Gönderi

Mistik şair Franz Kafka'nın umutsuzluk içinde yazdığı gibi,bütün mistikler “kavranılamaz olanın kavranılamaz olduğunu anlatmak çabasını sürdürmüşlerdir, oysa bunu zaten biliyorduk." Ve akıldışıcı yalnız akılla kavranılamaz olanı kavranabilir kılmaya kalkışmakla kalmaz, aynı zamanda sorunu baştan yanlış tarafından tutmuştur. Çünkü akılcı yöntemlerle kavranılamayacak olan soyut evrenseller değil, belli somut ve tek tek bireylerdir. Bilim, örneğin genel bir yer yüzeyi biçimini ya da insan tipini betimleyebilir, ama belli bir yüzey parçasının ya da belli bir bireyin bütün niteliklerini tüketemez. Evrensel olan, tipik olan yalnız bilimin alanına girmekle kalmaz, aynı zamanda, bilimsel soyutlama süresi sonucunda ortaya çıktığından, geniş çapta bilimsel etkenliğin ürünüdür de. Ama bir tek birey ve onun bir tek olan deneyimleri ve başka bireylerle ilişkileri hiçbir zaman tam olarak akılla kavranılır kılınamaz. Ve insanlararası ilişkileri önemli kılan etkenlerin de, tam bu akıldışı bir tek bireylik alanı içinde oldukları anlaşılıyor. Örneğin, birçok insan, hayatları ve kendileri açısından hiçbir anlamda bir tek olmayıp da her bakımdan bir sınıf insanın tipik kişilik ve davranışlarının temsilcileri olsalardı, yani o sınıftaki bütün insanların davranış ve sınamalarını yineleselerdi, hayatlarını yaşamaya değer kılan öğelerden birçoğunun ortadan kalkacağına inanırlar. Hayatlarımızı, bu anlamda yaşanmaya değer kılan, duygu ve izlenimlerimizin bir tekliğidir, bir manzaranın, bir güneş batışının, bir yüzeydeki ifadenin verdiği biricik izlenimdir.
Sayfa 532Kitabı okudu
·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.