Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

23 NİSAN PAZARTESİ UMUTLARI KIRILAN BİR ADAM Facia giderek büyüyordu. Hitler Goebbels’e, karısını ve çocuklarını da sığınağa çağırtmıştı. O zamana kadar Goebbels ve ailesi ya kendi evlerinde veya Propaganda Bakanlığı’nda yaşıyorlardı. Bugünden sonra onlar da sığınakta yaşamaya başladılar. Madam Goebbels ve altı çocuğu üstteki sığınağa yerleştiler. Goebbels’e de Führer’in özel sığınağında bir oda verildi. Hepsi bir araya gelerek gelecek hakkında konuşmaya başladılar. Goebbels, Berlin’de kalarak intihar etmeye karar verdiğini söyledi. Goebbels’in karısı, Hitler’in karşı çıkmasına rağmen çocuklarını zehirledikten sonra ölmek kararında olduğunu bildirdi. Sonra Hitler sanki kesin kararının ne olduğunu evvelce bildirmemiş gibi Keitel ve Bormann’ı çağırttı ve onlara “Ben Berlin’den asla ayrılmayacağım!” dedi. Sonra Jodl’ü çağırttı, iki mareşale Berchtesgaden’e gitmeleri için emir verdi ve Bormann’dan sığınağı terketmesini istedi. Artık buhran son haddine gelmiştir. Bundan sonraki olaylar hep bunun tesiri altında cereyan edecek ve bu buhrana yalnız Keitel ile Jodl şahit olacaklardır. Hitler onlara, diğerlerinin kurtaramadığı Berlin’i müdafaa edeceğinden bahsederek şöyle der: “Eğer şehir düşerse, ben de son dakikada kendimi öldüreceğim. Vücut itibariyle zaafa düşmüş bir adam olduğum için dövüşmem mümkün değildir. Fakat ne canlı, ne de ölü olarak düşmanın eline düşmeyeceğim.” Jodl ve Keitel onu boş yere makul düşünmeye davet ediyorlardı. Hitler hiçbir şey dinlemiyordu: “Artık sona geldik. Ben kesin kararımı verdim. Bunu artık münakaşa etmek istemiyorum.” dedi. Jodl ve Keitel, Hitler’e Alman ordusunun başkumandanı olduğu için hiç olmazsa kendilerine emir vermesi icabettiğini söylediler. Hitler verilecek hiçbir emri olmadığını söyleyerek ilave etti: “Eğer muhakkak emir almak istiyorsanız, Goering’e müracaat ediniz.” Keitel: “Hiçbir Alman askeri Goering’in emri altında dövüşmeye razı olamaz!” dedi. Hitler bağırdı: “Artık dövüşmek bahis mevzuu değildir. İş pazarlığa kaldıysa, Goering bu işte benden daha başarılıdır.” Bu sözlerden sonra Hitler, Keitel ile beraber başkentin kurtarılması çarelerini tetkik etmiştir. General Wenck’in emrindeki ikinci ordu Berlin’in güney batısında ve Elbe nehri boyundadır. Oradan ayrılıp Başbakanlığın merkezi olan Berlin’i kurtarmak için Potsdam’a gelebilir. Keitel bu emri hemen General Wenck’e ulaştırmak üzere hareket etmeyi teklif eder. Fakat Hitler gitmeden önce beraber yemek yemeleri hususunda ısrar eder. Saat akşamın sekizidir. Hitler, Keitel’in yemek yemesini seyretmektedir. Yaşadığı sinir buhranı geçmiş, tamamen sakinleşmiştir. Mareşalin giderken biraz sandviç, bir şişe konyak, çikolatayı beraber götürmesi için emirler verir. Krebs, askerî danışman olarak sığınakta kalma emrini alır. Wenck’i görmeye giden Keitel ve Krampintz’deki karargâhına gitmekte olan Jodl yolun bir kısmını katederler. Keitel yolda: “Wenck’e söyleyecek tek sözüm var. Ona Berlin muharebesinin başladığını ve Führer’in hayatının bahis mevzuu olduğunu söyleyeceğim.” der. Fakat otomobilin bir köşesine çekilmiş olan Jodl buna hiçbir cevap vermedi. Çünkü, ona göre bir asker emir vermeli ve verdiği emirlerin mesuliyetini omzuna almaktan çekinmemelidir. Halbuki Führer intihar tehditleri ve ümitsizlik buhranlarıyla bir askerden daha çok bir film artistine benzemektedir. 24 NİSAN SALI SIĞINAĞIN BÜTÜN DÜNYA İLE BAĞLANTISI KESİLİYOR Bu sırlarla dolu sığınakta Hitler’den aşçısına kadar yaklaşık kırk kişiyi bulan küçük bir hayaletler kafilesi yaşıyordu. 24 Nisan akşamı, sığınağın son ziyaretçileri de gitmişti. Orada, bundan sonra meydana gelecek dramda rol almaları kaçınılmaz olan kişilerden başka kimse kalmamıştı. Toprağın on beş metre altındaki bir sığınakta bulunan bu insanlar, gerçeklerden tamamen uzak bir âlemde bulunuyor ve buna rağmen hâlâ dünyanın geleceğine hükmettiklerine inanıyorlardı. Oysa gerçekte oynadıkları bir oyundan başka bir şey değildi. Aralarından sağ kalanlar, bugünler hakkında daha sonraları geniş bilgiler vermişlerdir. Führer’in özel sığınağında şimdi Hitler, Eva Braun, Goebbels karısı ve çocukları, yâveri Schwaegerman, doktor Stump Fegger, Hitler’in özel hizmetkarı Hans Linge, Hitler’i gölgesi gibi takip eden yâveri Otto Guensche, iki kâtibe bayan Christian ve Yunge işe aşçı bayan Manzialy’den başka kimse yoktur. Diğerleri komşu sığınakta yaşamakta ve gerektikçe Führer’in özel sığınağına gelmektedirler. Bunların içinde vazifesine en sâdık olan Bormann ile yardımcısı Zander ve kâtibesi bayan Kruger’dir. General Krebs, muavini Binbaşı von Loringhoven, yâveri Yüzbaşı Boldt, General Bourgdorff, yardımcıları Albay von Below, Yarbay Weiss ve Binbaşı Johannmeier, Berlin müstahkem mevki kumandanı General Weidling, Hitler’in iki pilotu Baur ve Beetz, Başbakanlık dairesi kumandanı Mohnke ve Hitler gençlik teşkilâtının şefi Arthur Axmann da aynı sığınaktadırlar. Civardaki diğer sığınaklarda da Propaganda Bakanlığı’nda Goebbels’in muavini olan Werner Naumann, radyo haberleri yapan matbuat servisinden Heinz Lorenz, Hitler’i korumakla görevli S.S. şefi Ratten Huber, muavini Hoegl ve muhafız S.S. subaylarıyla, Doenitz, Himmler ve Ribbentrop’un irtibat subayları, Amiral Voss, Eva Braun’un eniştesi S.S. Generali Fegelein ve Büyük Elçi Walten Hewel vardır. Bunların arasında on bir tanesi tarafımızdan yakalanarak sorguya çekilmiştir. Verdikleri ifadeler sonradan Hitler’in şoförü Kampkas, muhafız erleri Karnau, Matthiesing, Baron von Varo ve terzi Mueller gibi küçük şahsiyetlerin ifadeleriyle teeyyüt etmiştir. Bütün bu ifadeler, vesikalar, hatıralar, çalınan telgraflarla mukayese edilmiş ve böylece Hitler’in yaşadığı son haftanın hâdiseleri tesbit olunmuştur. Muhtelif ve bazılarına taman olan bu vasikaların hâdiselerin üzerine açtığı ışık, bazı hâdiselerde ve bazı saatleri dolduran vakıalarda şüpheli noktalar bırakmıştır. Obüslerin, bombaların tehdidi altında ve ekseriya karanlık içinde geçen, saat ve vakit mefhumu kaybedilmiş bu yeraltı hayatının hususiyetleri gözönüne alınacak olursa, bunları, mazur görmemek mümkün değildir. Bununla beraber bazı mühim hâdiseler, unutulması mümkün olmayan bazı vâkıalar, tarihlenmiş vesikalar, hafızaların noksanını kısmen telâfi etmektedir. Bu karışık hâdiseler arasında, saatlerin tesbitine yarayan hareket noktası, hava orduları başkumandanlığına tayin edilen Ritter von Greimin sığınağa gelip gitmeleridir. Doenitz’e gönderilen telgraflar, Himmler’in randevu saatleri, Hitler’in vasiyetnamesinin imzası ve Eva Braun ile beraber intiharı ve nihayet sığınakta bulunanların canlarını kurtarma telâşına düşmeleri gibi hâdiselerin yekûn, saat ve dakika olarak tespiti mümkün olmaktadır. 25 NİSAN ÇARŞAMBA SIĞINAKTAKİLERDE DELİLİK BELİRTİLERİ BAŞLIYOR Hava ordusunun yeni başkumandanı Greim’de Berlin’e gelmiş, Hitler’e ve onun küçük sarayının yani sığınağının sakinleri arasına katılmıştır. Hitler tarafından çağırılan hava ordusu kurmay başkanı General Koller ise yola çıkmakta gecikmiştir. Hemen Berlin’e hareket etmek düşüncesindedir ama Reichlin’den gelen haberlerle birlikte ümidi tamamen kırılmıştır. Söylendiğine göre, geceden beri Berlin üzerinde uçmak artık mümkün değildi. Çünkü şehirden yükselen yoğun duman bütün gökyüzünü kaplamaktaydı. Herkes Greim ile Hanna Reitsch’i taşıyan uçağın Berlin’e giden son uçak olduğunu konuşmaktaydı. Koller kendisinin Fuerstenburg’a geldiğini haber vermek için telefonla Hitler’in sığınağını arar. Telefona Greim çıkar ve “Führer dinlenmek için odasına çekildi, onu rahatsız edemeyiz. Berlin’e gelmeye kalkışmayınız. Führer’de zaten bunu emretmedi. Bu hem faydasız, hem de imkânsızdır. Zaten buraya gelirseniz bir daha geri gidemeyeceğiniz de bir gerçektir.” der. Greim’de Hitler gibi kendisini ölüme mahkûm olmuş farzetmektedir. Koller bu konuşma üzerine üzüntüsünü beyan ettikten sonra, hazin bir sesle: “Sayın Mareşalim, sizinle uzun bir zaman beraber çalışmak onuruna erişemeyeceğim. Bugünkü şartlar hava ordusunun kullanılmasına artık müsaade etmiyor. Sonumuz yaklaşıyor.” der. Koller bu cümleleri söylerken kendisine yine aynı kederli eda ile bir cevap verileceğine düşünmektedir. Fakat sığınakta yaşayanlar artık akli melekelerinde hasarlar yaşamaktadırlar. Greim’de Hitler’in düştüğü buhranlardan etkilenmiş ve akıl yürütme kabiliyetlerini kaybeden diğer insanlara benzemiştir. Sanki hepsi bulaşıcı bir delilik hastalığına yakalanmış gibidir. Şimdi sıra Mareşal Greim’dadır. Greim sanki az önce umutsuz kelimelerle Koller’e Berlin’e gelmemesini söyleyen kişi değildir. Yenilgiyi kabul edeceği yerde, Koller’e bu kez şöyle cevap verir: “Biraz bekleyin, ümidinizi kaybetmeyin. Her şey yoluna girecektir. Führer’in varlığı ve kendisine beslediği güven beni ikna etmiştir. Burası benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu.” Koller kulaklarına inanamıyor. Bununla ilgili olarak hatıra defterine şu notları düşüyor: “Orası bir tımarhane!... Doğrusu bir şey anlayamıyorum. Ya ben onların düşüncelerini anlayamayacak kadar aptalım ya da onlar altıncı bir his taşıyorlar ve bizim gibi sıradan insanlara nasip olmayan bir güçle olayları görüyor ve takip ediyorlar.” Bu konuşmadan az sonra sığınaktan tekrar Koller’i arıyorlar. Bu defa telefonun ucundaki Hanna’dır. Koller’den Salzboug’daki ailesine son bir mesaj götürmesini rica ediyor ve kendinden geçmiş bir halde başlarından geçenleri uzun uzun anlatmaya başlıyor. Koller onu susturmaya çalışıyor fakat bu mümkün olmayınca telefonu kapatmak zorunda kalıyor. Çünkü konuştukları hat, sığınağın dışarıyla irtibatını sağlayan tek hattır. Sığınak sakinlerinin hemen hepsi düşünme yeteneklerini kaybetmiş, deliliğin o tuhaf sarhoşluğuna kapılmış gibidirler. Ancak bu sakinlerinden bir tanesi, henüz aklını kaybetmemiş olduğunu ispat etmiştir. Bu kişi Eva Braun’un eniştesi Fegelein’dir ve sığınaktan ayrılmak istemektedir. Ancak delilik belirtileri gösteren insanlar arasındaki bu isteğinin bedelini hayatıyla ödeyecektir.
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.