Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

779 syf.
6/10 puan verdi
·
48 günde okudu
Olmadı be Dostocum:(
2 aylık bir sıkıntılı sürecin sonuna geldik şükür. Bu arada bu incelemeyi yazarken arkada Hadise-Feryat çalıyor... Yani bu kadar zor muydu biraz beyin kullanmak diye bağlamak istiyorum. Dostoyevski aşığı bir insan olarak yine çok büyük bir heves ile başladım. Her yıl bir kalın kitabını okumaya gayret gösteriyorum. Ama mümkünse bu kitabından sonra iki sene görüşmeyelim dosto amcam... İlk üç yüz sayfa sanırım abartısız iki gün içinde okumuşumdur. Ee tabi şimdi diyeceksiniz ki ne kalmış şunun şurasında hemen bitirseydin. Olmuyor işte arkadaşlar. Özellikle o ikinci kitap kısmına geçtiğiniz de öyle bir hale geliyorsunuz ki... Yani ne beklıyordum bilmiyorum ama bu olmadığı kesin. Yazarımız sadece uzatmak için öyle bir yazmış ki bazı yerlerde bu konunun kitap ile ne alakası var diyebiliyorsunuz. Ama okumak zorunda kalıyorsunuz. Bir tane normal bir karakter olmaz mı? Hepsi mi delinin önde gideni olur? Sözde sadece prens'e budala deniyordu ama tek normale yakında Prens diyebilirim. Karakter analizi falan yapmayacağım. Tek tek haklarında da konuşmak istemiyorum ama bir kaç yer edinen karakter hakkında bir şey demeden de geçemeyeceğim. Nastasya diye bir ablamız var. Öyle bir aptal ki anlatamam. Ne konuşuyor, amacı ne, derdi ne, kafa yapısı nasıl böyle çalışıyor gram çözemediğim bir kadındı. Aglaya karakterimiz tam bir şımarık son çocuk. Her şeyi kendisine ait sanan, git deyince gidecek gel diyince gelecek, karşısında ki kişiyi istediği gibi azarlayabileceğini ve küçümseyebileceğini sanan büyük bir budala veledin teki. İppolit diye ne olduğu belli olmayan, veremli, sürekli iki hafta içinde öleceğim diye saçmalayan ama bir türlü ölemeyen ve ortalığı karıştıran diğer bir veledimiz. Aglaya'nın anası var birde. Aman yarabbim düşman başına vermesin. Böyle naif görünümlü şirret ve dengesiz bir insandı kendisi. Hepimiz ondan bolca çektik. Sanırım kitabın en silik ama hatırlanması gereken Nopolyon ile bile kanka olan full içen bir subayımız. (o kadar çok karakter olunca adları artık hatırlayamıyorum:D) Bunlar kitaptaki insanların yüzde 10 u falan arkadaşlar. Sürekli her yerden bir karakter giriyor ve onla ilgili bile (çok gereksiz bir karakter olmasına rağmen) bir sürü sayfa okuyoruz. Şu kitabın konusunu anlat deseler tek diyebileceğim bir budala prensimiz ülkesine geri dönüyor ve bütün ortalığı birbirine katıyor diyebilirim. Tabi 800 sayfa bu mu diyeceksiniz? Evet gerçekten bu. Prens ile birlikte yan karakterler de sürekli bir kaos ortamı peşinde. Herkes herkesi küçümsemeye ve azarlamaya çalışan tipler. Şimdi bu kadar gömdün niye bu kadar yüksek verdin diyebilirsiniz. Ne olursa olsun o ilk üç yüz sayfanın güzelliği, prense ve Dostoyevskiye olan sevgimden kaynaklı. Ne kadar beni süründürse de bir dosto eseri daha okuduğum için mutluyum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim çoğu kişi Suç ve ceza kitabına okuması zor der(ben de dahil) ama daha bu kitap ile tanışmamışlar:) Eh bundan sonrası artık sizin kararınız. Okuyun ya da okumayın diyemem:) Dipnot : Anlatacağım, kızacağım ve Spoiler ile konuşmam gereken çok şey vardı lakin daha fazla hatırlayıp sinir olmak istemediğim için susuyorum :)
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
·
434 görüntüleme
Edmond Dantes okurunun profil resmi
Bir Dostoyevski hayranı olarak Budala benim de tam manasıyla beklentimi karşılamamıştı. Kötüydü demek haddime değil fakat okurken yer yer sıkıldığımı ve diğer okuduğum eserlerinin altında kaldığını hissediyordum.
Mavi okurunun profil resmi
Kesinlikle çok fazla akıcı olmayan yeri vardı. Kötü değil lakin diğer kitaplarına oranla bir tık altta kalmış.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.