Günümüz epik fantezi tarzının TARTIŞMASIZ öncüsü olan Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk kısmı Yüzük Kardeşliği sürekli gözümü korkutması ile hatırlanacak bir seriydi benim için... ta ki alıp okuyana kadar. Filmlerinin en kısasının 3 saat 38 dakika olması nedeni ile izlerken bile uyuyakalıp neredeyse bir haftada bir filmini anca bitirdiğim ancak buna rağmen üzüldüğüm için kitapları gözümü daha da korkutmuştu. Ancak buna rağmen Türkiye baskısı şu an için dokuz kitap olan Taht Oyunları serisini bile üç kere bitirmiştim. Öyleyse üç kitap neden olmasındı?
Kuşku bile duymadan üçünü birden aldım ancak puntonun küçük olması gözümü fena halde korkuttu, ve zaten 8 günlük süre içinde de toplamda 4 gün falan okudum da bitti. Keşke de hiç bitmeseydi çünkü bu tadı insan hayatında bir kez alır. İkinci ve üçüncü kitaplarda da bu dünyaya açılan kapının verdiği hissi tadamayacağım için üzüldüm, ancak bir o kadar da şanslı saydım kendimi.
Tolkien'ın dilinden çok fazla tırsmama rağmen -evet, baya hem de- ilk 50 sayfadan sonra deli gibi akıcı geldi, bir anda yazarın diline sahip oldum. Okuyucunun içine girdiği dünya da ilham dolu -ki bu kanıtlanmış bir şey; Harry Potter, Taht Oyunları serisinin yazarları bunu gururla söylüyorlar- ve olağanüstüydü. Kitap konusunda Taht Oyunları serisi dışında hayatta okuduğum en güzel kitap/kitaplar asla olmayacak diye düşünürdüm, artık bu düşüncem değişti. Çünkü fantastik tarz bağımlısı olan ben bile bunun "baba kitaplarını" okuyup dehşet verici şekilde beğendiysem bunun üzerine çıkacak tek bir kitap bile bulamam.
Sadece ama sadece tek bir husus dikkatimi çekti; o da ister istemez kitap ile film kıyaslamasından doğan betimlemelerdi. Ayrıkvadi kitapta üzerinden geçilirken filmde destansı şekilde gösteriliyordu, ancak sıradan bir çayır o kadar detayla anlatılıyordu ki... Bu kıyaslamaları da bir kenara ittim tabi, laf söyletmem sanırım. :)
Şiirler, şarkılar, ağıtlar konusuna gelirsem hepsi apayrı edebi ölçüde değerliydi ki bunda da tabi ki Türkçe çevirmenlerin de emeğini asla yabana atmamalı. Ayrıca okuyucuyla dertleşir gibi anlatılan bölümler, "Bunu anlatmak anlaşıldığı üzere gereksiz," gibi olayların kestirilme haline de bayıldım. O tür cümleler serinin ilk kitabını gözümde ciddi anlamda samimiyetin zirvesi haline getirdi.
Aslında buraya daha neler neler, ne alıntılar yazardım da... Aklıma geldikçe düzenleyebilirim yorumu. 5 üzerinden 555. :)