Gönderi

Doğan Cüceloğlunun “Gerçek Özgürlük”
Doğan Cüceloğlunun “Gerçek Özgürlük” kitabından bir anektod: “Sözünü ettiğim hanımefendi sabahları evinden Taksim civarındaki işine gelirken deniz otobüsünü kullanıyormuş. İşe gitmeden önce kendine ayırdığı yirmi dakikalık zamanını Kabataş iskelesinde deniz kıyısında bir simit ve çayla değerlendiriyormuş. Simidini yerken kuşlar çevresinde toplanıyorlar, 'hep kendin mi yiyeceksin, bize yok mu?’, dercesine onun etrafında dolanıyorlarmış. O da kuşların verdiği mesajı anlamış biri olarak, bir kendine bir kuşlara olmak üzere simidini paylaşıyormuş. Bir gün biraz aç olduğunu hissederek kendisine bir simit, kuşlar için de bir simit alarak ufak parçalara ayırmaya başlamış. Çayını ısmarlamış. Nedense o gün hiç kuş gelmemiş. Kuşlar için ayırdığı simit parçaları elinde kalmış. Bu hanımefendi, öyküsünü benimle paylaşırken şöyle demişti: ‘Kuşlara simit verirken kendimi güçlü hissediyordum; sanki onların sahibi bendim ve onlar benim sayemde hayatta kalıyordu ve bana muhtaçtı. O gün gelmediler. O gün içimde yalnızlık ve mutsuzluk hissettim. Elimdeki simit parçalarına baktım, bana hiçbir anlam ifade etmediler. Kuşlar olmadan o simit parçalarının bir anlamı kalmamıştı. O an anladığım şu oldu; kuşların bana muhtaç olduğu kadar ben de onlara muhtaçtım. Kuşlar olmadan o simidin bir anlamı yoktu!’”. Doğan Cüceloğlu bu olayı böyle yorumluyor: “Bu evrende kimsenin kimseye teşekkür borcu yok. Öyle muhteşem etkileşim içindeyiz ki, hepimiz bir -birimize anlam katıyoruz, hediyyeler veriyoruz ve bunlardan biri eksik olduğu zaman için diyor ki, bir eksiklik var. O ise hüzün olarak geliyor….”
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.