Günümüz Türk peyzajında gözlemlenen bir başka tersine çevirme, doğrudan doğruya nesnenin kendine yönelik. İdealleştirmeyi seçen ressam çevre kirlenmesini boşluyor. Kıyıdaki ve denizdeki sanayi atıklarına hiç yer vermiyor tuval. Peyzaj, reel yaşamımızın her türlü sıkıntısını ve çirkinliğini dışlatıyor kısaca. Düşsel bir doğaya çağırıyor bizi resim. Gerçekliğin aşılmış olduğunu imlemek istiyor. Ama bu aşmayı onaylayanlar, hem doğaya gönüllerince sahip olabilenler, hem de o resimleri satın alabilenler. Resmi bir an seyredebilenler ise, güzelliğin, kendilerinden esirgenmiş o yaşamı gerçekten istemelerine engel olduğunu kavrayamadan, sanatcının tekniğine duydukları hayranlığı belirtiyorlar sadece. Daha önceki kimi yazılarımda da özellikle vurguladım: Bir kaçı dışında, hiçbir ressamın isteği değil bu." Bilinçli bir seçim değil. Ne var ki, günümüzde sanatsal iletişim/bildirişimin gerçeği bunlar. Çünkü öteki sanatçılar gibi ressam da, A. Moles'i izleyerek söylersem, son kertede "kendi eyleminin sonuçlarından ziyade, sosyo-kültürel çerçevedeki büyük olaylar tarafından koşullandırılmaktadır.'"