Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

84 syf.
·
Puan vermedi
·
28 saatte okudu
Mehmet’in eşi Nergis’in, Nergis’in eşi Mehmet’in, Mehmet ve Nergis’in kızları Elif’in hikayesi… İnceliğine bakarak hemen bitirebileceğinizi düşündüğünüz ve bitirdiğiniz ancak duygu yoğunluğu fazla, betimleri çok güzel, naif bir kitap. Anlatılanlarsa her insanın yaşayabileceği, hayatımızdan olan şeyler… Dostluk, yarım kalan hikayeler, tamamlanamamışlıkların hüznü, hayat arkadaşı tarafından yolda bırakılmışlıklar, geçici heves uğruna yıkılan yuvalar, aile problemlerinden en çok etkilenenlerin çocuklar olduğu gerçeği, başkasıyla daha mutlu olma ihtimaline karşı bozulan düzenler… “Birini sevince, o sevgiyi anons edince tamam sanıyoruz. Heves lazım, tamam, köpek gibi aşık olmak da lazım, illa ki başın dönecek, aklını yitirecek gibi olacaksın, onsuzluğu hayal edemediğin biçare bir hal gelecek üstüne ama bunlar uçucu, kaçıcı şeyler. Sonra çok iş var. Emek vermen lazım. Bazı şeyleri feda etmen lazım. Teslim olman lazım. Yer açman lazım. Taş üstüne taş koyman lazım. Sonra o ilişkiye gözün gibi bakman lazım, çürümesin, çökmesin, eskimesin. Ona hayatını vermen lazım. Bunlar yoksa heves balon gibi bir şey, sönüp gidiyor.” “Normal şeylerin sıkıcı bulunduğu bir devre denk geldik sanırım. Müthiş bir oburluk çağı. Yeni insanın nefsi doymuyor. Sıradanı tükettik. Mutluluk dediğimiz şey sadece anlık. Lunapark treni gibi hızla çıkıp hızla inilen bir yer mutluluk.” “Çocuklar sağlam bir zemin arıyordu büyümek için. Dünyanın tekinsiz halleri karşısında yanlarında durunca kendilerini emin ellerde hissettikleri birini. Onları bırakmayacak, onlara “Merak etme, ben buradayım” diyecek biri. Gönülsüz ebeveynlik bir çocuğun başına gelebilecek en fena şeydi. Ben Elif’in talihsizliğiydim. Mehmet ise onun başına gelmiş en güzel şeydi.” “İnsanla insanı bağlayan yegane şey sevmekten başkası değildi; ne olursa olsun, bir insanı eskimeyen, durduğu yerde kıymetlenen, olanı biteni unutturan bir sevgiyle sevebilmek varabileceğin en üst mertebesiydi bu işlerin.” “Sevgi ne zarif bir şeydi. Yumuşacık yastıklar seriyordu düşenin altına.” “Beklenmedik iyilikleriyle insanın aklına “Karşılığında kesin bir şey isteyecekler” kuşkusunu düşürmüyorlardı. Olağan halleri buydu. Yaşıyorlardı bu hayatı. Yollarına çıkanı katıyorlardı yanlarına. Su gibi akıyorlardı tümseklerin arasından, çukurların içinden, yokuşlardan aşağı. Görür görmez anlıyordun, senin inceliklerin vardı onlarda, yerlere saçılmıyordu onlara sunduğun tatlılıklar, ziyan olmuyor, ıskalanmıyordu.” “Zaman, dedim içimden, demek öfkeyi yenmiş. Yumuşacık örtülerini örtmüş tatsız hatıraların üzerine.” “Yorulmuştu ama yorulmanın durmak için bir gerekçe oluşturmadığı insanlardandı.” “Gittikçe rengini yitiren dünyaya inat, ne olursa olsun insan güzel şeyler düşündüren ışıklı bir bahar günü gibi geziyordu aramızda.” “Günler sadece kısalmıyor, insanın sırtına artık dar gelen bir hırka gibi küçülüyordu da sanki.” “Bu bina yıkılır, demişti, yerleşmeyelim içine, gel, bahçesinde azıcık oturup, dağılalım. Öyle bir veda.” “Hayali çok güzeldi, gerçek olunca öyle olmadı.” “Hayatın bozmayı unuttuğu ya da ne yapsa bozamadığı insanlar vardı hala. Dünya arkalarında yıkılırken onlar kurbağalar gibi nilüfer yapraklarından seke seke nazikçe uzaklaşıyorlardı enkazdan, toz duman bulaşmıyordu onlara.” “Gidenden açılan boşlukları ekseriyetle tekinsiz düşünceler dolduruyor, nasıl bir boşluksa artık mübarek dipsiz kuyu, düşün düşün, şu kadarcık olsun dolmuyordu.” “Şevket Abi ve annem ne kadar usul usul sevmişti birbirini. Kimselere değmeden, kimseleri yormadan gücendirmeden.”
Küçük Yuvarlak Taşlar
Küçük Yuvarlak Taşlar
Melisa Kesmez
Melisa Kesmez
Küçük Yuvarlak Taşlar
Küçük Yuvarlak TaşlarMelisa Kesmez · İletişim Yayınları · 20223,256 okunma
·
384 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.