Mişima’nın şimdiye kadar okuduğum en iyi romanı Bereket Denizi dörtlemesinin ikincisi olan Kaçak Atlar Meiji Restorasyonu sonrasında kendini dünyaya açan Japonya’nın siyasi ve sosyal çalkantılarını anlatıyor. İmparatorun gücünü yitirdiği ve kapitalist iş adamlarının ülkeyi sefalete sürüklemekle suçlandığı ülkede komünistler ve muhafazakarlar gibi güçlü kutuplar, örgütler oluşmaya başlıyor. Birinci kitaptaki karakterlerden bazılarını burada da okuyoruz fakat ana karakterimiz İsao diyebiliriz. Kaçak Atlar yirmi yaşında bir genç olan ve samuray geleneklerini yaşatmak ve imparatora itibarını tekrar kazandırmak isteyen İsao’nun kendi örgütünü kurmasını ve devlet adamlarına suikast planlamasını merkezine alıyor. Uçlarda gezinen bir yazar olan Mişima bu eserinde de ülkeye ve geleneklere olan bağlılığın en yoğun halini, bir ölüm ritüeli olan Seppuku ( Harakiri) ile de birleştirerek anlatmış. Bağlılık, gelenekler, değişim, toplumsal sınıflar, tutku üzerine düşündüğümüz; kaybedilen Japon geleneklerine ağıt niteliğinde bir roman. Eserin ilginç bir yanı da kendi de Tatenokai adlı gizli bir örgüt kurup orduya darbe girişiminde bulunan ve başarız olup Seppuku yaparak ölen Mişima’nın Kaçak Atlar’da kendi hayatını adeta prova etmesidir. Japon edebiyatı sevenlere ve iyi bir roman okumak isteyenlere tavsiye edebileceğim çok etkilendiğim bir kitap oldu.