Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

252 syf.
·
Puan vermedi
Atamızın Ankara'ya gelişi ve savaşa bizzat bu coğrafyadan kumandanlık etmesi neticesinde Anadolu'ya hakkını teslim etmek amacıyla Ankara'yı başkent yapma süreci ve bu süreçten sonraki sancılı inkîlap süreçlerini konu alan bu kitap, yüzyıllardır süregelen Osmanlı'nın belki de şımarık çocuğu olan İstanbul'un elinden başkent ünvanını almış ve Anadolu'nun bu kurak coğrafyasında yeni bir ulus devletin temelleri atılmıştır.Milli Mücadele sürecinde bu harekete karşı olan İstanbul bir ölçüde cezalandırılmış, elinde avucunda ne varsa bu savaşa katılmış olan Anadolu ise, hakkı teslim edilerek ülkenin bir anlamda kalbi ilan edilmiştir. Kitaba geçecek olursak; Milli mücadele dönemiyle işlenen toplumsal ve fiziki Türkiye haritasını bizlere sunan bu kitap, Garp ile Şark'ın belki de en net yüzünü, en net ifadeler ile karşımıza çıkaran kitaplardan biridir. Yazarın kitabında geçen kadın karakterler genel itibari ile silik tiplerdir.Erkeğinin boyunduruğu altında herhangi bir söz hakkına sahip olmayan bu tiplere nazaran içlerinden birkaç kadın ise modernleşmenin simgesi olarak karşımıza çıkmakta, düşünce ve görüntü itibari ile bu kadınların resmi tam olarak kemalist düşüncenin de resmidir. Eski Anadolu kadını yerini modern çağdaş kadına bırakmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra balolar daha görünür hale gelmiş ve burjuvazi sınıfın burada kendilerini gösterdikleri bunun yanı sırasında insanların bu balolara katılmak için kendilerini değiştirdikleri de göz önüne koyulmuştur.Lâkin bu değiştirme tam manasıyla zihinsel bir gelişim yönünde mi olmuş, yoksa batının daha çok eğlence yönünü mü almışız, sanırım yazar burada biraz kahramanlar aracılığı ile de bir eleştiri yöneltmiş: ✓ Efendiler, Garpçılık(Batıcılık,batılılaşma) bu demek değildir. Garpçılığı bir eğlence tarzı telakki etmeyiniz. Garpçılık her şeyden evvel bir yapma, yaratma, kurma, iletme ve işletme gücüdür. Bü­tün bu yaptığınız şeyler hep ondan sonra gelir." Sayfa 144 Ankara'ya değinecek olursak bozkırın ortasında kalmış bir çölden farksızdır.Ve kahramanlarımızın hayalindeki Ankara ile gerçekteki Ankara son derece farklı ve acıdır ve bu gerçekler de roman boyunca acıtır.İnsanları biraz kaba saba, nezaketten yoksun tiplerdir. Kurtuluş mücadelesinin zaferini taçlandırmak için hızlı girişilen bu inkîlap hareketinde okuduğum kadarıyla üzerimize tam olarak oturmayan şeyler bulunmaktadır.Bizler batının zihin yapısından ziyade, kılığını kıyafetini alıp, zihin olarak gene bir şarklı olarak kalınca, bu inkîlap hareketlerinde üstümüze yakışmamış bir yapaylık maalesef ki gözümden kaçmamıştır. ✓ Bunlar hep, inkılâbın yanlış anlaşılmasından çıkan neticeler ... İnkılâbı, kocanız kendine göre, Murat Bey kendine göre, Şeyh Emin kendine göre anlıyor, hani, bazı dinler vardır ki, din alimlerinin farklı yorumlamalarının çokluğu yüzünden manâ ve mahiyetini degiştirir; işte, bizim inkılâbımızın başına da böyle bir şey gelmektedir ve bizim ıstırabımızın sebebini burada aramak lâzımdır." (Sayfa 142) Kitap üç bölümden oluşuyor diyebiliriz.İlk bölüm milli mücadele dönemini resmediyor ve buradaki milli birlik ve beraberlik bilincine sık sık atıfta bulunuyor ve ayrıca İstanbul halkı ile Anadolu insanının kendi içerisinde aslında birbirine ne kadar yabancı olduğunu gözler önüne seriyor.İkinci bölüm milli mücadele dönemi sonrası oluşan yenilik hareketlerini konu alıyor fakat bu düzeni sadece balolar, şatafat ve partiler üzerinden resmediyor.Üçüncü bölüm ise düşünceme göre Atatürk'ün onuncu yıl nutkunu okuduğu gün başlıyor ve o günden itibaren inkîlap hareketlerinin daha çok kültürel ve sosyal alanlara yayıldığına bizzat şahit olabiliyoruz. Son olarak yazarın Atatürk sevgisine ve hayranlığına ayrı bir parantez açmak istiyorum.Milli mücadele dönemi ve sonrası boyunca Atatürk'ün en sevilenleri arasında olmuş, kendisi de bu sevgiye layık olmak için canla başla çalışmıştır.Onun bu roman özelinde okuyucu da bıraktığı Atatürk izlerini kendi açımdan son derece etkileyici bulduğumu belirtmek isterim.Oluşturmuş olduğu yer yer kurgusal, yer yer gerçeğin izini sürdüğü bu roman zihnimde hoş bir tat bıraktı.Atamızı bu kadar canlı bir şekilde yanımda resmetmesi bazı yerlerde beni duygulandırdı.Bu sebeple bu kitap özelinde kendisine teşekkür ediyor ve Atamızı saygıyla anıyorum ✓ 1942. EYLÜL, 15! .." Bu nasıl olur? Daha, Gazi'nin onuncu yıldönümünde söylediği nutkun son kelimeleri kulaklarımda çınlıyor: "Ne .. muu .. tlu .. Tür .. kü .. m .. di.. ye .. ne ... " Sayfa (227)
Ankara
AnkaraYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20183,508 okunma
·
889 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.