Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hitler’in emir subayı hava albayı Von Below, sığınağı 30 Nisan gününün ilk çeyrek saatinde terketti. Von Below sekiz yıldan beri Hitler’in yakınında bulunuyordu. Bu sebepledir ki, Hitler’le Eva Braun’un evlenmelerinden sonra düzenlenen merasime davet edilmiş ve Hitler’in özel vasiyetnamesini de şahit sıfatıyla imzalamıştı. Hitler’den şahsî talebiyle ve gerektiğinde kullanmak üzere bir siyanür ampulü almışsa da, ölüm ayinine iştirak etmeye pek hevesli değildi. Öğle toplantısında Führer’in emir subaylarına müsaade etmiş olduğunu duyunca, kendisinin de bir emir subayı olduğunu ve kuşatma altına alınarak dünya ile irtibatı kesilmiş olan bu sığınakta bir işi kalmadığını düşünmüştü. Diğer emir subaylarının durumu onun hayat ufkunu genişletiyordu. Krebs ve Burgdorf ölmeye karar verdiklerini söyleyerek kendi emir subaylarının sığınaktan çıkmalarına müsaade etmişlerdi. Hitler’in aynı şeyi yapmamasına bir sebep var mıydı? SON MESAJ Führer’in Von Below’a müsaade etmesinin sebebi sadece son gününü yaşadığını bilmenin getirdiği sakin, dingin ruhsal hali değildi. Sığınaktan dışarıya göndermek istediği ve vasiyetnamesine ek olarak hazırladığı başka bir belge daha vardı. Bu belgeyi Ploeu’de bulunan müşterek kurmay heyetindeki Mareşal Keitel’e teslim etmesini Von Below’a emretmişti. Bu mektup kaybolmasına rağmen içeriği sonradan Von Below tarafından açıklanmıştır. Mektupta Jodl’a Berlin’in ümitsiz durumundan bahsediyordu. Başkent tamamıyla kuşatılmıştı. Elde silah ve cephane kalmamış, paraşütlerle atılan gıda maddeleri de ihtiyaca yetmemeye başlamıştı. Uçakların konup kalkması için hiçbir alan kalmamıştı. Wenck hâlâ hayat işareti vermemişti. Zaten artık ondan kimsenin bir yardım beklediği de yoktu ve Berlin savunması ancak daha birkaç gün sürebilirdi. MESAJDA NELER VARDI? Below’un ifadesine göre Hitler bu son mesajında, Berlin kuşatmasının sonuna yaklaştığını ve kendisinin intihar etmek kararında olduğunu yazarak söze başlıyordu. Yerine Doenitz’i tayin etmiş, Goering ve Himmler gibi en yakın arkadaşları ise son günde kendisine ihanet etmişlerdi. Bundan sonra kara ordusu harekâtına geçiyor ve burada takip edilen harekât plânının Almanya’yı mağlubiyete sürüklediğini ilave ediyordu. Daha önce deniz kuvvetlerini zaten methetmişti. Hitler’e göre deniz kuvvetlerinin takdire şayan cesaret ve maneviyatı, 1918’de bozgunu tamamıyla telafi etmişti ve bugünkü mağlubiyette onların en ufak bir hissesi bile yoktu. Hava kuvvetleri için de aynı şeyleri söylüyor, havacıların cesaretle dövüştüklerini fakat Goering’in kuvvetlerin başlangıçtaki üstünlüklerini muhafaza etmeye muvaffak olmadığını belirtiyordu. Kara ordusuna gelince; Hitler bu orduyu ikiye ayırıyordu. Bir tarafta erler ve subaylar vardı. Ordunun bu kısmına Hitler büyük bir itimat gösteriyor ve onların da kendisine itimat ettiğini biliyordu. Diğer kısımsa generallerdi. Bunlar savaşı kötü idare etmişler ve Hitler stratejisinde sabotajlar yapmışlardı. Hitler’in politikasını başarısızlığa sürüklemiş ve kendi aleyhinde birleşmişlerdi. Böylece Hitler son mesajında, kurmay heyetine karşı olan kinini ifade etmekten kendisini alamıyordu: “Millet ve ordu bu muazzam dövüşte ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Yapılan fedakârlık büyüktür, fakat bir çok kimseler benim güvenimi kötüye kullandı. Alçaklık ve ihanet savaşın bütün safhalarında kendisini hissettirdi. Bu hâdiseler, milletimi arzuladığım zafere ulaştırmama engel olmuştur. Kara ordusu kurmay heyeti, büyük savaştaki genel karargâh kurmaylarına asla benzemiyordu. Elde edilen sonuç, dövüşen kuvvetlerin fedakârlığına nispeten çok zayıftı.” Bu mesaj, ebedî pan-germanizm hülyasının yeni bir formülle ifadesinden başka bir şey olmayan şu cümlelerle bitiyordu: “Alman milletinin gayret ve fedakârlıkları o kadar büyük olmuştur ki, bunların beyhude olduğuna inanamıyorum. Düşünce ve idealimiz hep aynı kalmalıdır: Doğuya doğru yayılmak...” VEDA TOPLANTISI 30 Nisan günü sabah saat 08.30’da emirler veriliyor. Herkes Hitler’in sığınağına çağrılıyor ve 20 kişilik bir grup halinde yemek salonunda tekrar toplanıyorlar. Hepsi biraraya gelince Hitler, Bormann’la beraber özel odasından çıkıyor. Düşünceli ve dalgın bir haldedir. Gözleri nemlidir. Orada hazır bulunanlardan bazıları, Hitler’in uyuşturucu bir madde kulladığı şüphesine düşmüşlerdir. Fakat yakınları bunun doğru olmadığını ve Hitler’de bu gibi hallere sık sık tesadüf edildiğini söylemişlerdir. Bir şey söylemeden kadınların yanına geliyor ve teker teker hepsinin ellerini sıkıyor. İçlerinden birçokları ona bazı sözler söylüyorlar fakat Hitler bütün bunlara ancak anlaşılmaz bir mırıltı ile cevap veriyor. Hitler tekrar özel odasına dönünce, olayın şahitleri bu hareketin mânâsını aralarında tartışıyorlar. Ortak olarak vardıkları sonuç şudur: Hitler, çok yakında intihar edecektir! Tahmin edilen bu netice beklenmeyen bir etki gösteriyor. Sanki, sığınakta oturanların düşüncelerini karartan siyah bulut birdenbire ortadan siliniveriyor ve uzun zamanlardan sonra ilk defa nefes almak, rahat etmek imkânına kavuşmuşlardı. Sığınakta hizmet askerlerinin yemek yedikleri kantinde dansediliyor. Çünkü Hitler’in intiharının çok yakın olduğu haberi etrafa yayılmıştır. Herkeste bir rahatlık görülmektedir. Hitler’in terzisi Müller de sığınakta oturmaktadır. Bu sırada, muhafızların kumandanı ve S.S. Generali Rattanhuber’in laubali bir tavırla sırtını okşamasına ve kendisiyle senli benli konuşmasına pek ziyade şaşmıştır. Sığınakta o güne kadar mevki ve rütbe gözönüne alınarak yapılan davranışları bilen terzi, bu durumu şaşkınlıkla karşılamıştır. Sonradan: “Hayatımda ilk defa o gün, yüksek rütbeli bir subayın hatırımı sorduğunu duydum!” diyecek ve sözlerine şöyle devam edecektir: “Böylece sığınağın tamamen değişmiş olan havasının ilk defa farkına vardım. Bu âni ve doğal olmayan değişikliğin sebebini bir arkadaşımdan öğrendim. Hitler’in maiyetine veda ettiğini ve intihar etmek üzere olduğunu söyledi.” Hitler’in ölüme hazırlandığı sıralarda Martin Bormann onun intiharının ardından yaşamayı düşünüyordu. Kara ordusu, kurtarılmaları için yapılan taleplerden hiçbirine cevap vermemişti; Bormann hiç olmazsa intikam almak için yaşamalıydı. Bormann, veda merasimi biter bitmez, 30 Nisan günü saat 3.15’te sığınakta hâkim olan ruh halini çok iyi anlatan bir mesaj göndermiştir. Bu mesaj Ploen’de bulunan Doenitz’e gönderilmişti. Bormann telefon ve telgraf irtibatlarına bel bağlayamadığı için, bu mesajda Macklenburg Belediye Başkanının aracılığından istifade etmişti. Bu mesajda şöyleydi: “Berlin harekât sahasının günlerden beri ihmal edilmiş olduğu kanaatindeyiz. Elimize gelen bütün durum raporları Keitel tarafından kontrol edilerek değiştiriliyor. Bizim Keitel’den başka kimse ile temasımız yoktur. Führer, hainlere karşı derhal ve en şiddetli bir şekilde hareket etmenizi emrediyor. Bormann.” Bu yazıya şöyle bir not da eklenmiştir: “Führer yaşıyor ve Berlin müdafaasını bizzat idare ediyor.” Bu sözlerle yaklaşmakta olan son maskelenmek isteniyordu. Anlaşılıyor ki, Bormann iktidarı elden bırakmak istemediği gibi Hitler’den başka kimseye de tâbi olmak istememektedir. SIĞINAKTA BİR TABANCA SESİ İŞİTİLDİ Öğleye doğru Hitler’in yaveri S.S. subayı Guensche, Hitler’in şoförü ve nakliye subayı Kampka’ya, iki yüz litre benzin bularak Başbakanlık binasının bahçesine getirmesi emrini veriyor. Kampka bu kadar benzin bulmanın mümkün olamayacağını söylüyorsa da emir tekrarlanıyor. Sonunda yüz seksen litre benzin bulunuyor ve bahçeye taşıtılıyor. Benzin tenekelerini taşıyan dört adam bunları sığınağın çıkış kapısının hemen ağzına koyuyorlar, kendilerine ne yaptıklarını soran bir nöbetçi askere de bu benzinleri sığınağın havalandırma tesisatını işletmek için kullanılacağını anlatıyorlar. Nöbetçi asker, havalandırma tesisatı motorlarının yağ ile işlediğini söylüyor. Tartışmanın kızıştığı bu sırada Hitler’in özel hizmetlisi Linge görünüyor ve nöbetçiyi yatıştırıyor. Az sonra, memurlardan başka bütün nöbetçi askerlerin sığınağı terketmeleri ve uzakta durmaları emrediliyor. SON YEMEK Saat 14’ü gösterirken Hitler yemek için masaya oturuyor. Eva Braun yanında değildir. Bu sebeple de masanın etrafında her zamanki gibi yalnız kâtibeleri ve bir de aşçısı Manzialy vardır. Yemek bitince Hitler masadan ayrılıyor ve kısa bir süre sonra yanında Eva Braun olduğu halde, tekrar yemek salonuna dönüyor. Salonda Borman, Goebbels Burgdorf, Krebs, Hewel, Naumann, Voss, Ratten, Huber, Hoegl, Guensche, Linge ve kadın olarak üç kâtibe ve bir de ahçısı vardır. Burada yeniden ve son bir merasim yapılıyor. Çocuklarını kendileriyle beraber ölüme götürmenin hazırlığını yapmakta olan ve bu güç işin psikolojik ağırlığı yüzünden bitkin bir halde bulunan Madam Goebbels bu merasime katılamamıştır. Hitler ve Eva Braun yemek odasında bulunanların teker teker ellerini sıktıktan sonra odalarına çekilmişlerdir. Diğerlerinin hepsi yerlerine dönmüşler, sığınakta yalnız birkaç yakını ile o sırada hizmetinden istifade edilecek kişiler kalmıştır. Bunlar da koridorda beklemektedirler. Bu sırada birdenbire bir tabanca sesi duyulur. Kısa bir tereddüt anından sonra Hitler’in özel dairesine koşanlar, Hitler’in yatağı üzerinde, cansız yattığını görmüşlerdir. Ağzına bir kurşun sıkmak suretiyle ölmüş olan Hitler’in yanında, Eva Braun yatmaktadır. Yanında bir tabanca bulunmasına rağmen, kadın bunu kullanmamış, zehir içmeyi tercih etmiştir. Saat tam 15.30’u göstermektedir. Hitler’in bu şekilde kendisini öldürmüş olduğu, o sırada sığınakta hazır bulunan ve olaya derhâl müdahale etmiş olan tüm şahitler tarafından ortak bir dille ifade edilmiştir. Cesetleri muayene etmiş olan Hitler gençlik teşkilâtı şefi Axmann’da aynı şeyleri söylemiştir. CENAZE MERASİMİ Arthur Axmann sığınağa biraz geç geldiği için veda merasimine yetişememişti. Bu sebeple onun Hitler’in özel odasına geçerek cesetleri görmesine müsaade edilmiştir. Axmann odada bir süre kalmış ve orada Goebbels’le konuşmuştur. Goebbels çekildikten sonra da yine orada oldukça uzun bir zaman yalnız kalmıştır. Bu sırada, benzini temin ederek Başbakanlık binası bahçesine getirmiş olan Kampka’da sığınağa gelmiş ve Guensche onu “Şef öldü!” kelimeleriyle karşılamıştır. Hitler’in özel odasının kapıları açılmış ve Kampka’nın da cenaze merasimine katılması mümkün olmuştur. Biri Heinz Linge olmak üzere iki S.S. subayı da içeri girmişlerdir. Hitler’in cesedi, parçalanmış olan kafasını gizlemek üzere bir örtüyle örtülmüştür. Hitler’in cesedi orta koridora getirilmiş ve orada bulunan herkes, ayağındaki siyah pantalondan onu tanımıştır. Bundan sonra cesedi yüklenen iki S.S. subayı dehlizleri geçerek onu sığınağın tahliye kapısının önünde toprağın üzerine bırakmışlardır. Eva Braun’un cesedi ile Bormann ilgilenmiştir. Odaya girmiş ve oradan kucağında Hitler’in eşi Eva Braun’un cesedini omzuna alarak çıkmıştır. Zehir içmek suretiyle intihar etmiş olması, Eva’nın yüzünde bir değişiklik yapmamış olduğu için onun yüzünü örtmeye ihtiyaç hissetmemişti. Bormann bu cesedi orta koridorda Kampka’ya teslim etmiş, Kampka’da merdiven başında Guensche’ye vermiş ve o da bir S.S. ile birlikte cesedi bahçeye çıkarmıştır. SON MERASİM Sığınağın tahliye kapısının önüne ilk önce siyah pantalonlu ve yüzü örtülü erkek cesedi bırakılmış, ardından da herkesin tanıdığı yüzüyle bir kadın cesedi, yani Eva Braun’un cesedi çıkartılmış ve iki ceset yan yana konmuştu. Cesetleri dışarıya bırakan bu alayda Bormann, Burgdorf, Goebbels, Guensche, Linge ve Kempka’dan başka kimse yoktu. Guensche, aralarında bulunan Mansfeld’e hemen oradan uzaklaşmasını söylemiş, bu tarihi ve unutulmaz merasime iştirak etmiş olan Mansfeld’de tekrar sığınağa dönmüştür. 30 Nisan Pazartesi günü, Rus bombaları altında, Hitler ile Eva’nın cesetleri üzerlerine benzin dökülmek suretiyle yakılmıştır. Cenaze merasiminin son perdesi için uzun bir saygı duruşu düşünülmüştü ama zorunluluklar her şeyin çok çabuk yapılmasını gerektiriyordu. Bidonlardaki benzinlerden bir kısmı cesetlerin üzerine döküldü. Bu sırada şiddetli bir Rus bombardımanı başladı; orada hazır bulunanlar sığınağın kapısından içeriye girmeye mecbur oldular. Ve Guensche işte bu esnada, benzine bulanmış bir bez parçasını tutuşturarak cesetlerin üzerine doğru fırlattı. Cesetler hemen büyük bir alev örtüsüyle kaplandı. Sığınağın kapısında hazır bulunanlar hemen esas duruşa geçtiler ve Hitler selâmı vererek yanan cesetlere son saygı görevini yerine getirdiler. Ardından da sığınağa indiler. Guensche, Hitler’in kâtibeleri Jung ile Krueger’e izlenimlerini şöyle anlatmıştı: “Führer’in cesedinin yandığını görmek, hayatımın en keder verici hâdisesidir.” HİTLER’İN MEZARI MEÇHULDÜR Hitler ile Eva’nın yanan cesetlerinden kalan kısımların nerede saklandığı veya gömüldüğü hakkında başka hiçbir bilgi yoktur. Bu olaydan kısa bir süre sonra Linge, Hitler’in kâtibelerinden birine, cesetlerin Hitler’in emrine göre yakıldığını ve ortada hiçbir şey kalmamış olduğunu söylemiştir. Ancak yüz seksen litre benzinin kumlu bir toprak alan üzerinde ağır ağır yanması sonucu bir ceset üzerindeki bütün etleri kavurabileceği ve cesedi tamamıyla tanınmaz bir hâle getireceği muhakkak görülüyorsa da, kemiklere bir şey yapamayacağı da kabul edilmektedir. Böyle olmakla beraber, Hitler’e ait olduğu öne sürülen kemikler konusundaki bilinmezler tam mânâsıyla aydınlatılamamış, bulunan kemiklerin de Hitler’e ait olup olmadığı konusundaki şüpheler her dönem geçerliliğini korumuştur. HİTLER’İN KEMİKLERİ NEREDE? Hitler’in kemiklerinin tamamıyla küçük parçalar haline getirilmek suretiyle başka cesetlerle beraber gömüldüğü düşünülmektedir. Çünkü, Başbakanlık binasının savunması sırasında ölen birçok askerin cesetleri bahçeye gömülmüştür. Eva’nın eniştesi Fegelein’in cesedi de buradaydı. Ruslar toprakları kazarak birçok cesedi ortaya çıkarmışlardı. Ancak diğer taraftan Guensche’nin söylediği ihtimâl de akla pek uzak gelmemektedir. Onun sözlerine bakılırsa, Hitler’in kemikleri bir sandığa konmuş ve gizli bir yerde muhafaza edilmek üzere Berlin’den uzaklaştırılmıştır. Bununla beraber, şu da gözden kaçırılmamalıdır ki, Başbakanlık binası bahçesinde yapılan araştırmalar çok basit usulde yapılmıştır. Bunun bir delili de, Linge’nin tuttuğu günlüğün tam beş ay boyunca sığınakta bir koltuk üzerinde kaldığı halde, Ruslar’ın dikkatini çekmiş olmamasıdır. Ondan daha iyi saklanmış olan önemli belgelerin ele geçmesine de bu durumda elbette ihtimal yoktur. Fakat durum ne olursa olsun, Hitler’in son arzusunun yerine getirildiği de muhakkaktır! HİTLER’İN CESEDİNİN YAKILMASINDAN SONRA SIĞINAKTA NELER OLDU? Cenaze merasimi ve matem tutma işi artık bitmiştir. Hitler’in ve karısının cesetleri dışarıda yanarken, halledilmesi zorunlu olan birtakım meseleler etrafında görüşmek üzere bir karar meclisi toplanmıştır. Ölmüş olan Nazi liderinin sadık havarileri kendi hayatlarını emniyet altına aldıktan sonra, şimdi geleceği düşünmektedirler. Ruhlarına kasvet ve sıkıntı veren bulutlar, Hitler’in intihar ederek vedasından sonra biraz dağılmıştı. Şimdi onun etkisinden tamamen kurtulmuşlardır. İdeolojik baskılar sonucu ortaya çıkan kâbuslar dönemi artık geçmişti. Gelecek her ne kadar karanlık ve şüphelerle dolu gözüküyorsa da, hiç olmazsa gelişen olaylara uygun bir plân yapmalarına da imkân vardı. Artık hiç kimse geçmişle ve dışarıda yanmakta olan iki cesetle meşgul değildi. Sanki şans kitabının yeni bir sayfası açılmıştı. Şimdi herkes elinde kalan kısa zamandan faydalanarak kendi meselelerini halletmeyi düşünüyordu. Olaylara şahit olan bir S.S askerinin anılarında yazdığı gibi: “Herkesin Hitler’in cesediyle ilgilenmekten uzak durması hakikaten acıklıydı.” GOEBBELS ALTI ÇOCUĞUNU ZEHİRLETTİKTEN SONRA İNTİHAR EDİYOR Sığınakta kapalı kalmış olanlar, buradan topluca kaçabilmek için izlenecek plânı tartışıyorlardı. Ancak ortaya çıkan fikirler arasında büyük bir ayrılık vardı. Başta Zender olmak üzere bazıları bütün ümitlerini kesmişler ve neticeyi Başbakanlık binası harabeleri içinde beklemeye karar vermişlerdi. Kaçmaya karar vermiş olan Bormann’ın aksine, Goebbels’de sığınakta kalmayı istiyordu. Goebbels kararını çoktan vermişti. Hitler’in vasiyetnamesine yazdığı ek bölümde de bunu açıkça bildirmişti. Şimdi bu kararı yerine getirme saati gelmişti. Goebbels, Doenitz’e yazdığı telgrafı gönderdikten sonra karısı ve çocuklarıyla beraber özel odasına çekilmişti. Aralarında Axmann ve Kampka da bulunan birkaç dostu gelerek kendilerine veda etmişlerdi. Goebbels ve ailesi ölüme hazırlanıyordu. Bunun için Wagner’in dramlarındaki gibi muazzam bir mizansen düşünülmüyordu. Goebbels, efendisi Hitler’i taklit etmek, kendisine onun gibi sembolik de olsa bir cenaze merasimi yaptırmak istemiyordu. Hitler’e göre ikinci derecede bir şahsiyet olan Goebbels, liderini gerektiği kadar uzak bir mesafeden takip etmeliydi. Bu düşüncelerle, sessiz sedasız bir şekilde ölmek için plânını hazırlamıştı. Goebbels, yaveri Schwaegermann’ı yanına çağırır. Ona: “Schwaegermann, büyük ihanetlerle karşılaştık. Generaller Führer’e ihanet ettiler. Artık her şey bitti. Ben karım ve çocuklarımla beraber öleceğim. Siz benim cesedimi yakacaksınız. Buna söz verir misiniz?” der. Yaveri bunu yerine getirmeye söz verir. Goebbels de yaverine veda etmiş ve yazı masasının üzerinde duran Hitler’in gümüş çerçeveli resmini bir hâtıra olarak Schwaegermann’a vermiştir. Yaveri Goebbels’in karısıyla da vedalaşmıştır. Bundan sonra Schwaegermann, Goebbels’in şoförünü kendi hizmet eriyle beraber benzin bulmaya göndermiştir. Bir gün önceki sahnenin küçük bir örneği tekrar edilmek üzeredir. GOEBBELS VE KARISI DA ÖLÜYOR Saat 20.30’da Goebbels ile karısı odalarından çıkıyorlar. Axmann, Kampka ve Schwaegermann’ın şahitlikleriyle, merdiven başında Schwaegermann’a ve benzin bidonlarıyla emir bekleyen şoför Rach’a rastlıyorlar. Goebbels hiçbir söz söylemeden bahçeye çıkan merdivene yöneliyor. Dışarı çıkmalarından çok kısa bir süre sonra birbiri ardınca iki tabanca sesi duyuluyor. Rach ve Schwaegermann hemen bahçeye fırlıyorlar. Goebbels ile karısının cesetleri yerde yanyana yatmaktadır ve onları öldürmüş olan emir eri de hâlâ başuçlarında durmaktadır. Verilen emre uyarak bidonlardaki benzinler cesetlerin üzerine dökülüyor ve cesetler ateşe verildikten sonra üç adam sığınağa giriyor. Ancak bu defa cesetler tam yanmayacak ve yarı yanmış olan cesetler ertesi gün Ruslar tarafından bulunacaktır. Rach ile Schwaegermann sığınağa geri dönünce, S.S. Mohnke’ye karşılarına çıkıyor ve onlara sığınağı yakma emrini eriyor. Ellerindeki son bidonu toplantı salonuna boşaltıyor ve burayı da ateşe veriyorlar. CESETLERİ BULAN SOVYET SUBAYIN ANLATTIKLARI Yarbay İvan İsajeviç Klimenko bir gece önceki taarruz sonucu 5. Ordu askerlerince ele geçirilen hedefi, yani Reich Şanselöresini teftiş etti. Klimenko’nun görevi alelâde, sıradan bir görev değildi. Nazi imparatorluğunun kalbine giriyorlardı. Aslında daha önceden belirlenmiş kesin bir plan yoktu ama zaptedileceğinden kimsenin şüphesi bulunmayan Berlin şehrine taarruza başlamadan önce, 79. Birlik ve 5. Ordu subayları arasında görev bölümü yapılmıştı: Bu görevler önemli belgeleri ele geçirmek, savaşın baş suçlusunu yakalamak, düşmanın ajanları teşkilatını yok etmekti. Klimenko anlatıyor: “79. Birlik Reischstag’i zaptettiği zaman, benim müfrezelerim Ulötzen hapishanesine yerleştiler. Reichstag ve Şanselöri civarında ele geçen esirler de oraya getirildi. Doğal olarak sorgularımız, faşist Reich üzerinde ve hepsinden önce, Hitler ve Goebbels hakkında oldu. Esirlerden bazıları Hitler ile Goebbels’in Şanselöri’de intihar ettiklerini duydukları beyanında bulundular. Bunun üzerine, aralarından seçtiğim dört kişiyle birlikte 2 Mayıs’ta Şanselöri’ye gitmeye karar verdim. Bir öğle üzeriydi ve yağmur yağıyordu. Ben Jeep’e bindim. Şahitler ile askerler kamyona bindiler. Şanselöri önünde durduk, bahçeye girdik. Sonra, Führer Bunker’in (Führer Sığınağı) tahliye kapısı önünde durduk. Kapıya yaklaşıyorduk ki, Almanlar’dan biri haykırdı: “İşte Goebbels’in ve karısının cesetleri!..” Bu cesetleri oradan kaldırmaya karar verdik. Ancak yanımızda sedye yoktu. Cesetleri sökülmüş bir kapı kanadının üstüne koyduk ve kapalı kamyonun içine sürdük. Sonra Plötzensee’ye geldik. Ertesi günü, yani 3 Mayıs’ta Goebbels’in altı çocuğu ile General Krebs’e ait cesetler sığınakta bulundu. Bunlar da Plötzensee’ye nakledildi. Daha sonra, 3. Ordu ve birinci Bielorusi cephesi kurmayları olan subaylar ile generaller geldiler. Ayrıca Sovyet harp muhabirleri olan Martyn Merchanv ile Boris Gorbatov da gelmişlerdi. Teşhis işlemi başladı. Bu işlem şöyle cereyan etti: Goebbels’in cesedi bir masa üstünde, karısının, çocuklarının ve general Krebs’in cesetleri ise yerde duruyordu. Yandaki odaya şahitler getirilmişti. İlk dinlenen şahit Koramiral Voss oldu. Koramiral, Amiral Dönitz’i Führer’in karargâhında temsil ediyordu. Onu 3. Ordu mensupları tutuklamışlardı. Hiç tereddüt etmeksizin Goebbels’le çocuklarının cesetlerini tanıdı. Öteki şahitler de tanıdılar.” Goebbels’in öldüğü hakkında artık orduda hiçbir tereddüt kalmamıştı. Karşı casusluk teşkilâtı subaylarının dikkatli çalışmalarını övmek gerekir. Herhangi bir hatayı bertaraf etmek için, bakanın cesedini yirmiden fazla şahide göstermişlerdir. Zabıt belgesi imzalandıktan sonra da işlem devam etti. Göbbels’in muhafız birliği şefi Wilhelm Echold’da esir edilince, cesetler ona da gösterildi; o da bunları derhal teşhis etti. Goebbels’in hayatına değinen hiçbir tarihçi, altı çocuğun kendi istekleriyle ölüme gittiklerini söyleyemeyecektir. Bu çocukların en büyüğü Helga 1 Eylül 1932 doğumlu, Hilda 13 Nisan 1934 doğumlu, Helmut 2 Ekim 1935 doğumlu, Holde 19 Şubat 1937 doğumlu, Helda 5 Mayıs 1938 doğumlu, Heidi ise 29 Ekim 1940 doğumludur. Bunların ölümü 1 Mayıs 1945’te farkedilmedi, o cehennemi gürültü arasında kayboldu gitti denilebilir. Fakat Goebbels ailesi olayı, bir vahşet ve propagandasının, kişiyi hangi uçurumlara sürükleme niteliğinde olduğunu dehşetle gösterir. Goebbels ve karısı acaba müttefiklerin, hiddet ve intikam duygularının acısını bu altı çocuktan çıkaracağına mı inandılar? Savaş sonrasında olup bitenler, böyle bir faraziyenin saçmalığını ispat etmektedir. Bormann’ın, Himmler’in, Görin’in çocuklarına el bile sürülmemiştir. Bir adım bile geriye çekilmeyen koyu bir taassupla bağlanılan bir rejim, kendini kabul ettirebilmek için cinayete başvurursa, sonunda kendisine de dokunacak, kendini de vuracaktır. Goebbels’in hayatını yazan Helmut Heiber’e göre Goebbels, çocuklarını öldürme suretiyle kendine yeni bir rol yaratmak, bir efsane vücuda getirmek ve bu yolla da ölümsüzlüğe erişmek istemiştir. Peki Goebels’in çocukları nasıl ölmüştür? Bu konudaki rivâyetler farklıdır. Bazı kimseler, meselâ Gobbels’in eski müsteşarı Werner Naumann, Goebbels’in karısı Magda Goebbels’in doğrudan doğruya elini cinayete bulaştırdığını beyan ediyor. Bir başka anlatışa göre, bir doktor çocukları zehirlerken, Magda odanın dışındadır. Bazı kimseler de bu olayların nasıl cereyan ettiğini kimsenin bilemeyeceğini belirtmiştir. GOEBBELS’İN ÖLÜMÜ İLE İLGİLİ SORGUNUN TUTANAKLARI Tarih 7 Mayıs 1945. Birinci Bielorusi cephesine bağlı dördüncü organizasyon kısmı âmiri Yarbay Vasiliev, Doktor Helmut Kunz’u sorguya çekmiştir. Kunz, ordu mensubu olduğu için savaş esiridir. Sorgu hâkimi Teğmen Vlassov ona tercümanlık etmiştir. Bu sorgulama şöyle gelişmiştir: Sanık, Ettlingen-Bade 1910 doğumlu, diş doktoru, son günlerde Reich Şanselörisi’ndeki SS’lerin başhekimi, Kunz Helmut Gustavoviç’tir. Kendisinin mensup olduğu sağlık birliği 21 Nisan 1945’te feshedilmiştir. 23 Nisan’da diş hekimliği kadrosu açık bulunan Şanselöri’ye tâyin olunmuştur. Soru: Bu yılın 23 Nisan’ına kadar Reich Şanselörisi ile hiç ilişkiniz oldu mu? Cevap: Bu tarihten önce hiç ilişkim olmadı. Soru: Rütbeniz nedir? Cevap: SS Strum Bann. Soru: Şanselöri’deki faaliyetiniz sırasında kimi tedavi ettiniz? Cevap: Şahsen Bayan Goebbels’i, sonra da Şanselöri’deki görevli askerleri tedavi ettim. Soru: Goebbels ile ailesini ne zamandan beri tanırsınız? Cevap: Goebbels’i, karısı vasıtasıyla 1 Mayıs’ta tanıdım. O zamana kadar kendisini yalnız nutuklarından tanırdım. Soru: Nasıl oluyor da Şanselöri ile hiç temasınız olmadığı halde, 1 Mayıs’ta Goebbels ile tanışabiliyor ve derhal onun evine girebiliyorsunuz? Cevap: Sanırım Bayan Goebbels’i tedavi ettiğim için. Soru: Goebbels’in evinde mi bulunuyordunuz? Cevap: Ben Şenselöri’nin sığınağındaydım. Goebbels’in karısı ve çocukları da orada otururlardı. Soru: Goebbels’de, karısında ve çocuklarında hangi fizik kusurları bilirsiniz? Cevap: Karısı ile çocukları tamamen sağlıklıydılar. Goebbels’in sağ ayağı topallardı. Soru: Goebbels ve ailesi ile ilişkilerinizde neler olup bittiyse anlatınız? Cevap: 27 Nisan günü akşam yemeğinden önce saat 20 ile 21 arasında Hitler’in sığınağının koridorunda Bayan Goebbels’e rastladım. Bana çok önemli bir şeyden bahsedeceğini söyledi ve ardından da vaziyetin yakın zamanda ölmemizi gerektireceğini ilâve etti. Bu sebeple de bana çocuklarını öldürmemi teklif etti. Ben de buna onay verdim. Bu görüşmemizden sonra, beni aldı, çocuklarının yatmakta oldukları odaya götürdü. Çocuklar yatmaya hazırlanıyorlardı; ben de hiçbiri ile konuşmadım. Bu esnada Goebbels içeriye girdi, çocuklara iyi geceler diledi ve tekrar dışarı çıktı. Odada on, on beş dakika kadar kaldım; sonra Bayan Goebbels beni gönderdi, büroma döndüm. Bürom, Hitler, Goebbels ve Führer karargâhındaki öteki şahısların kaldığı sığınağa beş yüz metre kadar mesafedeki birkaç sığınaktan birindeydi. 1 Mayıs günü saat 16 ile 17 arasında, Bayan Goebbels büroma telefon etti. Olayların hızla ilerlediğini, bir hayli de vakit geçtiğini, derhâl gelip kendisini sığınağında bulmamı söyledi. Hemen sığınağa gittim; yanıma ilaç olarak hiçbir şey almamıştım. Onların odasına girdiğimde, içeride Goebbels’i, karısını ve propaganda müsteşarı Naumann’ı gördüm; başbaşa vermiş konuşuyorlardı. Kapı önünde, Goebbels ile Naumann gidinceye kadar on dakika kadar bekledim. Bundan sonra Bayan Goebbels içeriye girmem için kararın verildiğini söyledi. Karar, çocukları öldürme kararıydı! Zira Führer ölmüştü. Rus birlikleri saat 20 ile 21 arasında bir saldırıda bulunacaklardı. Bu duruma göre ölmemiz gerekiyordu; başka çıkar yol yoktu. Bu görüşme esnasında Bayan Goebbels’e şu teklifte bulundum: Çocukları hastaneye gönderebilirdi. Orada Kızılhaç’ın himayesinde olurlardı. Ancak o, çocuklarının ölmesinin onların iyiliği için gerekli olduğunu söyledi, teklifimi reddetti. Görüşmekte olduğumuz sırada ve gidişinden yirmi dakika sonra Goebbels bürosuna döndü ve bana şöyle dedi: “Doktor, karıma çocukları uyutma işinde yardımcı olursanız, size çok minnettar olacağım.” Çocukların, hastanede Kızılhaç himayesinde kalmalarını ona da teklif ettim: “Bu olamaz, çünkü onlar Goebbels’in çocukları olarak görülecekler!” dedi. Goebbels çıktı. Ben odada karısı ile kaldım. Goebbels geri geldi. Yanında Schacht vardı. Konuşmalarından anladığıma göre Schacht, askerleri ile bir yarma saldırısı deneyecekti. Goebbels’den izin aldı. Goebbels ona, koyu renk boynuzdan çerçevesi olan bir gözlük verdi ve “Bunu hatıra olarak saklayınız, bu gözlüğü Führer kullanırdı!” dedi. Schacht, Bayan Goebbels’e veda etti ve çıktı. O gittikten sonra Bayan Goebbels şöyle konuştu: “Birlikler gidiyor. Ruslar her an gelebilirler ve işimizi yarıda bırakabilirler. Acele etmemiz gerek!” Bayan Goebels ile ben bürodan çıktığımız zaman, koridorde tanımadığım iki kişi duruyordu. Birinin üstünde Hitler gençliği üniforması vardı. Öteki de üniformalıydı ama ne giydiğini şimdi pek hatırlayamıyorum. Goebbels ile karısı onlardan izin istediler. O azaman meçhul şahıslardan biri sordu: “Kararınız ne sayın Bakan?” Goebbels cevap vermedi; karısı şöyle dedi: “Berlin komutanı ile ailesi Berlin’de kalıyorlar. Berlin’de ölecekler.” Bu şahıslardan ayrıldıktan sonra Goebbels bürosuna döndü, ben de karısı ile birlikte onların sığınaklarına gittim. Bayan Goebbels koridorda durdu ve bir çekmeceden bir şırınga aldı; şırınganın içi morfin doluydu. Şırıngayı bana uzattı. Sonra çocukların odasına girdik. Çocuklar yatmışlardı ama uyumuyorlardı. Bayan Goebbels onlara: “Korkmayın yavrularım!” dedi. “Doktor size bir enjeksiyon yapacak. Bu iğne bugünlerde bütün çocuklara, bütün askerlere yapılıyor.” Bunları söyledi ve odadan çıktı. Odada yalnız ben kalmıştım. Çocuklara morfin şırıngası yaptım. Evvelâ iki büyük kıza, sonra oğlana, daha sonra öteki kızlara... Her birine, uyumaları için dirsek altından yarım santimetre küplük birer iğne yaptım. Bu iş sekiz, on dakika sürdü. Sonra koridora çıktım. Orada Bayan Goebbels beni bekliyordu. İğnelerin tesirini göstermesi için on dakika kadar beklemesini söyledim. Aynı zamanda saatime bakıyordum. Saat yirmiyi kırk dakika geçiyordu. On dakika geçtikten sonra Bayan Goebbels benimle birlikte odaya girdi. Orada tahminen beş dakika kaldık. Bu süre içinde Bayan Goebbels, her çocuğun ağzına birer ezilmiş Siyanür ampulü yerleştirdi. Her ampulün içinde bir buçuk santimetre küp siyanür vardı. Koridora döndüğümüzde, Bayan Goebbels: “Her şey bitti artık!” dedi. Onunla birlikte alt kattaki Goebbels’in bürosuna indim. Goebbels çok sinirliydi; odayı adımlayıp duruyordu. İçeriye girince Bayan Goebbels şöyle dedi: “Çocukların işi bitti, şimdi kendimize bakalım!” Goebbels: “Vaktimiz çok az, çabuk olmalıyız!” diye cevap verdi. Bayan Goebbels ise: “Bu sığınak içinde ölmek istemiyorum!” dedi. Kocası, “Evet, bahçeye çıkacağız.” dediğinde ise kadın: “Hayır!” dedi, “bahçede olmaz. Wilhemplatz da öleceğiz! Senin bütün çalışma hayatın orada geçti.” Wilhemplatz, Şanselöri ile Propaganda Bakanlığı arasındaydı. Goebbels, son anlarının gereği gibi gerçekleşmesine yardım ettiğim için bana teşekkür etti. Sonra evime sağ salim dönmemi, hayatta başarı sağlamamı temenni etti. Ben de hastaneme döndüm. O sırada saat yirmi ikiyi onbeş veya yirmi dakika geçiyordu. Soru: Bayan Goebbels zehiri nerede buldu? Cevap: Morfin ve şırıngayı Hitler’in ikinci hekimi Stumpfegger’den temin ettiğini söyledi. Siyanür ampullerini nereden tedarik ettiğini bilmiyorum. Soru: Goebbels’in çocuklarının ölüme götürülüşü sırasında yalnız siz mi rol aldınız? Cevap: Evet, bu işte yalnız ben vardım. Doktor Kunt, kısa bir süre sonra yeniden sorguya çekilmiştir. 19 Mayıs günü, sorgu hâkimi Vlassov tarafından tutulan zabıt şöyledir: Soru: Daha önceki sorgunuzda, doktor Stumfegger’in Goebbels’in çocuklarının öldürülmesinde size yardım ettiğini tesbit etmişler. Bunu teyit edebilir misiniz? Cevap: Teyit ederim. Goebels’in çocuklarının ölüme sevki şartlarına dair verdiğim ilk ifademde yanlış beyanlarda bulunduğumu itiraf ederim. Doktor Stumpfegger’in bana yardımcı olduğu doğrudur. Bu ölüm hadisesinin hangi şartlar altında gerçekleştiğini anlatayım. Bütün çocuklara, morfin enjekte ettikten sonra, Bayan Goebbels ile birlikte yandaki odaya geçtim. Çocukların uyumalarını orada bekledik. Bayan Goebbels, zehirin hazırlanması işinde kendisine yardım etmemi istedi. Kendimde bu kuvveti bulamadığımı söyledim ve teklifi reddettim. Bunun üzerine gidip Hitler’in birinci hekimi olan Doktor Stumpfegger’i bulmamı, oraya getirmemi söyledi. Doktoru, üç dört dakika içinde yemek odasında buldum ve Bayan Goebbels’in kendisini istediğini söyledim. Bayan Goebbels’i bıraktığım koridora ulaştığımızda, onu orada bulamadık ve Doktor Stumpfegger çocukların yattığı odaya girdi. Ben koridorda bekledim. Stumpfegger, dört beş dakika sonra odadan çıktı ve bir kelime söylemeksizin gitti. Bayan Goebbels de bana tek kelime söylemedi. Ağlıyordu. Onunla birlikte alt kata indim. Goebbels’in bürosuna gittik. Kendilerinden izin istedim ve hastaneme geri döndüm. Soru: Bundan önceki sorgumuzda, Goebbels’in çocuklarının öldürülmesi hâdisesine Doktor Stumpfegger’in de karıştığını niçin söylemediniz? Cevap: Berlin garnizonunun teslim olmasından önceki günlere ait olaylar bende büyük etkiler ortaya çıkarmıştı. Bu sebeple bu durumu belirtmemiştim. İşte, Doktor Kunz’un sorgusunda ortaya çıkanlar böyledir. Stumpfegger, bu sorgu günlerinde muhtemelen ölmüş bulunuyordu. Bu sebeple Kunz’un söylediklerinin doğru olup olmadığını anlamak imkânsızdı. Ancak netice belliydi. Bütün bunlar zabıt belgelerine kaydedildi. Bu zabıt belgeleri çocuklar üstünde yapılan otopsiye aittir. Bu zabıtlar 7 ve 8 Mayıs’ta Buch’da düzenlenmiştir ve hepsi birbirine benzer. Bunların içinde, bilinmeyen bir kıza ait olanının özetini 1 numaralı zabıt olarak vermek yetecektir. Bahse konu olan kız 14 yaşındaki Helga Goebbels’tir. SONUÇLAR On beş yaşlarında görülen bir genç kız üzerinde yapılan medikolegal otopsi ve iç organlarının incelenmesi sonunda komisyon şu sonuçlara varmıştır: 1- Otopsi, ölüme sebep teşkil edecek nitelikte hiçbir yara yahut patolojik belirti tespit etmemiştir. 2- Ağızda, ezilmiş bir ampulün kırıntıları bulunmuştur. Vücut, açıldığında çok net ve acı badem kokusu yaymış, kimyevî tahlil neticesi de bunun siyanür olduğunu ortaya koymuştur. Buradan çıkan sonuca göre on beş yaşlarındaki bu genç kız siyanür ile zehirlenme neticesinde ölmüştür. ZABIT BELGESİ Alman Propaganda Bakanı’nın, karısının ve altı çocuğunun cesetleri üstünde yapılan kimlik tespitine dair. Berlin 3 Mayıs 1945 Biz, aşağıda imzası olanlar: Birinci Bielorusi Cephesi Smers Birliği Şefi, Tümen Kumandanı General Wadis, Birinci Bielorusi Cephesine bağlı Smerş Birliği Şef Yardımcısı Tuğgeneral Melnikov, 3. Ordu Smerş Birliği Şefi Albay Mirasşniçenko, Bielorusi Cephesi Smerş Birliği’nden Yarbay Barsukov, Smerş Birliği 79. C.A. Şefi Yarbay Klimenko, 79. C.A. Siyasî Kısım Şefi Albay Krilov, 3. Ordu Keşif Birliği Şefi Yarbay Gvosd, 207. D. İ. Smerş Birliği Şefi Binbaşı Aksijanov, D. İ. Smerş Birliği Şef Muavini Binbaşı Çasin, 3. Ordu Smerş Birliği Şef Muavini Binbaşı Bistrov; Birinci Bielorusi Cephesi Smerş Birliği Operasyonlar Sorumlusu Yüzbaşı Çelimski; 79. C.A. Sağlık Servisi Şefi Tabip Yarbay Graçov, 3. Ordu Sorgu Kısım Şefi ve Tercüman Yüzbaşı Alpiroviç, aşağıdaki zabıt belgesini düzenledik. 2 Mayıs 1945’te Berlin’in merkezinde, Reich Şanselörisi sığınağı kapısından birkaç metre mesafede, Yarbay Klimenko, Binbaşı Bistrov, Binbaşı Çasin, saat 17’de Berlinli kişilerin de hazır bulunması suretiyle (Hitler’in özel hizmatkarı Lange, Şanselöri aşçısı Wilhelm, Schneider, Şanselöri garaj şefi Karl) bir erkek ile bir kadının kömürleşmiş vücutlarını bulmuşlardır. Erkek vücudu kısa boyludur; sağ ayağı ısıdan dolayı çarpılmıştır ve bir madenî protez ile tutturulmaktadır. Vücut bir N.S.D.A.P. üniformasına sarılıdır ve yanmıştır. Üstünde partinin altın rozeti vardır. Kadının üzerinde, altın bir sigara tabakası bulunmuştur. Ayrıca bir N.S.D.A.P. altın rozeti ile yine altından bir broş bulunmuştur. Bunların hepsi yoğun ateşten dolayı kararmıştır. Cesetlerin baş taraflarında, ateşin etkisiyle hasara uğramış iki Walhther tabanca durmaktadır. 3 Mayıs günü, 207. D. İ. Smerş Birliği Kısım Şefi teğmen İljin, üç ile on dört yaşları arasında altı çocuk cesedi bulmuştur. Bu cesetler, Şanselöri sığınağının bir odasında, yataklara yatmış olarak bulunmuşlardır. Çocukların üstünde gecelik vardır ve vücutlarında zehirlenme belirtileri görülmüştür. Doktor Goebbels’e, karısına ve onların çocuklarına ait oldukları anlaşılan cesetler, 79. C.A. Smerş Birliği’nce işgal olunan binalara, teşhis edilmeleri lüzumuna binaen nakledilmiştir. Teşhisin mahallinde yapılabilmesi için, savaş esirlerinden Büyük Amiral Dönitz’in karargahtaki temsilcisi Koramiral Hans Erich Voss’a, Şanselöri garaj şefi Karl Fridrich Wilhelm’e ve Şanselöri aşçısı Wilhelm’e müracaat edilmiştir. Bu kişiler, Goebbels’i, karısını, çocuklarını şahsen ve yakından tanıyan kişilerdir. Koramiral Voss, Lange ve Schneider, cesetleri hemen teşhis etmişlerdir. Koramiral Voss, bu cesetlerin Goebbels ile karısına ve çocuklarına ait olduğunu nasıl anladığı sorusu ile karşılaşınca, kömürleşmiş vücudun eski propaganda bakanının vücuduyla inkâr edilmez bir benzerlik arzettiğini, kafatası biçiminin, ağız çizgisinin, sağ ayaktaki protezin, N.S.D.A.P. rozetinin, parti üniforması kalıntılarının da bunu teyit ettiğini söylemiş, 1 Mayıs 1945 gününe kadar üç hafta devamlı olarak o karargâhta bulunduğunu, Hitler’i, Goebbels’i onların yakınlarını iyice görüp tanıdığını ilâve etmiştir. 30 Nisan günü ise Hitler’in intihar ettiğini, ölümünden az önce de Goebbels’i şansölye ilân ettiğini öğrenmiştir. Voss, Goebbels’i son defa olarak 1 Mayıs’ta, sığınakta görmüş. Goebbels ona, Hitler’i izleyeceğini söylemiş, yani intihar edeceğini ifade etmiş. Voss, Goebbels’in karısına ait kömürleşmiş cesedi de teşhis etmiştir. Kadının üstünde N.S.D.A.P. rozeti vardır. Bayan Goebbels, Almanya’da bu nişanı taşıyan tek kadındır ve nişan kendisine Hitler tarafından, intiharından üç gün önce verilmiştir. Ayrıca, ceset yanında bulunmuş olan sigara tabakası içinde de “Adolf Hitler, 29 Ekim 34” yazılıdır. Voss’un belirttiğine göre, Goebbels’in karısı bu sigara tabakasını son üç hafta zarfında devamlı kullanmıştır. Çocukların cesetlerine gelince, Voss bunların Goebbels’in çocukları olduğunu hiç tereddüt etmeden kabul etmiştir. Zira bu çocukları sık sık görmüştür. Özellikle 4 yaşındaki kız çocuğu Heidi, onun çalışma odasına birçok defa gelmiştir. Diğer iki şahit de aynı şekilde ifade vermiştir. Onlar da Goebbels’i başının biçimi, boyu, yüz biçimi, ayaktaki madenî protez bakımından derhal teşhis ettiklerini söylemişlerdir. Bu iki şahitten biri olan aşçı Wilhelm’de yukarıda bahsedilen askerî şahıslar huzurunda, çocukların Goebbels’in çocukları olduğunu beyan etmiş ve ikisini de küçük isimleriyle zikretmiştir. Bunlar, çok iyi tanıdığı küçük kız Hilde ile Helmut’tur. Çocukların, yapılan organ muayenesinde, Tabip Yarbay Graçov, ölümün, vücutlara bir zehir olan karboks hemoglobin zerkedilmesi neticesinde meydana geldiğini ifade etmiştir. Sonuç olarak, biz, aşağıda imzaları bulunan kimseler beyan ederiz ki, muayene edilen cesetler gerçekten Doktor Josef Goebbels’e, karısına ve çocuklarına aittir. İmzalar: Guosd, Bistrov, Çelimski, Graçov, İluin, Alpiroviç. Bize, tercüman Alpiroviç tarafından sözlü olarak Almanca’ya tercüme edilen bu zabıt belgesini tasdik ve imza ettik. İmzalar: Voss, Lange, Schneider.
·
1.330 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.