Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

254 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Toplumsal Bir Dayatma Olarak Annelik
Kitap, kadınların annelik deneyimlerine dair zorlukları, toplumsal dayatmaları ve baskıları ele alarak derinlemesine inceliyor. Sadece “anne olmak” kapsamı içinde, kadınların genel anlamda varlıkları üzerindeki baskıyı da gözler önünde seriyor. Kitap 2008-2013 yılları arasında yapılmış araştırma ve farklı sosyal gruplardan kadınlarla yapılmış röportajların toplamı ve incelemelerinden ortaya çıkmış bir kitap. Kitapta annelik ve kadınlardan bu konuda genel olarak toplumun beklentisi sosyolojik, psikolojik ve tarihsel süreçte toplumsal cinsiyet kurallarının oluşumu yönleriyle ele alınıyor. Kadınlar günlük yaşamın birçok safhasında türlü türlü baskılara maruz kalıyorlar, bunlardan biri de tabii ki anne olmak. Ne zaman anne olmak gerektiği, kaç çocuk yapılmasının uygun olduğu, çocuğun ihtiyaç ve sonu gelmez isteklerinin karşılanması, annelerin nasıl görünmesi gerektiği ve nasıl hissetmeleri gerektiği gibi konular da toplumun ileri gelen boşboğaz ve patavatsız insanları tarafından elbette belirlenmiştir. Kadınlar, istemedikleri bir şeye karşı çıkabilme ya da bedenleriyle ilgili kararları kendileri verebilme lüksüne sahip olmadıkları gibi, toplumsal normlar ve baskılar tarafından da istek ve karar verme özgürlükleri engellenir. Örneğin, “eğer birgün çocuğun olursa….” yerine “çocuğun olduğunda…” gibi ifadelerle başalayan cümleler bile bu durumun muhakkak birgün gerçekleşeceği, bunun kaçınılmaz bir son olduğu, ortada istemek veya karar vermek gibi bir özgürlüğün bulunmadığının en basit ve yerli yerinde örneklerinden biri olabilir. Çocuk sahibi olmanın hayatın bir getirisi olarak görülmesi, evlendikten bir süre sonra başlayan sorgu sualler, çiftleri birbirine daha da yakınlaştıracak (aslında ortada aldatma gibi bir durum olsa bile boşanmanın ortadan kalkması gibi bir zorunluluğun oluşması) bir araç olarak çocuk sahibi olmanın gerekli görünmesi bile, insanların bu sözde kararı verirken tek olmadıklarının hatta çok büyük ölçüde tonla dış etmenin zorlama ve dayatmalarının etkisinde kaldıklarının birer örneği. Kitabın antinatalist (doğum karşıtı) bir tutumu yok. Kitap, çocuk sahibi olmanın kişisel sebeplerle olması, toplumsal bütün dayatmalardan arınmış, kutsal bir rol olarak değil, insani ilişkilerden biri olarak yaklaşma, bilinçli bir şekilde verilmiş kararlar sonucunda ortaya çıkması gerektiği yönünde tamamen sağlıklı bir düşünceyi savunuyor. Tarihsel süreçte, kadınlara dişiliğin bir parçası olarak sevgi ve şefkat gibi duygularda yapay bir şekilde empoze edilme eğilimi süregelmiştir. Bir devlet ve toplumun için ne kadar insan o kadar fayda, durum böyle olunca anneliği dişiliğin bir parçası haline getirme çabası, birgün rahminizin “çocuk! çocuk!!” diye bağımaya başlayacağı ve elbette bir kadın olarak içinizdeki bu ilahi çağrıyı duymazdan gelemeyeceğinizi düşünmenizi sağlayacak akıl oyunlarının yaratılmış olması çok da manasız olmasa gerek. Yani anne olmayı biyolojik bir gerçek, insani ilişkilerin bir parçası olarak değil; fedakar, adanmış, saadetini başkalarının saadetine bağlama zorunluluğu olan, tek amacı başkalarının mutluluğu ve onlara hizmet etmek olan birer nesne olarak kabul ediyoruz. Toplumsal konulara kafa yormayan, dar görüşlü, feminizm’i erkek düşmanlığı olarak bilen, gelenekselci bir kafa yapısına sahipseniz kitabı okumanıza gerek yok, bunların dışında kalanlara da kitabı çokça tavsiye ediyorum, iyi okumalar diliyorum.
Annelikten Pişman Olmak
Annelikten Pişman OlmakOrna Donath · İletişim Yayıncılık · 036 okunma
··
1.086 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Son paragraf 👏 Elinize sağlık.
Nil okurunun profil resmi
😇🙏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.