Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

680 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
48 günde okudu
Huzursuzluğun Kitabı’nı okurken huzursuz olsaydım şaşırmazdım, tersine içime huzur doldu ama gene şaşırmadım; tabi tamamen kişisel bir durum: Kendim gibi birine rastlamanın, bir ölçüde tabir caizse kendini okumanın huzuru belki de bu. Elbette herkesin kendisi kendine… Yazarın tuttuğu aynada, kendinizi yer yer zaman zaman, sıkça, belirsiz, bulanık ya da çok net görebildiğiniz oranda değişecektir bu anlatıyla olan bağınız. Görebildiğiniz kendinizle bu anlatıyı: tekdüze ve yavan bulabilir, abartıldığını düşünebilir, ergen sıkıntısına muâdil bulabilirsiniz. Bu alıntıyı okuyup: “Bütün yazdıklarımı ağır ağır, sakin kafayla, parça parça yeniden okuyorum. Ve görüyorum ki hepsi boş, hiç yazmasam daha iyiymiş. İster cümleler, isterse imparatorluklar olsun, vücuda getirilmiş olan ne varsa, sırf vücuda getirilmiş oldukları için, fani olduklarını gayet iyi bildiğimiz gerçek şeylerin en kötü tarafını alırlar.” (Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 169 H.K. Başlangıç metni, s. 226) evet, hiç yazmasa iyi olurmuş diyebilirsiniz. Bu kadar sayfa boş bir şeyi yazmanın da ayrı bir beceri olduğunu düşünebilirsiniz. Hatta bir günlük tutup, can sıkkınlığımı, gönül darlığımı, tasalarımı, bunalımlarımı biraz tumturaklı bir dille yazarsam işte size Huzursuzluğun Kitabı diyerek, anlatının çok da büyütülmemesi gerektiğini, herkesin böyle şeyler yazabileceğini de iddia edebilirsiniz. “Anlaşılmaktan daima, tiksinti içinde kaçınmışımdır. Anlaşılmak, kendini satmak demek. Olmadığım gibi görünmeyi, gayet insani bir şekilde, kibarca, doğal olarak görmezden gelinmeyi cidden tercih ederim.” (Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 128 H.K. Başlangıç metni, 27 Temmuz 1930, s. 179) Ya da bu bir başyapıt dersiniz, başucumda dursun, döne döne okurum gene zaman zaman, usanmadan. Bütün bunlar aynada görebildiğimiz kendimizle ilgilidir ve söylenebilecek pek bir şey yoktur: “Manzaralar bizde manzaralaşır. (…) Yolculuğa çıkmaya ne gerek var? İster Madrid’e, ister Berlin’e, İran’a, Çin’e, ister kutuplara gideyim, görünüşümün ve hissetme tarzımın tutsağı olduğum sürece, kendimden başka nerede olabilirim? Hayat, onu ne hale getiriyorsak odur. Yolculuklar, yolcuların kendisidir. Gördüğümüz, gördüğümüzden değil, biz her neysek, ondan ibarettir.” (Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 451 H.K. Başlangıç metni, s. 531) Hem okudum hem yazdım / Yalan dünya senden bezdim diye başlayan Çorum yöresi türküsünün bu girizgâhı yazara da bendeniz okuruna da pek uyuyor doğrusu. Şimdiye kadar bir yandan okuyup öte yandan da bu kadar çok alıntı paylaştığım başka bir kitap olmayabilir. Halkımızın türkülerde, günlük konuşmada yalan dünya dediğini Pessoa öyle güzel anlatıyor ki… Kitap nesir kılığına girmiş şiir gibi, elbette bunda, hakkını vermek gerek, Saadet Özen’in muhteşem çevirisinin katkısı çok büyük. "Huzursuzluğun Kitabı, kurmaca bir karakterin kendi hayatını anlattığı bir roman olarak görülebilir; ancak yazarla kahramanı sık sık birbirinin yerine geçtiğinden, Pessoa’nın hayatla ilgili kendine ait olan ve olmayan düşünceleri döktüğü, evirip çevirdiği bir denemeler, anlatılar toplamı olarak da kabul edilebilir. Pessoa bu kitap üzerinde 1913'ten itibaren çalışmaya başlamış, ölümüne dek parça parça yazmaya da devam etmişti. Sandık açıldıktan sonra, dağınık metinler bir araya getirilmeye başlandı ve 1982’de Portekiz’de yapıt ilk kez olarak basıldı, daha sonra, yeni bulunan parçaların eklenmesiyle, elyazmalarında yanlış okunmuş yerlerin düzeltilmesiyle yeni basımlar yapıldı. Dünyayı seyretmekle yetinmek isteyen, eylemsizliği en yüce erdem ve gerçek yaşam olarak gören Soares, Pessoa için belki de dünyanın ve yaşamanın ne olduğunu gösteren bir perdedir. Huzursuzluğun Kitabı aynı zamanda, bir edebiyatçının ulaşmak istediği yapıtla kâğıda dökebildiklerinin arasındaki mesafedir de; hayal edilenin soluk, titrek bir sureti, gölgesi olarak kalmaya, kusurlu olmaya mahkûmdur; tıpkı bütün kitaplar ve bütün çeviriler gibi." (Çevirmenin önsözü, Saadet Özen s. 13) Yalnızlık, tedirginlik, karamsarlık, hayata karışmayı hor gören, düşünceyi ve düşü kutsayan münzevîlik, varoluş sıkıntısı, anlamsızlık, hiçlik… Otuz iki kısım tekmili birden anlatılıyor şiirsel bir dille… Sözün özü, okurken, gönül bahçesinin tarhlarını bürümüş yabani otları temizleyen ve özüyle muhabbet eden kendime rast geldim ki, bu tesadüfün müstakbel bir efsunlu hâtıraya karşılık geleceğini de biliyordum. “İçinizden sorup duruyorsunuzdur, ne anlatıyor bu cümleler, diye. Sakın o hataya düşeyim demeyin. Çocuk gibi kelimelere ve varlıklara anlamlarını sormaktan vazgeçin artık. Hiçbir şeyin anlamı yoktur.” (Büyük Metinler, VI “Çıkılmamış yolculuk” Çıkılmamış yolculuk (1), s. 660)
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa · Can Yayınları · 201710,4bin okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.