insan yaratılırken onun özüne, bütün yaratılmışları idrak edebilecek bir kabiliyet konmuştur. "Mükevvenât" denilen bütün yaratılmışların bulunduğu âlem, büyük bir alemdir. (Âlem-i Kebir)
insan ise böylesi bir âlem içinde tek çekirdek gibidir. Bu yönüyle insan, küçük bir âlemdir. (Alem-i Sagir) insan, öyle küçük bir alemdir ki, bütün mükevvenatın büyüklüğünü o küçük âlemde hisseder. Aylar, güneşler, galaksiler hepsi insanın anlayışında, ilminde ve yaratılışında vardır.
Işte onun için Akşemseddin Hazretleri:
"Mürit-mecmû-ı berzahi kat etmiş ola- hiçbir makam yok ki onu görmemiş ola' diyor.
Demek biz onun kastettiği anlamda mürit olamamışız. Çünkü mürit dediğin menzilleri, makamları, ilahi mertebeleri görmüş olacak. Kişi o zaman mürit oluyor!
Biz mürit değiliz; o zaman biz neyiz!?.. Talibiz, talebeyiz. Şu halde mürit, bütün makamları geçip ne kadar makam varsa hepsini görmüş olursa, o zat mürittir. Makamı ise Allah'a kurbiyyet makamıdır.