Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dönemsel mimari değişim
Grek düşüncesi, varlığın hiçlikten doğmadığını, ezelî ve ebedi olduğunu kabul eder. Doğayı ölümsüz, ahenkli ve güzel bir varlık olarak düşünür. Insan da doğayı tamamlayan bir öğedir. Bu Grek antropomorfizmi sanata ve mimarlığa da yansır. Örneğin Grek mimarisi, insan ölçülerine dayanan bir sanat olarak doğar. Ortaçağa gelince insan ile varlık arasındaki ilgi, tektanrılı dinlerin çizdiği epistemolojik tablo içinde tamamen değişir. Insan, işlediği günah nedeniyle bu aldatıcı dünyaya atılmıştır. Gerçek varlık yukarıda, Tanrı katındadır. Insana düşen görev, günahtan arınıp Tanrı katına yeniden ulaşmaktır. Bu amaçla Gotik katedrallerinin stalaktitli kuleleri gökyüzüne uzanır. Rönesans ile birlikte insan doğayı yine bir olarak keşfeder ve kendini bu ahenkli doğanın bir parçası gerçeklik olarak kavrar. "Yapı sanatı, doğa gerçekliğinden daha çok pay almak için mekân içinde yayılır ve doğa gerçekliğiyle uyumlu bir bütün oluşturur. Barok döneminde, insanın bir önceki dönemde kurduğu insan ve doğa arasındaki uyumlu ilgi bozulur ve onun yerine yeni bir hareket mekânı ve zamanda ritim yakalanır. Bunun sonucu olarak, resimde figürler koşmaya, mimaride de yapılar dönmeye başlar. Modern çağa gelindiğinde, insanın varlıkta değişmeyen bir öz arayışı içine girdiğini görürüz. Insan-doğa ilgisi yeni bir platforma taşınır. Bu platform matematiktir. Bilim ve felsefenin, aradıkları özü matematikte bulması gibi, mimari de aynı plat- form üzerinde aradığı özü küplerde bulur.
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.