Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mevlana, birey ve toplumda dinin gerçek etkisini sevme ve yargılamama olarak ortaya koyup, Anadolu insanına bir gönül hazinesi bırakmıştır. Bunun yanı sıra aynı ülkede, farklı etkenlerin altında kısıtlı dünyalarının içine kapanmış kalmış (büyük bir olasılıkla da yetişkin çocuk olan) yobazlar, dini kişisel ve siyasal kudret kaynağı olarak kullanmış ve "suç", "günah", "korku" ve "ceza"yı dinin temel direği yapmışlardır. Mevlana'nın "sevgi merkezli din anlayışı"nın yanı sıra, yobazların "korku merkezli din anlayışı" çoğu ailelerde çocuk yetiştirmede kullanılan temel eğitim felsefesi olmuştur. "Korku merkezli din anlayışı," insanın kötü bir yaratık olduğunu, sürekli gözetlenip davranışlarının korkuyla yönlendirilmesi gerektiğini savunur. Bu zihniyet içinde hareket eden ana-baba, ne kendilerine ne de çocuklarına saygı duyarlar; onlar için anlamlı olan yegâne şey, anlamadıkları ve kendi yaşamlarında gerçekliği, temeli olmayan empoze edilmiş kurallar ve özellikle, yasaklardır. Bu kuralların ve yasakların dışında her şey günah olacağı için yaşamla ilişkilerini yitirmişler, bir anlamda programlanmış robotlara dönmüşlerdir. "Korku merkezli din anlayışı'nın baskın olduğu bir aile ortamında yetişen çocuk, kendine özgü doğal her şeyden utanç duyacaktır. Ben ilkokul çağındayken, babam komşu olarak gelen bir hocanın etkisi altında, bize "korku merkezli din anlayışı" içinde "dersler" vermeye başladı. Bu dersler, körü körüne inanmayı amaçlıyordu ve kendimize özgü düşünmeyi yasaklıyordu. Bunu yapmazsak ne olacaktı? Sırat köprüsü vardı; sürekli yanma vardı. İki anım var bu yıllarla ilgili; birincisi şöyle: Yedi yaşındaydım ve 1,5 ya da 2 km uzaklıktaki dükkândan kolumdaki sepet içinde et, ekmek gibi günlük yiyeceği eve getiriyordum. Nasıl oldu bilmiyorum, kendimi, "acaba Allah'ı yaratan var mı?" diye düşünürken buldum. Beş saniye sonra korkudan titriyor ve ağlıyordum. Çünkü biliyordum ki, şeytan içime girmişti ve bana bu tür sorular sordurarak doğru yoldan caydırıyordu, cehennemde cayır cayır yanacaktım. Sepet takılı olmayan elimle kafamı yumruklamaya başladığımı ve eve gelinceye kadar ağladığımı hatırlıyorum. İkinci anım ise bir rüyamla ilgili: Babamın sırat köprüsünü ve cehennemi tüm korku ve azabıyla anlattığı akşam, kendimi sırat köprüsünde gördüm; altta cehennem alevleri vardı ve çok korkuyordum. Ağlayarak uyandığım zaman, beni anlayan, beni teselli edecek, korkularımı dağıtacak kimse yoktu. Sabaha kadar korku içinde ağladığımı hatırlıyorum.
Sayfa 120Kitabı okudu
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.