Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yalnızca Çılgın! Şair, Yalnızca!
Yitip gittiğinde havadaki ışık, Daha şimdiden başladığında çiğ tanelerinin tesellisi pınarından sızmaya toprağa, görünmeksizin, duyulmadan hem de -çünkü yumuşacıktır tabanları, teselli yüklü çiğ damlalarının, tıpkı bütün tesellilerle yumuşayanlar gibi- anımsarsın işte o zaman, anımsarsın ey sıcacık yürek, nasıl susadığını bir zamanlar, kutsal gözyaşlarına ve çiğ damlalarına, nasıl da kavrularak ve yorgun susadığını, sararmış otlarla kaplı orman yollarında, akşam vaktinde güneşin kötücül bakışları kara ağaçların arasından geçip etrafında koştuğunda, o kör edici, güneş yangını bakışlar, oh olsun dercesine. "H a k i k a t ile söz kesmeye talip -sen, öyle mi? Böyleydi alayları hayır! Sen yalnızca bir şairsin! bir hayvan, kurnaz, yırtıcı, sinsi, yalan söylemek zorunda olan, bilerek ,isteyerek yalan söylemek zorunda olan, av peşinde koşan inatla, alacalı maskeler takmış, kendi kendisinin maskesi, kendi kendisinin av ganimeti v e b u -hakikat ile söz kesmeye talip, öyle mi?... Hayır, yalnızca çılgın! Şair yalnızca! yalnızca alacalı sözcüklerle konuşan, alacalı maskelerin arkasından konuşan, yalancı sözcüklerin köprülerinde dolanan, yalandan gökkuşaklarının üstünde, düzmece cennetlerin arasında rastgele dolaşan, ve sürünen yerlerde- y a l n ı z c a çılgın! Şair y a l n ı z c a! Ve bu -hakikat ile söz kesmeye talip, öyle mi?... Hayır dönüşmemek sessiz, katılıp kalmış, dümdüz, soğuk bir resme geçmemek Tanrıya sütün yerine, tapınakların önüne dikilmemek bir Tanrının kapısını beklemek üzere: hayır! düşman kesilmek erdem'in böyle heykellerine, tapınaklardan daha sıla saymak her yabanı bir kedinin gözükaralığıyla atlamak her pencereden hop! her rastlantının kucağına, koklayarak gezinmek bütün balta girmemiş o ormanlarda, alacalı postları ile dolanıp duran vahşi hayvanların arasında, günahlar kadar sağlıklı, ve onlar kadar güzel ve alacalı, koşmalısın şehvete soyunmuş dudaklarla, mutlu ve çok kötü alaycı, mutlu ve zebaniden farksız, mutlu kana susamışlığınla, avlanarak, sinsice, y a l a n l a r l a dolaşmalısın... Ya da bakışlarını uzun, çok uzun zaman boyunca uçurumlara diken kartal gibi k e n d i uçurumlarına bakan kartal gibi... -ah, nasıl da dolanır buradan aşağıya, halka halka aşağılara, daha içerilere, gittikçe daha dipsiz derinliklere o uçurumlar!- Sonra, birdenbire, kınından çekilmişçesine dosdoğru uçarak saldırmak k u z u l a r a, dosdoğru aşağıya, gözlerini bürümüş bir açlıkla, kuzulara şehvet duyarcasına, öfke duyarak bütün kuzu ruhlulara, ne varsa bakan erdem timsali, koyun gibi aptalca, kuzu sütü kadar ak, kuzu postlu yumuşaklığında, hepsine kederli bir öfkeyle dolu... Yani kartal gibi, panter gibidir şairin özlemleri, s e n i n özlemlerin bir maskenin arkasında, sen çılgın! sen, ey şair!... Sen ki, baktığında insanlara k o y u n gibi görürsün T a n r ı y ı -, insanda Tanrıyı p a r ç a l a m a k, tıpkı insanın içindeki koyunu parçalarcasına ve parçalarken g ü l m e k - b u d u r, e v e t, b u d u r i ş t e s e n i n k u t s a n m ı ş l ı ğ ı n, bir panterin ve kartalın kutlanmışlığı, bir şairin ve çılgının kutsanmışlığı!.. Gün yitirdiğinde ışığını, hilal, erkenden erguvan kızıllıkların arasında yemyeşil ve kıskançlıkla sızdığında, -güne düşman kesilmiş, her adımda gizlice güllerden örülme hamakların yanından hilali sürünerek, ta ki hepsi batana kadar, gecenin derinliklerine, solgun gömülene kadar: ben de bakmıştım bir zamanlar, hakikat çılgınlığımın sürüklemesiyle, gündüz düşlerimi sürüklemesiyle, gündüz yorgunu, ışık hastası, - batmıştım aşağılara, akşamlara, gölgelere, Bir hakikatin Yanıklığı ve susamışlığıyla -anımsıyor musun hâla, anımsıyor musun, sıcak yürek, nasıl susuzluk çektiğini oralarda? - S ü r g ü n e y o l l a n m a l ı y ı m N e v a r s a h a k i k a t d i y e, t ü m ü n d e n Y a l n ı z c a çılgın! Şair, y a l n ı z c a !..
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.