Sokrates devam etti: Olup bitenleri incelemekten yorulduğum vakit,
gün tutulduğunda güneşe bakanların ve gözleyenlerin başına
gelenlere uğramamaya dikkat etmeyi gerekli gördüm. Çünkü onlar
sudaki veya buna benzer bir yerdeki aksini görmediklerinden bazen
görme duygusunu kaybederler. Aklıma buna benzer bir şey geldi.
Nesnelere gözlerimle baksaydım, onları duyularımdan biriyle
kavramaya çalışsaydım, ruhumun bütün bütüne kör olmasından
korkardım. O zaman fikirlere sığınmanın ve fikirlerin içinde
nesnelerin hakikatini görmeye çalışmanın gerektiğine inanırdım.
Belki kıyaslamam her bakımdan doğru değildir. Çünkü nesneleri
ilkeleri içinde inceleyerek, onları gerçekleri içinde görmekten ziyade,
bir imge içinde göz önünde tutmayı kayıtsızca kabul etmiyorum. Ne
olursa olsun, tuttuğum yol işte bu. Her halde en sağlam olduğuna
hükmettiğim fikri de temel olarak koyuyorum ve onunla uzlaşmış
bulduğum her şeyi, nedenin veya bambaşka bir şeyin sözü olsun,
doğru; onunla uzlaşmamış olan her şeyi de yanlış olarak kabul
ediyorum. Fakat düşündüklerimi daha açıkça anlatmayı isterim.
Aldanmıyorsam beni hâlâ anlamadın.