Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Pascal'dan birkaç yüzyıl sonra, Max Scheler, Ordo Arnaris'te 'kalbin, tinsel bir varlık olarak insanın özü olarak adlandırılmayı bilme ve istençten çok daha fazla hak ettiği'ni vurguluyordu. 'Kalp' burada cazibe ve iğrenme hisleri -sevgi ve nefret- arasındaki seçimi temsil eder. 'Bir insan yaşamının seyrindeki iyi şeyler, pratik şeyler, iradesini dayandırdığı istenç ve eyleyişlere direnişler, adeta insanın ordo amoris'inin [düzen sevgisi] özel seçici mekanizması tarafından her zaman en önce gözden geçirilen ve görülen şeylerdir . . . . Bilfiil dikkat ettiği, gözlemlediği veya gözden kaçırıp fark etmeden bıraktığı şey, bu cazibe ve iğrenmeyle belirlenir.' Scheler insanın bir ens cogitans ya da ens volens (bilen ya da isteyen varlık) olmadan önce bir ens amans (seven varlık) olduğunu söyler. 'Kalp' sadece kendi kurallarıyla, yaşam yolunda belirlediği kurallarıyla yaşar ve diğer bütün kurallara duyarsız ya da kahramanca itaatsizdir. Bu benlikçilik açısından kalp, bütün diğer mantıklardan ödünç alınan şeyleri inatla reddettiği bilinen Akıl'a benzer. Scheler, Pascal'a uyarak, her ne kadar Akıl'ın 'anlayışı hiçbir şey bilmese ve asla hiçbir şeyi bilemeyecek olsa da' kalbin de 'kendi düsturları olduğunu' söyler. Zira kalbin düsturları, Akıl'ın kendi yuvası ve aynı zamanda ayrıcalıklı ve yakından korunan sahası olarak beyan ettiği 'nesnel belirlenimler' ve 'sahici zorunluluklar' değil, 'kendinden menkul' düsturlar, yani dürtüler ve istençlerdir. 'Sertlik, mutlaklık ve dokunulmazlık açısından aşağı kalır yanları' olmasa da bunlar Akıl'ın soruşturduğu düsturlara hiç benzemez. Aklın savları kalbin yolunun mantığını kavramaya ve daha da önemlisi onun yolunu değiştirmeye çalıştığında talihsiz ve çaresiz kalır."
Sayfa 60 - Çeviren: Akın Sarı, İstanbul: Versus Kitap, 2011.Kitabı okudu
·
295 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.