Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çatışma gücü-birleşme gücü, yani Eris-Philia: Karşıt ve tümleyici bu iki tanrısal antite, eski krallıkların yerini alan soylular dünyasında toplumsal yaşamın iki kutbunu belirler. Mücadele, yarışma ve rekabet değerlerinin teşvik edilmesi. bir ve aynı topluma bağlılık duygusunu. toplumsal birlik ve bir olma duygusunu birleştirir. Soylular gene'sini canlandı- ran agon anlayışı, her alanda kendini gösterir. Önce savaş- ta: Araba tekniği, içermiş olduğu politik ve yönetimsel mer- kezileşmeyle birlikte yok olmuştur, ama at, kendi sahibine eşsiz bir savaş niteliği kazandırmaktan geri kalmaz: Hippeis ile Hippobotes, bir toprak soyluları kadar, askeri bir seçkin- ler sınıfını da tanımlıyor. Süvari imajı, savaşın değeri ile bir- leşir; doğumlar, toprak zenginliği ve hakların paylaşılması, politik yaşamla birleşir. Daha sonra din düzeyinde: Her ge- nos, kimi ritlerin ustası olduğunu, özellikle tanrısal etkisi olan gizli anlatıların, simgelerin ve formüllerin sahibi oldu- ğunu bildirir, bu nitelikler onlara erk ve buyurma yetkisi ka- zandırır. Son olarak "ön-hak"kın tüm alanları, aileler ara- sındaki ilişkileri yönetir, kendi başına bir tür agôn 'u oluştu. rur: Grupların karşı karşıya geldiği kodlanmış ve düzenlen- miş bir kavgadır bu; oyunlar sırasında atletleri birbiriyle çarpıştıran sınava benzer bir güç sınavı, gene'ler arasında vardır. Sonra politika agôn biçimini alır: Söz yarışmaları, tartışma yeri agora olan kanıtlamalar mücadelesi, kamu meydanı ve bir pazar yeri olmadan önce, toplantı yeridir.(¹¹) Sözleriyle çarpışanlar, söylevleriyle karşı karşıya geliyorlar ve basamaklı bir toplum içinde, eşitler grubunu oluşturu- yorlar. Hesiodos'un işaret ettiği gibi, tüm rekabet, tüm eris,eşit ilişkileri gerektiriyor: Yarışma ancak eşit güçte olanlar arasında yapılır.(2)Toplumsal yaşamın. mücadeleci kavramı içindeki bu eşitçi anlayış, Yunan savaşçı aristokrasisinin an- layışını gösteren özelliklerinden birisidir ve erk kavramına yeni bir içerik kazandırmaya yardımcı olur. Archie artık bir kimseye özgü bir mülkiyet olamaz. Devlet, tüm özel nitelik- lerinden (kişiye özgü, bireysel özelliklerinden) soyunmuş- tur; gene'lerin yetkisinden kurtulanlar, herkesin işi gibi gö- rünür. Yunanlılar'ın bu anlamda kullandığı deyimler çok çar- pıcıdır: Kimi kararlar birlik'e doğru taşınmalıdır; Kral'ın es- ki ayrıcalıkları, arché'nin kendisi ortaya, merkeze bırakıl- mıştır. Bir grup insanın kendi başına kazandığı bilinci dile getirmek için başvurduğu uzaysal imaj ve politik bir birlik olarak varoluş duygusu, karşılaştırmanın basit bir değeri de ğildir. Yepyeni bir toplumsal uzamın yükselişini yansıtır. Kent yapıları, artık eskisi gibi surlarla çevrili bir krallık sa rayının çevresinde kümelenmezler. Kent şimdi Agora üze- rinde yoğunlaşmıştır; Hestia Koine'nin yeri olan ortak me- kândır, genel çıkar sorunlarının tartışıldığı kamu yeridir. Şimdi kentin kendisi duvarlarla çevrilidir ve onu kuran in- san kümelerinin tümünü korur ve sınırlandırır. Kral kasaba- sının yükseldiği yerde -özel ve ayrıcalıklı yerde-, kamu kül- tüne açık tapınaklar kuruluyor. Sarayın yıkıntıları üzerinde ve artık tanrılara ayrılan bu Akropol'de, Agora alanı içinde topluluk kutsallıkta olduğu kadar, kutsal olmayanda da kendini gerçekleştiriyor. Gerçekte bu kent kadrosu zihinsel bir uzamı tanımlıyor; yeni bir zihinsel ufku kapsıyor. Kent kamu meydanında kurulur kurulınaz, sözün tam anlamıyla artık bir polis'tir.
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.