmeyeceğine söz verirsen çağırırım,” dedi kaplan. “Öldürmeyeceğim. Görmek istiyorum, o kadar,” dedi karısı. Bunun üzerine kaplan, Raja’nın oğlunu çağırdı. Prens gelince, kaplan ve karısı tarafından defalarca selamlandı. Sonra Prens’e güzel bir akşam yemeği yedirdiler ve Prens kaplanların yanında üç gün kaldı. Her gün kaplanın ayağına bakım yapıyordu. Üçüncü günün sonunda kaplanın ayağı tamamen iyileşti. Prens, kaplan ve karısına veda etti. Kaplan dedi ki: “Başın derde girecek olursa, hemen beni dü- şün. Yanına gelirim.” Raja’nın oğlu, üçüncü bir ormana varana dek atını sür- dü. Burada öğretmenleri ve efendileri ölmüş dört Fakir* ile karşılaştı. Efendileri ardında dört şey bırakmıştı: üzerine * Hindistan’da dini inanış olarak dilencilik yapan ve böylelikle Tanrı’ya hizmet eden derviş topluluğu (e.n.) 19 Hint Masalları oturanı dilediği yere götüren bir yatak; sahibine mücevher, yiyecek, giysi gibi ne dilerse veren bir çanta; en yakındaki kuyu kilometrelerce uzakta olsa bile sahibine dilediği kadar su veren taş kâse ve son olarak bir sopa ve ip. Biri onunla sa- vaşacak olursa sahibinin tek yapması gereken “Sopa, burada ne kadar adam ve asker varsa hepsini perişan et,” demekti. Sopa hemen hücuma geçip saldırganlara vurur, ip ise hepsi- ni bağlardı. Dört Fakir oturmuş, bu eşyalar için tartışıyorlardı. Biri “Ben şunu istiyorum,” derken, diğeri “Olmaz, onu ben ala- cağım,” diye karşı çıkıyordu. Böylece tartışıp duruyorlardı. Raja’nın oğlu onlara dönüp dedi ki: “Bu eşyalar için kav- ga etmeyin. Okumu atacağım, ilk kim yetişirse birinci eşyayı yani yatağı o alacak. İkinci oka ulaşan kişi, ikinci eşyayı yani çantayı alacak. Üçüncü oka kim yetişirse, kâse onun olacak. Son olarak, dördüncü oka yetişen, sopa ve ipi alacak.” Kabul ettiler. Prens, ilk okunu fırlattı. Fakirler oku almak için ya- rıştılar. İlk oku getirdiler. Bu sefer prens, ikinci oku fırlattı. Onu da bulup getirdiklerinde, üçüncüsünü ve son olarak da dördüncü oku attı. Uzaklarda dördüncü oku aradıkları sırada Raja’nın oğlu, atını ormana saldı. Kendisi ise kâse, çanta ve sopa ile ipi ya- nına alarak yatağa oturdu. Sonra dedi ki: “Yatak! Beni Pren- ses Labam’ın ülkesine götür.” Küçük yatak birden göklere yükseldi, Prenses Labam’ın ülkesine ulaşana dek uçup orada yere indi. Raja’nın oğlu gördüğü birkaç adama sordu: “Bura- sı kimin ülkesi?” “Prenses Labam’ın ülkesi,” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Prens yoluna devam etti. Nihayet bir eve vardı. Bu- rada yaşlı bir kadın oturuyordu. “Sen kimsin?” dedi kadın. “Nereden geliyorsun?” 20 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? “Uzak diyarlardan geliyorum,” dedi Prens, “Bu gece si- zinle kalabilir miyim?” “Hayır,” diye yanıt verdi yaşlı kadın, “benimle kalamaz- sın. Zira kralımızın emri var: Başka ülkeden gelen adamlar onun ülkesinde kalamazlar. Bu yüzden evimde misafir ede- mem seni.” “Teyzem sayılırsın,” dedi Prens, “ne olur, bu gecelik ka- layım. Görüyorsun ya, akşam oldu. Şimdi ormana gidersem vahşi hayvanlar beni yer.” “Pekâlâ, bu akşamlık burada kalabilirsin ama yarın sa- bah erkenden gitmen gerek. Kral, geceyi evimde geçirdiğini duyacak olursa beni yakalatıp hapse attırır.” Kadın, Prens’i evine aldı. Raja’nın oğlu çok mutluydu. Yaşlı kadın yemek hazırlamaya koyuldu ama Prens onu dur- durdu. “Teyzecim,” dedi, “ben sana yiyecek veririm.” Elini çantasına sokup “Çanta! Akşam yemeği istiyorum,” dedi. Çantanın içinden hemen iki altın tepsiye konmuş leziz bir akşam yemeği çıktı. Yaşlı kadın ve Raja’nın oğlu birlikte ye- mek yediler. Yemekleri bitince, yaşlı kadın dedi ki: “Şimdi biraz su getireyim.” “Dur, zahmet etme,” dedi Prens. “Dilediğin kadar su gelecek önüne.” Kâsesini çıkarıp şu sözleri söyledi: “Kâse! Biraz su istiyorum.” Bu sözlerin ardından kâse suyla doldu. Ağzına kadar dolunca Prens, “Kâse, dur!” diye bağırdı, kâse hemen durdu. “Gördün mü, teyzecim. Bu kâse yanımda ol- dukça dilediğim kadar su içebilirim.” Gece olmuştu. “Teyzecim,” dedi Raja’nın oğlu, “lambayı neden yakmıyorsun?” “Gerek yok,” dedi yaşlı kadın. “Kralımız, ülkesinde lam- 21 Hint Masalları ba yakılmasını yasaklamıştır çünkü karanlık çöker çökmez kızı Prenses Labam sarayın çatısına çıkar. Öyle güzel parlar ki bütün ülke ve evlerimiz onun ışığıyla dolar. Sanki gün- düzmüş gibi her tarafı görebiliriz.” Karanlık iyice çökünce Prenses uyandı. En güzel elbise- lerini giyinip mücevherlerini taktı, saçlarını topladı, başına inciler ve elmaslardan bir bant taktı. Sonra gökteki ay mi- sali ışıldamaya başladı. Güzelliğiyle geceyi, gündüze çevirdi. Odasından çıkıp sarayının çatısına oturdu. Gündüzleri evden dışarı adım atmazdı. Yalnızca geceleri çıkardı. Babasının ül- kesindeki bütün insanlar da böylece işlerini bitirirlerdi. Raja’nın oğlu, Prenses’i sessiz sedasız izledi. Çok mut- luydu. Kendi kendine, “Ne kadar güzel!” dedi. Gece yarısı olup herkes yatınca kız, çatıdan inip kendi odasına gitti. Prenses yatağına girip uyuduğu sırada Raja’nın oğlu yavaşça kalkarak kendi sihirli yatağına oturdu. “Yatak!” dedi, “Beni Prenses Labam’ın yatak odasına götür.” Küçük yatak onu Prenses’in uyuduğu odaya götürdü. Genç Prens çantasını çıkarıp seslendi: “Bir sürü betel* yaprağı istiyorum.” Hemen önünde onlarca betel yaprağı bitiverdi. Bunları Prenses’in yatağının yanına koydu. Sonra küçük yatağına binip yine yaşlı kadının evine gitti. Ertesi sabah Prenses’in hizmetkârları betel yaprakları- nı buldular ve yaprakları yemeye koyuldular. “Bunca betel yaprağını nereden buldunuz?” diye sordu Prenses. “Yatağınızın yanındaydı,” diye cevap verdi hizmetkârlar. Hiç kimse Prens’in gece gelip yaprakları oraya bıraktığını bilmiyordu. * Hindistan, Çin ve Tayvan gibi Uzak Doğu ülkelerinde geleneksel içecek ve yiyeceklere eklenerek veya çiğnenerek tüketilen, özellikle ritüellerde sıkça yer alan keyif verici bir bitki. (e.n.) 22 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? Sabah olunca yaşlı kadın, Raja’nın oğlunun yanına gitti. “Artık sabah oldu,” dedi, “gitmen lazım. Kral senin için yap- tıklarımı öğrenirse beni yakalatır.” “Hastalandım, teyzecim,” diye cevap verdi Prens. “Ne olur, bir gün daha kalayım.” “Peki, o zaman,” dedi yaşlı kadın. Böylece kadının evin- de misafirliğe devam etti. Yine çantadan çıkan akşam yeme- ğiyle karınlarını doyurup kâsenin verdiği suyla da susuzluk- larını giderdiler. Gece olunca, Prenses ayağa kalktı ve tekrar sarayın ça- tısına oturdu. Saat gece yarısını vurunca, herkes yataklarına geçti, Prenses de odasına gitti ve çok geçmeden uykuya dal- dı. Sonra Raja’nın oğlu yine küçük yatağına binip Prenses’in yanına gitti. Çantasını çıkardı: “Çanta! Senden çok güzel bir şal istiyorum.” Çantadan harikulade bir şal çıktı ve uykuda- ki Prenses’in üzerine serildi. Sonra Raja’nın oğlu yaşlı kadı- nın evine dönüp sabaha kadar orada uyudu. Sabah olunca şalı gören Prenses çok sevindi. “Baksana, anne,” dedi, “bu şalı bana Tanrı göndermiş olmalı. Gerçek- ten çok güzel.” Annesi de çok mutlu olmuştu. “Evet, kızım,” dedi, “Sana bu muhteşem şalı Tanrı gön- dermiş olmalı.” Gün doğunca ihtiyar kadın yine Raja’nın oğluna gitti: “Artık gitmen gerek.” “Teyzecim, daha iyileşmedim. Birkaç gün daha kalayım, lütfen. Evinde saklanırım, kimse burada olduğumu bilmez.” Bu sözler üzerine yaşlı kadın, Prens’in kalmasına razı oldu. Hava kararıp gece olunca Prenses, en güzel giysilerini giyip mücevherlerini taktı ve yine çatıya oturdu. Gece ya- rısı odasına gidip uykuya daldı. Sonra Raja’nın oğlu yine 23 Hint Masalları yatağına oturup kızın odasına uçtu. Çantaya döndü: “Çan- ta, senden çok ama çok güzel bir yüzük istiyorum.” Bunun üzerine çantadan muhteşem bir yüzük çıktı. Prens, Prenses Labam’ın elini alıp yüzüğü nazikçe parmağına taktı. Kız, korkuyla uyandı. “Kimsiniz siz?” diye sordu Prens’e. “Nereden geliyorsu- nuz? Odamda ne işiniz var?” “Korkmayın Prenses,” dedi Raja’nın oğlu. “Hırsız falan değilim. Ben büyük bir Raja’nın oğluyum. Avlanmaya gitti- ğim ormanda yaşayan Hiraman papağanı, bana sizin adınızı söyledi. Ben de annemi babamı bırakıp sizi görmeye geldim.” “Madem büyük bir Raja’nın oğlusunuz, sizi öldürtmeye- ceğim. Annemle babama, sizinle evlenmek istediğimi söyle- yeceğim,” dedi Prenses. Bunun üzerine Prens, yaşlı kadının evine geri döndü. Güzel Prenses ise sabah olunca annesine gitti: “Büyük bir Raja’nın oğlu ülkemize gelmiş. Onunla evlenmek istiyorum.” Annesi, kızının dileğini Kral’a anlattı. “Pekâlâ,” dedi Kral, “fakat bu Raja oğlu, kızımla evlen- mek istiyorsa önce ondan istediklerimi yapmalı. Başarısız olursa onu öldürtürüm. Ona seksen kiloluk hardal tohumu vereceğim. Bir günde bütün tohumları ezip yağını çıkarmalı. Bunu yapamazsa ölür.” Sabahleyin Raja’nın oğlu, yaşlı kadına gidip Prenses ile evlenmek istediğini söyledi. “Aman!” diye bağırdı ihtiyar. “Kaç git bu ülkeden ve Prenses ile evlenmeyi aklından çıkar. Nice rajalar ve raja oğulları, Prenses ile evlenmek istedi ama Kral hepsini öldürttü. Kızıyla evlenmek isteyen kişi, onun is- tediği şeyi yapmalıymış. Başarırsa Prenses’le evlenecek ama başarısız olursa Kral onu öldürtecekmiş. Fakat deneyenlerin 24 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? hiçbiri Kral’ın istediklerini yapamadı. Bütün o rajalar ve raja oğulları öldürüldü. Bu işe kalkışırsan sen de öldürülürsün. Git buradan.” Ama Prens kadına hiç kulak asmadı. Kral, Prens’i almaları için hizmetkârlarını yaşlı kadının evine gönderdi. Raja’nın oğlu saraya, yani Kral’ın huzuruna getirildi. Kral, Prens’e seksen kilo hardal tohumu verip hep- sini o gün içinde ezmesini, yağını çıkarmasını ve ertesi sabah yağı saraya getirmesini istedi. “Kızımla evlenmeyi arzu eden kişi, ondan istediklerimi yapmak zorundadır. Yapamazsa öl- dürtürüm onu. Bu demektir ki yarın sabaha kadar hardal tohumlarının yağını çıkartamazsan ölürsün.” Prens bunu duyduğuna çok üzüldü. “Bu kadar hardal tohumunu bir günde nasıl ezebilirim?” dedi kendi kendine. “Yapamazsam, Kral beni öldürecek.” Bu düşüncelerle hardal tohumlarını yaşlı kadının evine götürdü ama ne yapacağını hiç bilmiyordu. Sonunda Karıncaların Rajası geldi aklına. Onu düşünür düşünmez Karıncaların Rajası ve karıncaları ortaya çıktı. “Neden bu kadar üzgünsün?” diye sordu Karın- caların Rajası. Prens ona hardal tohumlarını gösterdi. “Bütün bu har- dal tohumlarını bir günde ezip yağını çıkarmanın bir yolu var mı? Tohumların yağını çıkarıp yarın sabah Kral’a götür- mezsem beni öldürecek.” “Üzülme,” dedi Karıncaların Rajası. “Git yat, güzelce uyu. Biz tohumları senin yerine ezeriz, yarın sabah da yağı Kral’a götürürsün.” Raja’nın oğlu yatıp uyudu ve karıncalar onun için çalışıp tohumları ezdi. Prens, tohumlardan çıkan yağı gördüğünde çok sevindi. Ertesi sabah yağı alıp Kral’ın sarayına götürdü. Fakat Kral, “Henüz kızımla evlenemezsin. Kızımı istiyorsan önce iki ifritimle dövüşüp onları öldürmen gerek,” dedi. 25 Hint Masalları Kral, uzun zaman önce iki ifrit yakalamıştı ve onlarla ne yapacağını bilemediği için bir kafese kapatmıştı. Ülke- sindeki bütün insanları yiyeceğinden korktuğu için onları salmıyordu. Bu canavarları nasıl öldüreceğini de bilmiyor- du. Dolayısıyla, Prenses Labam’la evlenmek isteyen bütün krallar ve prensler, bu iki ifritle dövüşmek zorunda kalmıştı. “Belki,” diyordu Kral, “ifritler ölür, ben de böylece kurtul- muş olurum.” İfritleri öğrenince Raja’nın oğlu çok üzüldü. “Ne yapa- bilirim ki?” diye düşündü. “İki ifritle nasıl savaşabilirim?” Sonra arkadaşı kaplan aklına geldi. Kaplan ile karısı hemen imdadına yetişti: “Neden bu kadar üzgünsün?” Raja’nın oğlu cevap verdi: “Kral iki ifritle savaşıp onları öldürmemi isti- yor. Nasıl yapacağım?” “Hiç korkma,” dedi kaplan. “Üzülme, karımla birlikte senin için savaşırız.” 26 Raja’nın Oğlu, Prenses Labam’ı Nasıl Kazandı? Sonra Raja’nın oğlu, çantasından muhteşem güzellikte, altın ve gümüş işlemeli, inci süslü iki kaftan çıkardı. Güzel görünmeleri için bunları kaplanlara giydirdi. Sonra da kap- lanlarla birlikte Kral’ın yanına gitti: “Bu kaplanlar, ifritlerle benim adıma dövüşebilir mi?” “Evet, dövüşebilir,” dedi Kral, ifritleri kimin öldüreceği umurunda değildi, yeter ki o iki canavar ölsün diye düşünü- yordu. “Öyleyse, ifritleri çağırın,” dedi Raja’nın oğlu. “Kap- lanlarım onlarla dövüşecek.” Kral, canavarları getirtti. Uzun bir mücadelenin sonucunda kaplanlar galip geldi ve ifritleri öldürdüler. “Çok güzel,” dedi Kral, “sana kızımı vermeden evvel yapman gereken bir şey daha var. Göklerde bana ait bir kös var. Gidip onu çalmalısın. Başaramazsan, seni öldürürüm.” Raja’nın oğlunun aklına küçük yatağı geldi. Yaşlı kadı- nın evine gidip yatağına oturdu. “Küçük yatak!” dedi, “Gök- lerde Kral’ın kösü var. Ona gitmek istiyorum.” Yatak hemen uçmaya başladı ve Raja’nın oğlu kösü çaldı. Kral bunu duy- du. Ama Prens aşağı indiğinde Kral kızını vermeyeceğini söyledi: “Senden istediğim üç şeyi yaptın. Ama şimdi bir şey daha yapman lazım.” “Elimden gelirse, yaparım,” dedi Raja’nın oğlu. Sonra Kral, sarayın yakınlarındaki bir ağacın gövdesini gösterdi. Çok ama çok kalın bir ağaç gövdesiydi. Prens’in eline sapı cilalı bir balta verdi: “Yarın sabah ağacın gövdesini bu baltayla ikiye bölmelisin.” Raja’nın oğlu yaşlı kadının evine döndü. Çok üzgündü. Kral’ın onu bu sefer kesin öldüreceğini düşünüyordu. “Har- dal tohumlarını karıncalara ezdirdim,” diye düşündü kendi kendine. “İfritleri kaplanlara öldürttüm. Küçük yatağım sa- 27 Hint Masalları yesinde gökteki kösü çalabildim. Ama şimdi ne yapacağım? Bu kalın ağaç gövdesini cilalı bir baltayla nasıl ikiye bölece- ğim?” Geceleri yatağına binip Prenses’i görmeye gidiyordu. “Yarın,” dedi kıza, “baban beni öldürecek.” “Neden?” diye sordu Prenses. “Kalın bir ağaç gövdesini ikiye bölmemi istedi. Nasıl ya- pacağım?” dedi Raja’nın oğlu. “Korkma,” dedi Prenses, “sana söylediğim gibi yaparsan ağacı kolayca ikiye ayırırsın.” Bu sözlerin ardından kız, başından kopardığı bir saç teli- ni Prens’e verdi: “Yarın, yanında kimse yokken ağaç gövde- sine şöyle de: ‘Prenses Labam, bu saç teliyle ikiye ayrılmanı emrediyor.’ Sonra saç telini baltanın bıçak kısmına ger.” Ertesi gün Raja’nın oğlu, Prenses’in söylediklerine har- fi harfine uydu. Saç telinin gerili olduğu balta bıçağı ağacın gövdesine dokunduğu an, ağaç ikiye ayrıldı. Kral, “Artık kızımla evlenebilirsin,” dedi. İki gencin düğünü yapıldı. Etraftaki ülkelerden rajalar ve krallar kut- lamalara katıldı. Çok büyük eğlenceler düzenlendi. Birkaç gün sonra Prens, karısına dedi ki: “Haydi, babamın ülkesi- ne gidelim.” Prenses Labam’ın babası onlara develer, atlar, hizmetçiler ve bol miktarda rupi verdi. Büyük bir sevinçle Prens’in ülkesine gittiler. Orada mutlu mesut yaşadılar. Prens çantasını, yatağını ve sopasını hep yanında bulun- durdu. Gerçi hiç kimse onunla savaşmaya gelmediği için so- payı kullanmasına gerek kalmadı.
352 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.