Her ne kadar Sovyet birlikleri silahlı mukavemet odaklarını göreceli bir kolaylıkla ortadan kaldırdılarsa da grev ve fabrikaların, mahallelerin, kentlerin ve bölgelerin İşçi Kurulları'nın sayıca çokluğu hasebiyle, uygulanan pasif direniş karşısında daha çok zorlandılar. Gerçekten de bu lşçi Kurulları, hukuki konumlarını işçi demokrasisinden alan bir çeşit paralel iktidar gibi davranıyorlardı: Sovyet yetkilileriyle, Kadar ile ulusun gerçek temsilcileri gibi pazarlık ettiklerini iddia ediyorlardı. Budapeşte yakınındaki yerleşim merkezi Kelenföld Kurulu Sovyet Müdahale Kuwetleri Komutanı General Grebennik tarafından kabul edildi. Kadar bu kurulları idare etmek, onlarla bir modus vivendi yapmak istiyordu. Tito ve Kruşçev onu bu yönde cesaretlendiriyorlardı. Kurullar, Imre Nagy'nin geri dönmesini, derhal ateşkes ilan edilmesini, Sovyet birliklerinin geri çekilmesini ve hür ve demokratik seçimlerin yapılmasını şart koşarak, uzlaşmaya hazır olduklarını söylüyorlardı. Bu arada "fabrikalar ve topraklar çalışan halkın elinde bırakılacaktır" taleplerinin altını çiziyorlardı. Budapeşte bölgesinin muhtelif kurullarının oluşturduğu Merkezi İşçi Kumlu'nun en tanınmış şefleri eski komünist Sandor Bali ve mekanisyen Sandor Racz idi. 14 Kasım'da Nagy'nin iktidara katılması da dahil olmak üzere bütün taleplerde mutabık olduğunu ama hemen uygulanamayacağını açıklayan Kadar'la buluştular. Çalışma hayatının acilen tekrar başlamasında ısrar ediyordu. Bu pazarlık sonucunda fabrikalarda bir miktar belirsizlik havası esti. Bazı işçi yöneticiler grevin sona erdirilmesi, diğerleri taleplerine tatmin edici cevap verilene kadar sürdürülmesi yönünde açıklamalarda bulundular. En nihayet Merkez Kurul 19 Kasım'da işe başlanması emri verdi. Gene de mücadeleyi bırakmak istemedi ve ayın 21'inde ülkenin bütün bölge kurullarının temsilcilerini "Hükümetin karşısında işçi iktidarı"nı kurmak üzere Budapeşte'ye çağırdı. Bu toplantıya Kadar'ı ve Sovyet askeri yetkililerini de çağırma saflığında bulundu. 21 Kasım sabahı toplantının yapılacağı stadyumu 400 Sovyet tankı kuşattı ve oraya açılan bütün yollar kapatıldı. Bu sırada her taraftan gelen temsilciler düzenleyiciler tarafından kentin merkezine yönlendirildiler. Sovyetleri kışkırtmamak için Ulusal Merkez lşçi Kurulu'nu resmen kurmadılar ama irtibatı devam ettirmeye karar verdiler. Bunlar olurken şeflerinin tutuklandığını sanan Budapeşte işçileri 48 saatlik bir protesto grevi başlattılar. 23 Kasım'da, Merkez İşçi Kurulu, Aydınlar İhtilalci Kurulu'yla birlikte, saat 14:00 ve 15:00 arasında, 23 Ekim gününü anmak üzere sessiz gösteri düzenlediler. Bir saat boyunca Budapeşte'nin bütün sokakları boşaldı. O gün, Imre Nagy derdest edildi. 25 Kasım'da, Merkez Kurulu yöneticileri, görünüşe göre Kurul'a ekonomi yönetiminde bir rol vermeyi kabul eden Kadar'ı tekrar ziyaret ettiler ama diğer Parti yöneticileri karşı çıktılar. Kadar Kurul'dan resmi sendikalarla iş birliği yapmalarını önerdiyse de Bali ve Racz reddetti. Bu arada Kadar yavaş yavaş onların yerlerine işçilerin kovmuş olduğu işletme müdürlerini yerleştirdi, fabrikalardaki komünist hücreleri ve gizliden gizliye güvenlik polisini yeniden yapılandırdı. Aralık başında, muhtelif kurullara mensup yaklaşık 200 üye tutuklandı. 4 Aralık'ta, müdahaleden bir ay sonra, Budapeşte binlerce dul kadının yürüyüşüne şahit oldu. Pencerelerde mumlar yakıldı. 6 Aralık'ta, Merkez işçi Kurulu yaptığı gizli bir toplantıyla bir işçi Parlamentosu toplanmasına karar verdi. Üç gün sonra Kurul üyelerinin neredeyse tamamı tutuklandı. Ertesi gün, birincisinden daha az uyulan yeni bir grev başladı. İşçiler yorgundu ve cesaretlerini yitirmişlerdi. Hükümet sıkıyönetim ilan etti ve her türlü gösteriyi yasakladı. Bütün kurullar tasfiye edildi, Sovyet birlikleri bilhassa birkaç dik kafalı fabrikayı işgal etti. Şurada burada işçilerle AVH ajanları arasında çatışmalar çıktı. Sabotajlar, grevler, kendiliğinden oluşan gösteriler yapıldı ama düzenli lşçi Kurulları artık ezilmişti. 28 Aralık ayının ortalarına doğru, çaresizlikten genel işbaşı tekrar başladı.