Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Kitabe-i Sengi Mezar -
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
I Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi’ye. II Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duysalar öldüğünü alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin. III Tüfeğini deppoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir ruzigar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigâr. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısıyla: "Ölüm Allah'ın emri, "Ayrılık olmasaydı." … Unutamadığım -
Ahmed Arif
Ahmed Arif
Açardın, Yalnızlığımda Mavi ve yeşil, Açardın. Tavşan kanı, kınalı - berrak. Yenerdim acıları, kahpelikleri... Gitmek, Gözlerinde gitmek sürgüne. Yatmak, Gözlerinde yatmak zindanı Gözlerin hani? "To be or not to be" değil. "Cogito ergo sum" hiç değil... Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı, Durdurulmaz çığı Sonsuz akımı. İçmek, Gözlerinde içmek ayışığını. Varmak, Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani? Canımın gizlisinde bir can idin ki Kan değil sevdamız akardı geceye, Sıktıkça cellad, Kemendi... Duymak, Gözlerinde duymak üç - ağaçları Susmak, Gözlerinde susmak, Ustura gibi... Gözlerin hani? Kıymetli Şairimiz Ahmet Arif’in kitap incelemesine niçin Bir Garip Orhan Veli şiiriyle başladığımı sorabilirsiniz, haklı olarak tabii. Evvelinde bu incelemeyi paylaşmak isterdim lakin emin olmak Veli’nin şiirlerini derûni olarak incelemek murâd ettim. Yukarıda okuduğunuz iki şiir benim en bi’ sevdiğim şiirlerdendir. Merhûm’un kabrinin başında bu şiiri okumak nasip oldu. (Orhan Veli) Siz düşünün :) Burada geçen bir ifade var, o ifadenin aynısını Arif’in satırlarında görünce “obaaaa” dedim içimden. Dışımdan da demiş olabiliriim :) Orhan Veli ‘Kitabe-i Sengi Mezar’ şiirinde: “Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için… Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.” Ahmet Arif ‘Unutamadığım’ şiirinde: "To be or not to be" değil. "Cogito ergo sum" hiç değil... Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı, Durdurulmaz çığı Sonsuz akımı. Olmak ya da olmamak satırlarını görünce bir hâyli düşündüm hangi şiirde geçiyordu diye, sonrasında yâdıma düştü aralarındaki bağıntı. İkisi de olmak ve olmamak sırrından sonra ölümü işlemiş satırlarında. Bu benzerlik beni düşündürdü lakin hangi şair hangi şairden evvel yaşamış, kim kimden etkilenmiş de yazmış diye araştırıp sırrı bozmak istememiştim. Lakin “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabının sonunda bu sır açığa çıktı. Gelin, hep birlikte o satırları inceleyelim. Zira konuşan kitap yapmışlar :))) Kitabın 126. Sayfasında şair röportajında şunları söyler: “O günler asıl yaygın moda Orhan Veli gibi yazmaktı. Üstelik çok da kolay bir yoldu bu. Biraz yaradılış gereği, biraz da şiirin gıdıklama, alay ve ucuz espri ile asla bağdaşamayacağına olan inancımdan, bu yola dönüp bakmadım bile.” Böylece bir sır açılmış oldu. Aynı dönemde yaşamışlar ama şairimiz kabul buyurmasalar da Veli’den etkilenmişti. Kitabın 128. Sayfasında şunlarla devam eder: “Şiirimi günün modası olan etkilere kapadım. Göbeğimi kendim kestim ve kasaba minnet etmedim." Kim haklı kim haksızdır bilmem, ikisine hakikat aynı dönemde vasıl olmuştu olabilir, lakin İngilizce olarak ifade edilmesi aynı hakikate kapı açması düşündürüyor tabii, en doğrusunu bilen Allah’tır… Şairimizin kitabında neredeyse her satırın altını çizdiğim için sizi alıntılara boğmayacağım. Amma ki, röportaj devamındaki şu kısım beni çok etkiledi: “Üniversitede ve mapushanede bazı arkadaşlarım, 'Nâzım'dan sonra şiir yazmak boşuna bir gayret, hatta saygısızlık,' diyordu. Onlarla hiç tartışmadım, hep sustum. Çünkü dedikleri bir bakıma doğruydu. Ama Nâzım'dan da, başka ustalardan sonra da şiir yazılacaktı. Yoksa Shakespeare'den sonra trajedi, Molière'den sonra komedi yazmak gerekmezdi. Nitekim, Dede Korkut, Yunus, Pir Sultan, Şeyh Galip ve Fuzuli gibi büyük ustalardan sonra da soylu şiirler yazılmıştı.” Aynısını Nurullah Genç’in bir konferansında Fuzuli’nin şiirine gönderme yaptığı şiirini okuduğunda iliklerime kadar hissetmiştim. Eğer ki Genç, Fuzuli’den daha iyi şiir yazılamaz diyerek şiir yazmayı terk etseydi kendi özünün farkına varamayacaktı. Şairimizi, değerli şairler arasına katan sır şüphesiz ki haddini bilmesinde gizliydi. Hem kendine, hem diğer büyük üstâdlara karşı… Şu an şiiri bulamadım, bulursam düzenlerim yazıyı inşallah. Arif’e dönecek olursak, Arif in dizeleri, torbasında ekmeği, matarasında suyu kalmayanları, şiirin bir süre nasıl ayakta tutabileceğini kanıtlayan dizelerdir. Ahmed Arifin dizeleri, umudu, hasreti, sevdası olanların dizeleridir, bu yüzden de bir sınıfın, mazlumların şairdir o… Bu ülke halklarının sonsuz kederlerinin de bir aynasıdır, çünkü onun şiirlerinin yazgılarımızda bir karşılığı vardır...
Hasretinden Prangalar Eskittim
Hasretinden Prangalar EskittimAhmed Arif · Metis Yayınları · 201739,7bin okunma
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.