Prof. Dr. İsmail Tunalı, 1923'te Silistre'de (Romanya) doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Viyana Üniversitesi'nde felsefe, psikoloji, sanat tarihi doktorası yaptı ve felsefe profesörü oldu. Erzurum Ata-türk Üniversitesi'nin kuruluşunda (1959-1962) öğretim üyesi olarak görev aldı. Gayri Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Üyeliği (1963-1974) yaptı. 1966'da Tübingen Üniversitesi'nde bir sömerstr çalıştı ve konferanslar verdi. 1978-1984 yıllarında Viyana Üniversitesi'nde felsefe ve estetik dersleri ver-di. 1984'te Konstanz Üniversitesi'nde Aristoteles ve Wittgenstein hakkında seminerler düzenledi. Ardından Mimar Sinan Güzel Sa-natlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü görevini yürüttü (1987-1988).
1989 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanlığı'ndan emekli oldu ve aynı üniversitede Avrupa Topluluğu Sosyokültürel Bölümü'nde öğretim üyeliğine atandı. Prof. Tunalı, halen Maltepe, Mimar Sinan ve Yeditepe üniversitelerinde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir.
Ben'imizde bir tanrı kavramı buluyoruz; bu kavram bize duyularımızla kavradığımız nesnelerden gelemez. Çünkü Tanrı sonsuz, mükemmel ve mutlak gerçek varlıktır. Nesneler ise sonlu ve mükemmellikten yoksundur. Biz insanlar da sonlu ve mükemmellikten yoksun varlıklar olduğumuza göre, Tanrı kavramı ne nesnelerden ne de bizden doğmuştur. O hâlde Tanrı var olduğu için bizim ruhumuzda Tanrı kavramı bulunmaktadır. Benim ruhuma Tanrı kavramını koyan Tanrı'nın kendisidir.
“Kendi kendine dön ve kendi kendini seyret; eğer kendini henüz güzel bulmadığını görürsen, o zaman, güzel olması lazım gelen bir büstün şurasını biraz yontan, burasını biraz düzleyen, kısaca büstte güzel bir çehre meydana çıkıncaya kadar ötesini berisini yontan ve düzleyen bir heykeltraşın yaptığını yap. Böylece, sen de işe yaramaz yanlarını yont ve eğri olan yanını düzelt, karanlığı temizle ve aydınlık kıl ve tâ erdemin Tanrısal parıltısı sende doğuncaya kadar, erdemin kutsal kaidesi üzerinde tahtta oturur gibi, kendi kendinin eğitimini görünceye kadar kendi büstünü yontmaktan geri kalma.”
Poeta nascitur (Şair şair olarak doğar) yerine daha iyisi Homo nascitur poeta (Her insan biraz şair olarak doğmuştur) denmeli; birinciler küçük şairler, ötekiler büyük şairler.
1.Baumgarten-Aesthetica
2.Kant-Yargı Yetisinin Eleştirisi
3.Hegel-Estetik Dersleri
4.Schiller-İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar
5.Benedetto Croce-Estetik
6.Terry Eagleton-Estetiğin İdeolojisi
7.Afşar Timuçin-Sorularla Estetik El Kitabı
8.Suut Kemal Yetkin-Estetik Doktirinler
9.İsmail Tunalı-Marksist Estetik
10.Estetik ve Politika
11.Georg
İsmail Tunalı'nın felsefeye giriş kitabı felsefeye merak duyan kişilerin derinliklere inmeden önce okumaları gereken bir kitap. Çünkü genel olarak felsefe nedir nasıl yapılır, felsefeyi oluşturan etkenlerden, akımlardan ve felsefi problemlerden, bilmemiz gereken ünlü filozofları ve bakış açılarını sade bir dille, akıcı olarak sunmuş. Bu akıcı diliyle de gereksiz ayrıntılara girmeyip ilk giriş kitabı olarak okuduğum nigel warburtonun da üstüne çıkabilmiş.Felsefeye Giriş için tüm kaygılarınızı ortadan kaldıracak bir Giriş kitabı.
Kitap, birçok düşünürün estetiğe bakış açısının aktarıldığı güzel bir derleme niteliğinde, fakat dili çok ağır. Birçok kelimenin Latince anlamları kullanılmış. Bazı kelimeler vardır, türkçe karşılığı o kelimeyi tam olarak ifade edemediği için kendi dilinde kullanılır. Böyle bi durumu anlayabilirim elbette ancak yazar gündelik dilde direkt ifade edilebilir kelimeleri de Latince kullanmayı tercih etmiş. Aktarmak istediklerini bu kadar zorlaştırıp aktarmanın ne manası vardı anlayamadım.
Zor bir kitaptı, ancak içinde Estetiğe dair çok fazla bakış açısı mevcut. Özellikle akademik araştırma yapmak isteyenlere tavsiye ederim.
Kitap sekiz bölümden oluşuyor.
-Felsefe Nedir?
-Bilgi Felsefesi
-Bilim Felsefesi
-Varlık Felsefesi
-Ahlak Felsefesi
-Siyaset Felsefesi
-Estetik
-Din Felsefesi
Bu bölümlerin herbirinin girişinde, felsefenin bu bölümünün ilgilendiği konular açıklandıktan sonra bu felsefenin terim ve kavramlarının felsefi tanımları yapılıyor. Sonrasında bu felsefenin alt dalları bu başlıklar içinde de o felsefedeki filozofların görüşleri anlatılıyor. Örneğin Aristoteles, bilgi felsefesi bölümü içinde de varlık felsefesi içinde de başlıklandırılmış. Bu da kitabı okumayı kolaylaştırıyor.
Ayrıca her bölümün sonunda bir filozofun kitabından birkaç sayfalık kesitler verilmiş. Bu da bölümleri pekiştirmek adına güzel bir yöntem oluyor.
Ama şunu da söylemek gerekir ki; ben çok ilgili olduğum ahlak felsefesi bölümünü, ortalama ve az ilgili olduğum diğer bölümleri yeterli derecede bilgilendirici buldum ama, yine çok ilgili olduğum din felsefesi bölümünü çok yetersiz buldum.