Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yenilenebilme! Nitelik uzayındaki yaşamlar, sorgular, eleştirir; yanlışını, özrünü, eksiğini görür; haddini bilir, kendini tanır; üleşmeyi başarabildiği için tartışır, diyaloğa girer, öteki insanlardan, toplumlardan, kültürlerden öğrenir; sorgulama sorgulaşmaya dönüşür, değişir, yenilenir. Yenilenebilme, cesaret işidir. İşte, nitelikli yaşam, cesur yaşamdır, yiğit yaşamdır; kabuğunu kırabilen, zayıflıklarını görebilen, içindeki kötülükleri, "şeytanı" görebilen yaşamdır; her yaşam içinde tembellikler, ucuzluklar, sığlıklar, bencillikler, "şeytanlıklar” taşır; onlarla kavga, ni- telikli yaşamın gereğidir; yoksa, nitelik uzayından kovuluruz! Yenilenemezsek, değişemezsek! Değişim, sancılı olabilir; sancılara katlanmak, zorlukların üstesinden gelebilmek gücü gerektirir. Nitelikli ya- şam huzur dolu, rahat yaşam değildir, zaman zaman öyle olsa da sürekli uyanık kalmanın kaçınılmaz olduğu bir yaşamdır. ... Yaşamamızın tümüyle elimizde, elimizin altında olmadığı açık. Belli bir bedenle belli bir topluma doğuyoruz. Bize verilmiş doğal, toplumsal çevre var; kültürel bir ortam içinde yaşama başlıyoruz. Bu biyolojik, psikolojik, sosyal politik, ekonomik, kültürel belirleyiciler içinde yaşıyoruz. Geçmişi devralıyoruz, genlerimizle, toplumumuzun yapısıyla, kültür mirasıyla ömrümüz başlıyor, sürüyor. Bizi belirleyen bu etkenleri bir ölçüde etkilememiz olanaklıysa da, (örneğin, gen mühendisliği ile toplum içinde eylemlerimizle...) bitimli süresi içinde yaşamımız, belirleyicilerin bize sunduğu, dayattığı “malzemeyi” işlemekle geçiyor. Bir müzisyenin âletine bağlı oluşu gibi (yalnızca bir yönlü bir benzetme!) ömrümüz, belirleyicilerine, malzemesine bağlı. İşte yaşam niteliği, bu malzemenin işlenme gücüne, malzemeden çıkarılabilecek müziğin değerine bağlı. ... Canlı yaşam, koşullar elverdiğince tükenmeyen, pes etmeyen, duygularını hiç unutmadan aklını kullanmaya çabalayan; gerçekliğe duyarlı, yanlışlarından öğrenmeye, anlamaya çalışan, yenilenmeye, değişmeye, aramaya, açık olmaya hazır bir yaşamdır. O yaşama baktığınızda yaşayan cânı görürsünüz. Hangi görüşte, inançta olursa olsun, haddini bilerek, kendi sınırlarını arayıp aşmaya çalışır. Yaşadığı yaşamı, rastgele bir ömre dönüştüren günlük kaygıların yükü altında ruhu kamburlaşmış, yaşarken sürekli sığınaklar, güvenceler arayan, bu dünyayı ve inandığı öbür dünyayı sağlama almak için inançlarına körü körüne yapışıp kendinden farklı görüşlere kin kusan korkak insanların yaşamlarında cân yoktur. Canlı yaşam saldırmaz, duyduğu doğal kıskançlığı, öfkeyi, nefreti canındaki değirmende öğütür, insan için umut, sabır, dostluk ve sevgiye dönüştürür. ... Yaşamımızın cân rengi, nitelikli yaşamın gökkuşağında diğer bir rengin yanında durur: Yakışma. Yakışma, yakıştırma değildir. Nitelikli yaşamın öğeleri, dilimleri arasındaki uyumu, harmoniyi dile getirir yakışma. Böyle bir yaşamda, yıkımlar, üzüntüler, hayâl kırıklıkları, yapılan yanlışlar; başarılara, sevinçlere, umutlara, yerinde gerçekleştirilen eylemlere yakışır. Böyle bir yaşamda “estetiğin", bir anlamıyla mîmârînin uyumlu bütünlüğünü görürsünüz. İşte, yakışma rengi hemen bir diğer yaşam rengiyle bütünleşir, bütünleşme ile. ... Bütünlük, parçalar arasındaki bağlanmışlığı, bu bağlanmışlıkla ortaya çıkan uyumun, bir arkitektoniğin, yaşama mîmârîsinin ortaya çıkışıdır. Bütünlüklü bir yaşam, savruk olmayan bir yaşamdır. Seçmelerde, kararlarda, zaman zaman bir kopuş olarak gördüğümüz dönemler arasındaki, alttan alta yatan bağlantılarda bütünlük ortaya çıkar. ... Bir arada yaşıyoruz, bağımlıyız birbirimize, bedenimize, çevreye, dünya gezegenine, evrene. Bu denli belirlenmişlikler içindeyken, bağımsızlığın anlamı nedir? Bağımsız yaşam, yalıtılmış bir yaşam değil; sayısız bağlantılar ve etkileşimler içinde iken, kendi zeminini arayan, bağımlılıklarının ayırdına varmaya çalışan bir yaşam. Belirlenmişliklerine tutsak olmayan, kendine mahsus, düşünme, karar verme, yaşama üslubu olan bir yaşam. Geçmişin ve şimdinin (belki de geleceğin) bizi tümüyle belirlediğine inanmıyorum. Bu yazıda dile getirdiğim gücümüze düşen pay vardır yaşayışımızda. Düşünce tarihinde belirlenmişliği doruğa ulaştıran düşünürler vardır; onlara göre ne yapsak, üzerimizdeki güçlerin önceden çizdiği plan çerçevesi içinde yapmış oluruz. Özgürlük, böylesi bir mutlak belirlenmişliğin ayırdına varmaktan öte bir şey değildir. Yazımın başlarında farklı bir boyutta tartışmaya çalıştığım gibi, belirlenmişlik genel çizgilerde olabilir; biz, tek tek, bu belirlenmişlik içinde bireysel yaşamda, kendimize özgü yürüyüşümüzü gerçekleştirebiliriz. Seçeneklerimiz sınırlıdır. Belirlenmiştir. Seçeneklerimizi gerçekleştirmek, gücümüzce başarılır. ... Şair, şiirini yazarken "kendi"dir; ressam resim yaparken, yaşamının renklerini nitelik uzayında yaşayan bir "hayat"ta kendisidir. Bir kültür, köklerinden yükselen dili, bakışı, inancı, beklentileri, yaşam biçimi ile öteki kültürler arasında, farklılığı ve onlarla ortaklığı, biraradalığı içinde kendidir. Kültürel yaratmalar içindeyken, bilimde, sanatta, düşüncede özgün ürünler verirken kendidir.
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.