Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
MacGuffin
Fowles’in beş öykülük kitabının açılışını esere ismini veren “Abanoz Kule” ile yapıyoruz. Burada bohem hayatı yaşayan yaşlı ressamın insanı büyüleyen malikanesi bir nevi Dracula Şatosu işlevi görüyor karakterlerden birine dönüşmesi ile. İki genç kızın her ihtiyacını karşıladığı konağın ziyaretçisi ise yine bir ressam olan ve biyografi için gelmiş evli karakterimiz. Elbette türlü cinsel imalardan sonra “menage-a-trois” imkanı doğuyor ancak burada ahlak anlayışının doğuştan gelmesiyle kaybeden oluşunuzun ve sanatçıların özünde “piç” olmalarıyla bir karşıt duruş, rahatlık sergiledikleri gibi bir mesaja dönüşüyor. Lakin 100 sayfaya yakın süren öykü, bitişini de, akıcı ve vurucu kalıbına yaraşır biçimde yapıyor ve referans verdiği halk hikayesi “Eliduc” ile devam ediyor. Fowles’in ikinci (kitaptaki üçüncü) öyküsü “Zavallı Koko” (Koko burada meşhur gorile değil, palyaçoya gönderme), eve giren hırsızla karşılaşan ve yine biyografi yazmakta olan edebiyatçıya ve ikisinin arasında geçen kuşak ve ideoloji farklılıkları üzerine geçen sohbete dayanıyor. Hırsız işini bitirdikten sonra beklenmedik bir eyleme girişiyor ve yazarımıza bunun çözümlemesi için okuru da içine alan geniş bir zaman dilimi bırakıyor. Sonraki öykü “Muamma” aslında “kim yaptı” türünde Agatha Christie cinayetlerini ansıtan bir kayboluş gizemi. Dedektif ünlü siyasinin tüm ailesini sorguluyor ve hatta yine bir romans doğuyor ancak burada öyküyü türdeşlerinden ayıran iki detay var: Birincisi meta yapısı. Sonlarda hafiyeliğe bürünen kızımız “biz aslında bir yazarın karakterleri olsak cinayeti nasıl çözümlerdi?” sorusuyla başlayıp dördüncü duvarı yıkan bir rampaya giriyor ve beni ikinci bulguya sürüklüyor: Bu öyküde kayboluş aslında tamamen bir MacGuffin. Yani Hitchcock’un bizlere sunduğu açıklama ile, aslında sadece hikayeyi başka bir yöne itelemeye yarayan ve işlevini sonunda kaybeden bir detay. Bilimsel açıdan “katalizör” de diyebiliriz. Bu öykü ile ilk öyküyü birleştiren kadın detayı da var: Her ikisinde de arzu nesnesi kadın bir başkası ile birlikte, “sadece” yatıp kalkıyor ama baş karakteri tamamlayacak yapboz parçalarına sahip. Özellikle ilk öyküde kadının “sahibi” tarafından ele alınış biçimi gayet aşağılayıcı. Erkek okura empati kurması adına klasik “lady in distress (damsel in distress)” kalıbı sunulmuyor, aksine bu yıkılarak başka bir forma bürünüyor (sonrası Yeraltı Edebiyatı ve ötesi). Son öykü bana Cheever’in "Yüzücü"sünü anımsattı, tamamlamak için kalan vaktimi ve kapanan gözlerimi Olalla için harcadım ve 4/5 zaten beğendiğim kitabı yine elime almak için bahane olarak rafıma geri yerleştirdim.
Abanoz Kule
Abanoz KuleJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 2008158 okunma
·
226 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.