Eselamûaleykûm 🤚
Öncelikle Şeriat bilindiği üzere şuan İranda uygulandığı gibi bir yönetim şekli değildir!
Şeriat, Allah'ın Müslümanlar'a halkı ve ülkeyi yönetim sistemi için uygulamalarını emrettiği kanunlardır.
Sevgili peygamberimiz ﷺ bize nasıl yürüyeceğimizi, nasıl konuşacağımızı, insanlara karşı nasıl davranacağımızı öğretmişken sizce nasıl ülke yönetmemiz gerektiğini öğretmedi mi?
Öğretti.
Hem de en güzel biçimiyle öğretti.
❓PEKİ BİZ NEDEN ONUN ÖĞRETTİĞİ YASA VE KANUNLARA DEĞİL DE LAİKLİK SAFSATASINA BULANMIŞ YASA VE KANUNLARI SAVUNUYORUZ SEVGİLİ MÜSLÜMANLAR?
Bakın kardeşlerim, biz son peygamber Muhammed Mustafa'nın ﷺ ümmetiyiz.
İslâm dini sosyal hayat düzeniyle bağımsız bir din değildir.
İslâmiyet senin nasıl giyinip nasıl yiyeceğine kadar karışan bir DİN iken senin hukukuna karışmaması mümkün mü?
Ülkemizin nüfus çoğunluğu Müslümanlar olduğu halde nedir bu şeriata karşı bu kadar nefret? %95'i Müslüman olan bir halkın şeriatı istememe nedeni nedir?
O %5'lik kesim istemese bir nevi anlaşılır lakin Müslümanlar'ın kendi kanunlarına göre yönetilmek ve yargılanmak istememelerini anlayamıyorum!
Şeriat Allah'ın Müslümanlar'a emrettiği kanunlardır. Bizler nasıl ki tesettür emrini yaşayıp savunuyorsak, nasıl ki kurban emrini yerine getirip savunuyorsak ve inkar etmiyorsak şeriatı da öyle kabul edip yaşayıp savunacağız.
Şeriatı inkar eden Allah'ın emrini inkar etmiş olur kardeşim!
Şeriat sanıldığı üzere Müslüman olan olmayan herkesin İslama göre yönetilmesi değildir. Şeriat kurallarında gayrimüslimler kendi din ve hukuklarına göre yargılanırlar.
Müslüman olmayan hiçkimse Müslümanlar'ın hukuk kurallarına göre yargılanamaz.
Ancak Müslümanlar da başkalarının hukuk kurallarına göre yargılanamaz.
Bu yüzden şeriat gelmeli.
Müslümanlar kendi hukuk kurallarına göre yargılanmalı!
Müslümanlar'ın nasıl ki namaz, tesettür, kurban, sadaka özgürlüğü varsa hukuk özgürlüğü de olmalı. Müslüman bir kişi bir suç işliyorsa Müslüman kanunlarına göre yargılanmalı!
Kendine gel Müslüman kardeşim.
Bizim dinimiz varken ne laikliğe ne de başka bir ideolojik yönetim şekline ihtiyacımız yok. Biz hakkıyla dinimizi yaşasak zaten ihtiyacımız olmadığını da göreceğiz!
Değerli/Değersiz kardeşlerim
Şeriatın büyük bir kısmı iman, ibadet ve güzel ahlaktan müteşekkildir.
Bunların tatbiki ise her mümine farz olan şeylerdir. Ve Bediüzzaman Said Nursi bütün hayatını bu farzların yapılmasına adamıştır. "Risale-i Nur" adlı eseri ile önce imanı sonra ibadeti daha sonra da güzel ahlakı takviye etmiştir.
İman olmadan şeriat olmaz, dolayısı ile Said Nursi bütün mesaisini imanın sağlamlaştırılmasına harcamıştır. Yani eserleri ile zaafa uğrayan imanı yeniden kuvvetlendirmeye çalışmıştır. İman, şeriatın paradigması ve temeli olduğu için, önce temeli güçlendirmek gerekir.
Mesela, Allah ve ahiret inancı sarsılmış bir adama şeriatın ceza hukukundan bahsetmek, adamı daha da dinden soğutmaktan başka bir işe yaramaz. Öyle ise önce o adama imandan bahsetmek ve imanı ispat etmek gerekir. Sonra şeriatın tatbiki gelir.
Ayrıca, şeriatın muamelat ve ceza hukuk sistemi devlet ve otorite ile mümkün olan bir kısımdır. Bunların tatbiki için İslami duyarlılığı olan bir devlet anlayışının olması gerekir ki, bu da bireyleri aşan bir durumdur. Said Nursi Hazretlerinin döneminde, değil şeriata hürmet eden devlet, ibadeti bile ortadan kaldıran bir devlet anlayışı vardı. O da bu tahrifata karşı iman savunması yapmıştır. Şeriat, imanın uzun vadeli bir meyvesi bir neticesidir.
"Biz kalû belâdan cemiyet-i Muhammedîde (aleyhissalâtü vesselâm) dahiliz. Cihetü'l-vahdet-i ittihadımız tevhittir. Peymân ve yeminimiz imandır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Herbir mü'min i'lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve san'at silâhıyla i'lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz."
"Amma cihad-ı haricîyi şeriat-ı garrânın berahin-i kàtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir."
"Biz muhabbet fedaileriyiz; husumete vaktimiz yoktur. Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel şeriat-ı garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur."
bakınız
Gerçekten çok güzel açıklamışsınız lakin ben şeriat gelsin istemem. Çünkü biliyorum ki insanlar dini kendi emellerine uygun yorumluyor ve hiçbir zaman Kur'an-ı Kerim'deki gibi uygulanmayacak. Siyasetten din çıkmadıkça zor yani işimiz🙏🤦