Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

175 syf.
8/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Sıra dışı bir hayal gücü ve muazzam bir zekanın ürünü olan romanlardan birisi 49 Numaralı Parçanın Nidası. Oedipa Maas adlı kadın karakterin bir gün bir mektup alarak, eski sevgilisinin öldüğünü ve tüm mirasını kendisine bıraktığını öğrenmesiyle başlıyor. Ardından, bu mirasın peşine düşen Oedipa, eski erkek arkadaşı Pierce Inverarity’nin kendisine bıraktığı mal varlığıyla beraber kendini aydınlatmak zorunda hissettiği bir gizemin içinde buluyor. Kitap ilerledikçe olaylar çok acayip, çok grotesk bir hâl alıyor ama bir yandan Pynchon’ın evreni -biraz Kurt Vonnegut’ınkilere benzer şekilde- okuru öyle içine çekiyor ki anlattığı her şeye ikna olmuşçasına kabullenip devam ediyorsunuz. Bir posta şebekesi, pullar, Hollywood filmleri, tiyatro metinleri, enteopi üzerine çalışan bilim insanları gibi bir hikayede bir arada tahayyül edemeyeceğiniz şeylerle acayip bir hikayeyi örerken, ince ince de eleştirilerini yerleştirmiş bu hikayeye Pynchon. Bu açıdan, geçtiğimiz aylarda okuyup yine çok beğendiğim Bisikletçi Kumpası’nı da çağrıştırdı bana. Pychon’ın odağında a’dan z’ye her şeyiyle Amerika kültürü, tarihi, siyaseti, değer yargıları ve Amerikan yaşam tarzı var. Amerikan rüyasının boşluğu, Kızılderili katliamı, göçmenler, komünizm karşıtlığı ve buna bağlı komplo teorileri, gözünü kapatan avukatla temsil edilen kapitalist sisteme hizmet eden hukuk sistemi, insanların eşyalarla ilişkisi ve reklamların rolüyle tüketim çılgınlığı, ekonomik liberalizmle daha da derinleşen sosyal eşitsizlik, bu düzende Pychon’ın ‘sanayi köleleri’ dediği kapitalist sistemde modern kölelik, yine bu sistemde bilimin ve sanatın payına düşenler, ayrışan toplum, McCarthycilik, Vietnam Savaşı gibi pek çok açıdan Amerika’yı hicvetmiş. Fakat öyle bir zekası ve hayal gücü var ki, bu eleştirilerini dümdüz aktarmak yerine hem oldukça fazla simge ve sembol kullanmış hem de acayip bir dünya yaratmış. Mesela öyle çılgın bir emlak projesi var ki kurguda adeta bugünün sosyal sınıflara göre gettolaşan şehirlerini öngörüp ti’ye almış; eski bir savaşta ölen askerlerin kemiklerinin sualtına ilgi duyan zenginler için kullanıldığı, yapay göllü bir site fikri dahiyane bence ve bana Bir Sinir Hastasının 21 Günü romanında siyahi insanların derilerinden kanepe yapılan bölümü anımsattı. Yine her bir detayı öyle dahiyane düşünülmüş ki kurgunun, bitirdiğinizde birden fazla açıklamanın hepsinin mümkün olduğunu fark edip bir kez daha hayran oluyorsunuz Pynchon’a. Tüm yaşananlar gerçekten mi oldu, eski bir sevgilinin oyunu muydu, bir psikiyatristin verdiği ilacın etkisiyle görülen bir sanrı mı yoksa bir rüya mıydı sorularıyla baş başa kalıyorsunuz. Okuduğum en ilginç romanlardan biriydi kesinlikle. Okurken hem yoruldum hem de çok keyif aldım. Ama kesinlikle özel bir eser olduğunu düşünüyorum. Postmodern romanlardan hoşlananlara mutlaka tavsiye ederim. Okuyacaklara tavsiyem de dikkatlerini yoğunlaştırabilecekleri bir dönemde ve Pynchon’ın nevi şahsına münhasır evrenindeki olay ve isimleri anımsayıp bunlar arasında bağlantı kurabilmek adına çok uzun bir zamana yaymadan okumaları olur.
49 Numaralı Parçanın Nidası
49 Numaralı Parçanın NidasıThomas Pynchon · İthaki Yayınları · 2018230 okunma
·
1.055 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.