Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atatürk diyor ki:
"Kur'an Sureleri Açık Semada Peyda Olmadı, Gökten İnmedi." Burada şöyle bir soru akla gelebilir! "Kutsal kitapların, özellikle Kur'an'ın gökten inmediğine inanan Atatürk'e göre, peki kutsal kitaplar nasıl inmiştir? Özellikle de Kur'an nasıl ortaya çıkmıştır?" Dinlerin ortaya çıkışıyla ilgili "vahyin" söyledikleri ile "bilimin" söyledikleri farklı olduğu için doğal olarak Atatürk de bu soruya dinsel açıdan başka, bilimsel açıdan başka cevap vermiştir. Ayrıca Atatürk dinsel, "vahyi" bilgilere de "akli" ve "mantıki" açıklamalar getirmeye çalışmıştır. Atatürk bu soruya dinsel açıdan 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması dolayısıyla Meclis'te yaptığı konuşmada şöyle cevap vermiştir: "Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür. İlahi âdetlerin oluşumuna bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devirde düşünülebilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, insanlığın erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devrede tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi araçlarla kendisiyle uğraşılmayı gerektirir. Allah, kullarının gerekli olan olgunlaşma noktasına ulaşmasına kadar içlerinden araçlarla bile kullarıyla uğraşmayı ilahlık sıfatı gereklerinden kabul etmiştir. Onlara Hazreti Adem Aleyhisselâm'dan itibaren yazılı ve yazısız, sonsuz denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz aracılığıyla en son dini ve medeni gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla, aracı ile ilişkide bulunmaya gerek görmemiştir. İnsanlığın anlayış derecesi, aydınlanması ve olgunlaşması her kulun doğrudan doğruya ilahi esinlenme ile ilişki yeteneğine ulaştığını kabul buyurmuştur ve bu nedenledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en kusursuz kitaptır. Son peygamber olan Muhammed Mustafa (Sallâllahü Aleyhi Vesellem) (1394) sene önce Rumi Nisan içinde Rebiulevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu, gün doğmadan… Bugün o gündür. İnşallah büyük rastlantıdır (İnşallah! Sesleri). Gerçekten Arabi tarihiyle bu akşam doğum gününün yıl dönümüne rastlıyor. Hazreti Muhammed, çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nurlu, sözü ruhani, ergin ve yardımda karşılıksız, sözünde sadık ve yumuşak huylu ve insaniyetçe üstün olan Muhammed Mustafa, öncelikle bu özel nitelikleri ve görüntüsüyle kabilesi içinde "Muhammed-ül-emin" (Güvenilir Muhammed) oldu…" Atatürk bu konuşmayı, saltanatla hilafetin birbirinden ayrılıp saltanatın kaldırıldığı gün yapmıştır. Yüzlerce yıldır dinden meşruiyet alan, dinin bir gereği sanılan saltanatın kaldırıldığı gün Atatürk gibi bir strateji ustasının saltanatın/hilafetin aslında dine aykırı olduğunu anlatırken vahiy kaynaklı dine vurgu yapması son derece gerekli ve normal bir durumdur. Ancak dikkatli bir gözün kolaylıkla görebileceği gibi Atatürk, vahiy kaynaklı dine vurgu yaparken bile satır aralarında son derece özgün, akılcı, bilimsel çıkarımlar yapmıştır. Şöyle ki, Atatürk'ün insanlığın, "çocukluk" ve "gençlik" devri diye iki devirden oluştuğunu belirtmesi pozitivist Auguste Comte'un görüşleriyle örtüşmektedir. Atatürk'ün bu açıklaması, Auguste Comte'un teolojik ve metafizik süreçlere getirdiği açıklamanın neredeyse aynısıdır. Yine, "Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en kusursuz kitaptır," derken hem Kur'an'ın "gökten indiği" şeklindeki yanlış ezberi tekrarlamamış, hem de Kur'an'ı, "Allah'ın son peygamberinin (Cenabı Peygamber'in) kusursuz kitabı" olarak tanımlamıştır ki, onun bu tanımının da klasik anlamda "vahyi" Kur'an tanımının çok ötesinde "bilimsel" bir tanım olduğunu birazdan göstereceğim. Yine Atatürk döneminde hazırlatılan "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" (1928), "Askeri Din Dersleri" (1928) vb. dinsel içerikli kitaplarda da Kur'an'ın indirilişi, hurafelerden, uydurmalardan uzak şekilde akılcı ama "vahiy" kaynaklı olarak anlatılmıştır. Bu arada "Atatürk ile Allah Arasında" adlı kitabımda ayrıntılarıyla anlattığım gibi Atatürk hem Kur'an'ın anlaşılması için mücadele etmiş hem de Kur'an'ı okumuş, incelemiştir. Ayrıca Kur'an'a saygı duymuştur.
Sayfa 50 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.