Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Süleyman Demirel'den Ankara'daki bir basın toplantısında dinlediklerimi özetlemek istiyorum, demişti ki: " Özbekistan 'a ilk gittiğimde, Özbek Cumhurbaşkanı İslam Kerim'e Özbekistan'ın serbest piyasa ekonomisi içinde nasıl kalkmacağını anlatıyordum. Beni, büyük bir dikkatle dinliyor; cümlelerimi 'Togri! Togri! Togri! ' diye tasdik ediyordu. Orada çok büyük bir heyecan duydum. Çünkü anladım ki, bizim kullandığımız 'doğru ' kelimesinin aslı, 'togri 'dir. Bu 'togri ' kelimesi, Türkistan 'dan düşe kalka Anadolu ya geldiğinde 'doğru ' şeklini almıştır. Türkistan seyahatinde gördüm ve anladım ki, Türkiye Türkçesinde bizim terk ettiğimiz kelimeler, dilimizin ortak kelimeleri imiş! " Bana göre, Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması çok mühim iki noktaya ışık tutuyor: 1 -Bir kimseyle konuşurken duyduğumuz bir tek kelime bile insanı gerçekten çok heyecanlandırıyor ve sevindiriyor. 2-Türkiye Türkçesinde, bizim bin yıldan beri kullandığımız ama sonra çok büyük bir insafsızlıkla, dilimizden çıkarıp attığımız bazı kelimeler, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan , Kırgızistan, Kazakistan, Kırım, Uygur, Gagavuz... Türkçelerinde bugün hala yaşayan kelimelerdir. Şimdi belki de içinizden: "Biz müstakil bir devletiz. Dilimiz üzerinde, istediğimiz şekilde tasarrufta bulunabiliriz. Diğer Türk Cumhuriyetleriyle aramızdaki ortak kelimeleri çıkarıp atarsak ne olur?" diye sorabilirsiniz. Ben, bu sorunun cevabını , Azerbaycan'ın değerli şairlerinden ama aynı zamanda noksansız bir Türkiye ve Türkçe sevdalısı Memmed Aslan'ı dinledikten sonra sizin vermenizi istiyorum. Memmed Aslan Türkçenin özelliklerini, güzelliklerini bilen ve bütün şiirlerinde, nesiderinde gökyüzü kadar güzel bir Türkçe kullanan zarif kalemlerimizden biri. Onun, "Erzurum Gediğine Varanda" isimli kitabı, sadece gezi notlarından ibaret değil. Erzurum Gediğine Varanda kitabının her sayfasında, Türkiye'yi aşk derecesinde seven bir şairin yürek güzelliği de dikkatimizi çekiyor. Bizim san'at, edebiyat çevrelerimiz Memmed Aslan'ı yakından tanıyor. Onun Türkiye'ye kaç defa gelip gittiğini kesin olarak bilmiyorum. Ama diyebilirim ki, Türkiye'ye ilk gelişinde, şairimizi Esenboğa Havaalanında ben karşıiadım ve alıp Kültür Bakanlığına getirdim. Sonra bazı daire başkanlarımıza, genel müdürlerimize ve yardımcılarına telefon açarak dedim ki: -Azerbaycan'dan değerli bir şairimiz geldi. İsmi Memmed Aslan. Şu anda benim odamda bulunuyor. Sizinle de tanıştırmak istiyorum. Vaktiniz müsaitse, onun sohbetini kaçırmamanızı tavsiye ederim! Telefonumu dikkate alarak adama gelenler oldu. O gün daha ziyade Memmed Aslan konuştu. Zaman zaman ders verir gibi, sorgular gibi, suçlar gibi açıklamalarda bulundu. Bir ara, sözü Türkçenin önemine getirerek, bakanlık mensuplarına müthiş bir soru sordu. Onu dinleyenlerden hiçbiri, ağzını açarak tek kelimeyle olsun cevap veremedi . Memmed Aslan; önce bir benzetme yaparak dedi ki: -Beyefendiler! Zengin ve merhametli bir baba düşünün. Bu babanın on yetişkin oğlu var. Adam, sağlığında on katlı bir apartman yaptırıyor ve her katını bir oğluna tapuluyor. Bu zengin ve merhametli baba, zamanla yaşlanıyor ve sonra ölüp gidiyor. Kardeşler, o apartmanın katlarında ayrı ayrı otururlarken birkaç yıl sonra büyük gümbürtülerle şaşkına dönüyorlar. Sesler, birinci kattan geldiği için alelacele o kata koşuyorlar. Bakıyorlar ki, birinci katta oturan ağabeyleri, eline aldığı balyozla, dairesinin duvarlarını yıkmaya çalışıyor. Korkuyla ve endişeyle soruyorlar: -Ne yapıyorsun ağabey? Neden bu katın duvarlarını yıkıyorsun? -Babam, bu katı bana tapulamadı mı ? Bu kat benim değil mi? -Doğru bu kat senin ! -Ben, kendi katım üzerinde istediğim gibi tasarrufta bulunmak hakkına sahibim. Bu bakımdan dairemi yıkmak ve buradan elde edeceğim malzemeyle, kendime şu karşı tepede müstakil bir ev yapmak istiyorum ! Memmed Aslan, bu örneği verdikten sonra sorusuna geçti: -Beyefendiler! O birinci katta oturan ağabeyin öyle bir tasarrufta bulunmak hakkı var mı ? On katlı apartmanın birinci katı yıkıldıktan sonra, diğer katlar ayakta kalabilir mi? Kardeşler arasında birlik beraberlik olabilir mi? Olmaz tabii ! Misalimdeki zengin ve merhametli baba, bizim dilimiz ve edebiyatımızdır. On katlı apartman, çeşitli Türk topluluklarıdır. Birinci katta oturan ağabey, sizsiniz! Sizin üstünüzdeki katta, biz oturuyoruz. Sonraki katlarda, Türkmenler, Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar, Ta tarlar, Uygurlar, Gagavuzlar, Çuvaşlar oturuyorlar. Bunlar, aynı milletin kolları. Aynı dilin çeşitli lehçelerini, ağızlarını kullanıyorlar. Aralarında tabii olarak ortak kelimeler var. Bu çok ama çok önemli! Kırım Türklerinden Gaspıralı İsmail Bey, neden yıllarca: "Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik " diyerek çırpınıp durdu? Gaspıralı istiyordu ki, İstanbul 'da çıkan bir gazete Azerbaycan 'da da, Kırım'da da, Türkistan 'da da, Turian 'da da, Uygur'da da okunup anlaşıla bilsin. Bu dil birliğinin, bu ortak kelime sayısının çokluğunun faydalarını anlatmak için saatlerce konuşabilirim. Ben, bir Azerbaycan Türk'ü olarak merak ediyorum ve aynı zamanda katiyyen anlayamıyorum: Türkiye, bütün Türk dünyasının ortak kelimelerini, Türkçeden niçin çıkarıp atıyor? Mesela, bütün Türk dünyasının ortak kelimelerinden biri, işte şimdi kullandığım bu "mesela " kelimesidir. Biz de, Türkmenler de, Özbekler de, Kırgızlar da, Kazaklar da, Ta tarlar da, Uygurlar da, Gagavuzlar da hep: "meselen, mesela, mesele." diyoruz. Şimdi siz, bu mesela kelimesi Arapçadır gerekçesiyle onu dilimizden çıkarıp atıyorsunuz. Yerine de Ermenicenin (orinagin) kelimesinden (örneğin) kelimesini uydurup koyuyorsunuz. Niçin? Hiçbir Türk Cumhuriyetinde (örneğin) kelimesi yoktur. Siz niçin, en az bin yıllık (mesela) kelimesine kıyıyorsun uz? Bunun dilimize ne faydası var? Bizim "şeref" diye güzel bir kelimemiz vardı. Şeref'in suyu m u çıktı ki, onu bir köşeye fırla tarak Fransız'ın (onör) kelimesinden (on ur) kelimesini çıkardınız? "Mektep " bütün Türk dünyasının ortak kelimelerinden biriydi. On u da Arapçadır gerekçesiyle kötülediniz. Yerine Fransız 'ın, (ekol) kelimesinden (okul) kelimesini uydurup koydunuz. Biz Azerbaycan Türkleri olarak, "millet " diyoruz. Başkurtlar da, Özbekler de, Türkmenler de, Uygurlar da, Ta tarlar da "millet " diyorlar. Peki, siz neden o güzelim millet kelimesinden vazgeçerek (ulus) diyorsunuz? Millet Arapça imiş! İyi ama ulus da Moğolca ! Moğol'un, ulus kelimesini alarak dilimizi zenginleştirdiğinizi mi sanıyorsun uz? Azerbaycan Türkleri olarak bizler, "hörriyet " diyoruz. Başkurtlar "hörriyet ", Özbekler "h ürriyet ", Ta tarlar "hörriyet ", Uygurlar "hürriyet " diyorlar. Hiçbir Türk topluluğunda (özgürlük) diye bir kelime yoktur. Güzelim h ürriyet kelimesine neden kıydınız? "Sebep ", bütün Türk dünyasının ortak kelimelerinden biriydi. Şimdi siz, (sebep) yerine niçin (neden) kelimesini kullanıyorsunuz? Hiçbir Türk Cumhuriyetinde (yanıt) diye bir kelime yoktur. Siz, neden "cevap " yerine (yanıt) kelimesine arka çıkıyorsunuz? Azerbaycan 'dan Çin Seddi 'ne kadar "imkan " ve "mümkün " kelimeleri vardır da, kullanılmaktadır da, (olanak) yoktur. Olasılık yoktur. Bu (olanak}, (olasılık) kelimelerini nereden çıkarıyorsunuz? Koşul ne demektir koşul? Yaşam, yapı t, giz, tüm, gökçeyazın, tin, us, istenç, kanı, gönenç . . . ne demektir Allah aşkına ? Milletimizin dil abidesini neden tahrip ediyorsunuz? Bu, bir dilin zenginleşmesi değildir. Aksine dilimizin kaynaklarının kurutulmasıdır. Daha yüzlerce örnek verebilirim. Kırım Türklerinden Gaspıralı İsmail Bey, bütün Türk dünyasının ortak kelimelerle konuşmasını istiyordu. Ruslar, Gaspıralı İsmail Bey'e çok kızdılar. Onun Bahçesaray'daki mezarını bile yok etmek istediler. Tutup, mezarının üzerine bir domuz ahırı yaptılar. Siz de Gaspıralı'nın kemiklerini sızlatıyorsunuz. Hatta onun kemiklerini, havanlarda dövüp toz haline getirmek istiyorsun uz. Neden böyle yapıyorsunuz? Türk topluluklarının, en az bin yıldan beri ortaklaşa kullandıkları güzelim kelimeleri Türkiye Cumhuriyeti olarak neden dilimizden ayıklamak istiyorsunuz? Bunun kime ne faydası olacak? Lütfen burada Kültür Bakanlığının yetkili kişileri olarak bana cevap veriniz. İçimin kanayan yarasına birazcık ilaç koymanızı hepinizden ayrı ayrı rica ediyorum! Hiçbir Türk Cumhuriyeti, edebiyat yerine gökçeyazın, şiir yerine yır, hikaye yerine öykü, ruh yerine tin, eser yerine yapı t, delil yerine kanı t, sır yerine giz, akıl yerine us, hanım yerine bayan, ilham yerine esin, maşallah yerine umarım, kitap yerine betik, bütün yerine tüm, şehir yerine kent demiyor. Peki, siz Türkiye Türkleri olarak, bütün Türk topluluklarının dillerindeki bu ortak kelimeleri neden dilimizden çıkarıp atıyorsunuz? Siz, Türkiye Türkleri olarak, Gaspıralı İsmail Bey'in "dilde birlik " idealine niçin karşı çıkıyorsun uz? Bu tasarrufunuzun dünya Türkleri açısından hiçbir faydası olmadığını bilmiyor m usun uz? Düşünmüyor musunuz? Bu çok yanlış davranışlara, Türkiye 'den de itiraz edenler var. Faka t görüyoruz ki siz, içinizdeki haklı itirazlara da ikna edici cevaplar veremiyorsunuz.- "Dediğim dedik, çaldığım düdük! " inancıyla oturduğunuz katı, yıkmaya devam ediyorsun uz. Türkiye, Anadolu 'da bin yıllık bir devlet. Biz istiyoruz ki, Türkiye, bütün Türk Cumhuriyetlerini çekip çevirsin. Aramızdaki ortak kelimelerin daha çok olmasında ciddi bir gayret içine girsin. Yaptıklarınıza bakınca, derin bir üzüntü duyuyoruz. Neden böyle yapıyorsunuz? Bütün Türk dünyasında bilinen, sevilen, kullanılan bu ortak kelimeleri neden boğazlıyorsun uz? Burada, bu sorum un cevabını sizlerden almak istiyorum! Memmed Aslan'ın bu müthiş sorusuna, o gün, hiçbir arkadaşım cevap vermedi, veremedi. Esasında, soru çok mühim bir sorudur ve bu soruya bütün Türk aydınlarının cevap araması, cevap vermesi gerekmektedir. Türkiye'mizin 81 vilayeti var. Ben, bu 81 vilayetin 71'inde kürsüye çıktım. Türk dili üzerine bildiklerimi anlatmaya çalıştım. Gittiğim her şehirde, konuşmamın sonunda Memmed Aslan'ın bu sorusunu da sordum. Salondakilerden cevap istedim. Oralarda da bu soruya doğru cevap verenler çıkmadı. Rusya, bütün Türk Cumhuriyetlerinde hem Türklüğü inkar etti hem de Türkçemizi unutturmaya çalıştı. Doğru ! doğru ! Doğru ! Azerbaycan, yüz yıla yakın bir zamandan beri, hem Çarlık Rusya'sının hem de sosyalist Rusya'nın sömürge devleti olarak ezildi. Moskova, bütün ceberrutluğuyla, tam yüz yıl Azerbaycan Türklerine birtakım başka isimler yapıştırdı. Tam yüz yıl onlara: "Siz, Türkçe konuşmuyorsunuz; Azerbaycanca danışıyorsun uz! " diye aptalca, ahmakça, yalanlar uydurdu. Bu yalanlara kananlar oldu. Doğru ! Doğru ! Doğru ! Ama Moskova'nın ve Marksizm'in, büyük yalanlarına ve çok kanlı uygulamalarına rağmen, Azerbaycan'da Türklüklerini ve Türkçelerini kat'iyyen unutmayanlar da, inkar etmeyenler de oldu. Memmed Aslan, Türkçe'nin özelliklerini, güzelliklerini bilen Azerbaycan Türklerinden biri. Marksist sistem çökmeden önce, Azerbaycan' da Memmed Aslan gibi düşünen ve konuşan yüzlerce, binlerce kişi vardı. Bugün, Azerbaycan'da yüz binlerce kişi, Türklük ve Türkçe şuuruyla yaşamaktadır. Hiçbir mübalağa hissine kapılmadan yazıyorum: Azerbaycan Türklerinin münevver sınıfı, Türkçe ve Türklük bahsinde bizim aydınlarımızdan çok daha dikkatli, çok daha şuurludurlar. Değerli edebiyatçımız Nihat Sami Banarlı'nın belirttiği gibi, biz büyük imparatorluklar kuran bir milletiz. O bakımdan bizim dilimiz imparatorluk dilidir. 500 yıl, 600 yıl beraber yaşadığımız milletlerin dillerinden Türkçemize birtakım kelimeler girerek Türkçeleştiler. Bizim dilimizden de, o milletlerin dillerine geçen kelimelerimiz var. Dilimizi yeniden bir kabile dili haline getiremeyiz. Eğer Türkiye kalkınmak, ilimde, irfanda gelişmek yolunda ise, önce zengin bir dile sahip olmak mecburiyetinde. Şimdiye kadar bana 35 ödül verildi . Aşağıdaki şiir 36 ödülüm. Benim, Azerbaycan'daki fotoğrafımı göstermesi bakımından bu güzel şiiri Memmed Aslan'a teşekkür ederek buraya alıyorum. SÖZÜN SENGERİNDE Yavuz Bülend Bakiler'e Ucalar uzaktan aydın görüner Arşa Bülend olan Ağrısan, Yavuz! Yaxından görenler xoflanar senden Çünkü hakikatsın, doğrusun Yavuz! Buldun Avrupa'da er izimizi Ağarttın azminle Türk üzümüzü! Dağların fövgüne kaldırdın bizi, Sınıg könüllere sarğısan Yavuz! Türk'ün bağrıyanığ bir bülbülüsen Dedemiz Korkut'un ötkem dilisen Sen iman dağısan, ağır velisen ! Şereftir bu yolda ağrısan Yavuz! Yavuz çırpınışın Tanrı ya doğru Sözün sengerinde gazandın uğru Türkçenin üreyi Türklüğün bağrı "Harman "ınla Haktan çağrısan Yavuz! Memmed Aslan 09 Mayıs 2009 Sumgayıt, Zengin bir dile sahip olmayan ülkelerin kalkınması mümkün değil. Batı dünyası bunu bildiği için, 8 yıllık eğitimden geçirdiği çocukların ders kitaplarını 71 .000 kelimeyle yazıyor. Türkiye'de bu rakam 6-7.0 0 0 civarındadır. Türkiye dil davasını halletmeden, zengin bir dille düşünüp yazmadan kalkınamaz. Memmed Aslan'ın müthiş sorusu üzerinde herkesin düşünmesi gerekiyor.
·
238 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.