Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türkiye'nin milli lisanı "İstanbul Türkçesi"dir, buna şüphe yok! Fakat İstanbul' da iki Türkçe var: Biri konuşulup da yazılmayan "İstanbul lehçesi", diğeri yazılıp da konuşulmayan "Osmanlı lisanı" dır. Acaba milli lisanımız bunlardan hangisi olacaktır? Bu suale cevap vermeden, lisanımızı başka lisanlarla mukayese edelim: Başka lisanlar da milletlerinin payitahtlarına ait lisanlardır. Fakat başka payitahtların hepsinde konuşulan dille yazılan dil aynı şeydir. Demek ki konuşma diliyle yazı dilinin birbirinden başka olması, sırf İstanbul'a mahsus bir Midir. Umum milletlerde bulunmayıp da yalnız bir millette tesadüf edilen bir MI normal olabilir mi? O Mide, İstanbul' da gördüğümüz bu ikilik lisani bir hastalıktır. Her hastalık tedavi edilir. O halde bu hastalığın tedavisi lazımdır. Fakat bu tedaviyi yapabilmek, yani lisandaki ikiliği ortadan kaldırmak için şu iki şeyden birini yapmak lazım: Ya yazı dilini aynı zamanda konuşma dili haline getirmek yahut konuşma dilini aynı zamanda yazı dili haline koymak. Bu iki şıktan birincisi mümkün değildir; çünkü İstanbul' da yazılan lisan tabii bir dil değil, Esperanto gibi sun'i bir dildir. Arapça, Acemce ve Türkçenin kiimuslarını, sarflarını, nahivlerini birleştirmekle husUle gelen bu Osmanlı Esperantosu, nasıl konuşma dili olabilsin? Her mana için Ja-akal üç müteradifi, her terkib için Ja-akal üç şekli, her edat için la-aka! üç lafzı muhtevi olan bu sun'i zevaid halitası, nasıl canlı bir lisan haline girebilsin? Demek ki İstanbul' da yazı dilinin konuşma dili haline geçmesi mümkün değil. Bunun mümkün olmadığı, asırlarca uğraşıldığı halde muvaffakiyet hasıl olmamasıyla da sabittir. Farz-ı muhal olarak birtakım müstebidane kam1nlarla İstanbul ahalisi bu acib yazı diliyle konuşmaya başlamış olsaydı bile, yine bu yazı dili, gerçekten milli lisan olamazdı. Çünkü onu konuşma dili olarak yalnız İstanbul'un değil, bütün Türkiye'nin kabul etmesi lazım gelirdi. Bu kadar büyük bir cemiyete ise zorla hiçbir şey kabul ettirilemezdi. O halde yalnız bir şık kalıyor: Konuşma dilini yazarak yazı dili haline getirmek! Zaten, halk muharrirleri, bu işi eskiden beri yapıyorlardı. Osmanlı edebiyatının yanında, halk diliyle yazılmış bir Türk edebiyatı, altı yedi asırdan beri mevcuttu. Demek ki lisani ikiliği kaldırmak için yeniden hiçbir şey yapmaya lüzum yoktu. Osmanlı lisanını hiç yokmuş gibi bir tarafa atarak halk edebiyatına temel vazifesini gören Türk dilini aynıyla milli lisan addetmek kafi idi. İşte Türkçüler, lisanımızdaki ikiliği kaldırmak için şu umdeyi kabul etmekle iktifa ettiler: İstanbul halkının ve bilhassa İstanbul hanımlarının konuştukları gibi yazmak. Bu suretle yayılacak olan İstanbul konuşma diline "Yeni lisan", sonra "Güzel Türkçe", daha sonra "Yeni Türkçe" adları verildi.
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.