Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

108 syf.
8/10 puan verdi
Kamu Spotu: Sözde aydın olmayın
Hayatı da yazdığı oyunlar gibi yarım kaldı Coşkun'un... Coşkun Ermiş; oyun yazmaya başlamış emekli bir tarih öğretmenidir. Oyun, hayatının öyle önemli bir parçasıdır ki, adeta gerçeklik algısını yitirmiştir. Nerede oyun oynuyor nerede gerçek hayatını yaşıyor ayırt etmesi güçtür. Yazdığı oyunların içinde yaşamaktadır. Hatta bu yüzden oyun kahramanlarını öldürmekten bile çekinir :) Kitabın arka yazısı o kadar güzel ki, bu kısımda onu alıntılamak istiyorum: "Tanzimat'tan bu yana sürekli değişen politik ve toplumsal değerler, hedefler, ölçütler Türk aydınını kronik bir bunalıma sürükledi. Oğuz Atay'ın tiyatro eseri, varoluş sorunlarıyla boğuşan ve "tutunmaya" çabalayan ve bunu pek başaramayan okur yazarımızın kara güldürüsü. Eylemsizlikle geçmiş bir hayatın doğal ürünü beceriksizlik ve gülünç olma korkusundan Atay sürükleyici bir oyun çıkarmış." Arka kapakta yer alan "Tanzimat'tan bu yana sürekli değişen politik ve toplumsal değerler, hedefler, ölçütler Türk aydınını kronik bir bunalıma sürükledi." cümlesini şu alıntıyla anlatabiliriz: "Çünkü her konuda devrim olur mu? Çünkü her konuda devrim olmaz. Örneğin, dinde devrim olmaz, reform olur. Çünkü din bir kere elden giderse bir daha geri gelmez diye korkulur. Bir de toprakta reform olur, toprak reformu olur. Çünkü toprak da bir kere elden giderse bir daha geri gelmez diye korkulur. Biz bazen devrim yaparız, bazen reform yaparız. Ama durmadan koşarız." s.14 Türk aydınını esas bunalıma sürükleyen Türk milletinin geri kalmışlığıydı. Yazarın bu düşüncesi şu alıntıyla somutluğa ulaşmıştır: "Ey zavallı milletim dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hâli ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslın- da seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz." s.51 Yazar sanatın, halkı ileri taşımakta bir araç olduğunu düşünmektedir. Fakat bu aracı yeterince etkin kullanamayan aydını da eleştirmektedir. Bu çıkarımı ise şu alıntıdan yapmaktayız: "Şimdi bütün gençler sanata karşı. Kendini genç sanan ihtiyarlar da sanata karşı. Herkes sanata karşı. Önce şiirden anlamı kaldırdılar, sonra müzikte melodiyi öldürdüler. Ya resim? Çizgi çizmesini bilmeyenler hemen meşhur oluyorlar. Sanatı öldürdüler!" s.23 Yazar, sanatı ileri taşımayan, birbirini taklit eden, klişeleşmiş eserleri de farklı olmayışlarıyla eleştirmektedir. Bu kitap derinlerinde bir sözde aydınların eleştirisidir genel itibariyle. Keyifle okuduğumu söyleyebilirim. İnceleme biraz aceleye geldiği için özür diler, yazarın diğer kitaplarında buluşmak üzere esenlikler dilerim :)
Oyunlarla Yaşayanlar
Oyunlarla YaşayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20209,1bin okunma
·
209 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.