Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

233 syf.
9/10 puan verdi
Albay, İran’da bir ailenin siyasetin çarkları arasında öğütülüp, her bir ferdinin un ufak olmasının hikâyesi. Roman, 1983 yılında bir gece, Şah’ın ordusundayken görevine son verilmiş eski bir albayın kapısına polislerin gelmesiyle başlıyor. Aslında albayın işkence gördükten sonra infaz edilen genç kızının cenazesini defnetmeye götürülmesiyle başlayan tek bir gecede yaşadıkları üzerine inşa edilmiş kurgu. Ancak bir yandan da albayın zihninde bir yolculuğa çıkıyoruz ve herhangi bir düzen ya da sıra kaygısı gütmeden geçmişte yaşananları, ailenin fertlerinin başına gelenleri okuyoruz. Albayın kendisi de ailesinin her bir ferdi de 1950’lerden hikâyenin anlatıldığı 1983’e kadar olan süreçte yaşanan sancılı ve kanlı siyasi olayların birinin ya da birkaçının kurbanı. Bu nedenle aslında ülkenin siyasi tarihinin bireylerin hayatlarına yansımaları üzerinden anlatımı kitap da. İkinci Dünya Savaşı sırasında işgalinin ardından İran’da yükselen milliyetçilik dalgası, Musaddık dönemi, Batı yanlısı Şah karşısında birleşen farklı kutuplar ve sonrasında bunların çatışmaları, İslam Devrimi ve Birinci Körfez Savaşı gibi önemli tarihi dönemeçlerin yanı sıra siyasi atmosfer ve kültürle bunların sıradan insanların hayatına sirayeti çok güzel dahil edilmiş kurguya. Yazarın kurguyu işlemesi de oldukça ustalıklı: En başından büyük trajedileri hissettirip bunların ne olduğu konusundaki gizem perdesini yavaş yavaş aralaması ama çoğunlukla tamamen ve ansızın açmak yerine karakterin bilinç akışının doğallığında, okura sezdirerek, detaylıca anlatmak yerine ucundan bahsederek yapması çok hoşuma gitti. Kitap boyunca parça parça farklı zaman dilimleri arasında gidip gelirken merakımı canlı tutmanın yanında kitabın ağır ve karanlık atmosferiyle beraber konusunu da daha etkileyici hale getirmiş bence bu. Çok ustalıklı bir dil ve anlatımı var yazarın. Albayın, iç dünyasında yaşadığı çatışmalar, geçmişle hesaplaşmalar, çektiği vicdan azabı ve sonu gelmeyen ama bir yere de varamayan sorgulamalar sonunda artık delilik sınırına gelmiş, geçmişle bugünü, hayalle gerçeği çok da sağlıklı bir şekilde ayırt edemeyen, sanrılarla anın, yaşayanlarla hayaletlerin iç içe geçtiği zihnini muazzam bir şekilde açıyor yazar okura. Birinci tekil şahıs anlatımıyla aktarılan bu bilinç akışı yer yer kesiliyor ve üçüncü tekil şahıs anlatımı devreye giriyor; okuru karakterin zihninden çıkarıp ona dışarıdan bakarak yaşananlar anlatılıyor. Kitabın yarısından sonra başka karakterlerin de zihninde dolanıyoruz. Tüm bu geçişler o kadar pürüzsüz ki okurken kapılıp gidiyorsunuz. Şiirsel bir dille, konuya uygun şekilde puslu ve karanlık bir atmosferi de gayet başarılı bir şekilde yaratmış Devletabadi. İran siyasi tarihini araştırmaya sevk ediyor Albay. Dipnotlar oldukça başarılı, bu nedenle konuya vakıf olmasanız da okumanızı kesintiye uğratmadan devam edebiliyorsunuz. Ama sonrasında biraz araştırınca anlatılanlar daha da aydınlanıyor kafanızda. Zaten dipnotlardan fazlasını da merak ediyorsunuz dediğim gibi. Siyasi romanları zaten çok seviyorum ama Albay’a başlamadan önce anlatımı da bu kadar seveceğimi tahmin etmiyordum. Çok beğendim.
Albay
AlbayMahmut Devletabadi · Kafka Yayınevi · 2015127 okunma
··
1.018 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.