Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
Yaşamın Ardında Kalanlar
Dört yıl önce almıştım bu kitabı. O zamandan belliydi denemeleri okumaktan bıkmayacağım. İlk önce Montaigne'in Denemeler'ini okudum bir iki yıl boyunca elimde süründürdüm. O kadar bağlı değildim başlarda, sadece yaşamdan kaçmak istediğim zamanlarda okuduğum satırlardan ibaretti. O kısa sürede bile ruhumu dinlendiriyordu yalan değil. Sonraları her şeyin istediğim gibi olmayacağını fark ettiğim o zamanlar, daha fazla bağlandım o kitaba. Her cümlesinde kendimi buldum, her satırını tekrar tekrar okudum ve her okuduğumda daha fazlasını okumak istedim. Ama bitti işte. Yaşamın farkına varmama katkısı çok oldu. Bir süre sonra bir kitaplıkta bulduğum "Ve Kırar Göğsüne Bastırırken" kitabıyla devam etti deneme yolculuğum. O kitaptan sonra daha da bağlandım denemelere, artık hem yazmaya hem okumaya başladım. Yazmak zor gelse de bulduğum her boşlukta yazdım. Belki kıytırık bir iki paragraf çıktı ortaya. O kadar da beğenemedim hiçbir zaman yazdıklarımı. Yazmayı bıraktım. Bazen biriyle konuşurken lafı açılınca çekinerek gösteriyorum yazdıklarımı. Övüyorlar ya nedense yine hiç samimi gelmiyor işte. Biri de övmüştü, inanmıştım o zamanlar... Şu an o biri artık yok. Ama yazılarım var. Ve ben de varım. Yazmaya devam edeceğim belki bu incelemem bile bunun için bir adımdır. ︎︎︎︎︎︎︎︎︎︎︎︎ Nurullah Ataç'ın bu kitabını 8. sınıfta türkçe öğretmenimin önerisiyle almıştım. O zamandan beri kitaplığımda duruyordu. Hiç açıp okumayı düşünmedim nedense. Bu sene aniden elime kitaplığımdaki kısa kitapları alırken fark ettim ve başladım. Uzun soluklu bir okuma oldu. Hayattan yorulduğum zamanlarda, insanlardan iyice uzaklaşmaya başladığım zamanlarda okudum. Okurken okuduğum o satırları yaşadım belki de. Hani bazen çevrenizde çok insan olur ya, ama olmaz işte yine de yalnız hissedersiniz kendinizi. Duvarlar örersiniz herkesle aranıza, tek dayanağınız sandığınız şeyleri kaybedersiniz, yaşamdan kopmak istersiniz ama yine de kıytırık umutlara tutunursunuz. Keşkeleriniz olur, belkileriniz olur, inanırsınız o zaman yaşama. Çünkü devam etmenizi sağlayan tek şey o kıytırık umutlardır. "Ve" kullanmayı sevmem der Ataç bir denemesinde belki de yaşadıklarının devamına inanmaz. Ancak okuyucusuna inandırır bir gelecek olduğunu. Yaşadıklarını bırakır ve şimdiye odaklanır. Bazen umutsuz cümlelerinde o ruh haline bürünüp kendinizi bulursunuz. Bazense umut dolu düşünceleriyle yaşama bağlanırsınız. "Severim ben boş umutlar kurmağı." (sf.97) Kitabın adı "Gene Yalnızlık", içinde yaşamın her duygusunu bulabileceğiniz birçok denemeden oluşuyor. Ama Gene Yalnızlık isimli denemesiyle diğer tüm denemelerinde yazdıkları açığa çıkıyor sanki; Yalnızlığı seviyormuş gibi yapıyor, kendisinde sürekli hata arıyor, yaşamı sorguluyor. Aslında her şeyi sorguluyor ama her zaman da sonucunu umut dolu cümlelerle bitiriyor. "İnanmayın, benim okurum, kendi kendinden tiksindiğini söyliyen, kendi kendine budala diyen bir adamın böyle abuk sabuk sözlerine inanmayın, bakın, dünya güzel, insanlar güzel, siz de o insanlar arasında bir insan olduğunuz için güzelsiniz, aldırmayın bu sözlere, beni içimin karanlığında bırakın, siz aydınlıklar içindesiniz." (sf.81) 1950'lerde yazmış olduğu yazılar nasıl da bugüne ışık tutuyor bir bilseniz. Ben kendimi kaybettim onun cümlelerinde. 100 sayfalık kitap ama ben o kadar bağlanmıştım ki... İlk defa bir kitabıma kahve döküldü. O da bu oldu. Sonra başına çok daha kötü şeyler geldi ve kendi ellerimle çöpe attım ilk defa bir kitabımı. Benim gibi kitaplara bağlı bir insanın bunu yapması çok zor zaten bir iki hafta atlatamadım bunu. Şimdi de kütüphanede gezinirken rast geldim, elime aldığım gibi bitti. Son zamanlarda o kadar kayboluyorum ki bir yazarın cümlelerinde, kendimi bulamıyorum. Ama Nurullah Ataç'ın denemeleri öyle değil. Yaşama daha sıkı bağlanmaya başlıyorum onu okudukça. Evet belki içinde oldukça umutsuz cümleler var, paylaştığım alıntılar öyle ama duyguyu o kadar güzel tarif ediyor ki insana yaşamın ardında kalanları tekrar gösteriyor. Mesele birini sevmek, insanlara boyun eğmek değil, hayatta kalmaya çalışmak hiç değil. Mesele kendini sevmek, kendini tanımak, yaşamayı öğrenmek demek. Eğer daha önceden hiç deneme kitabı okumadıysanız bunu şiddetle tavsiye ederim. Her denemesinde birkaç dize şiire de yer veriyor yazar. Kendisini şair olarak da oldukça beğenenler var ama o tabi ki kendisini bu konuda eleştiriyor. Toplumu, gelenekleri, şairleri hatta ve hatta bazen yazarları da eleştirdiği oluyor. Ama gözlemleri, izlenimleriyle oluşan denemelerine ben olumsuz bir eleştiri dahi bulamıyorum. Yaşayabilmek, yeniliklere açık olmak onun gözünde. Kendine güvenmeyi, özgür olmayı ve değişmeyi şart koşuyor cümlelerinde. Tekrar tekrar sorgulamamızı istiyor doğruyu. Belki de umut ettiği asıl şey; yaşamın ardında kalanları görebilmemizdir. "Bir gerçek içinde yaşıyoruz, duvarlarını yıkıp aşamadığımız bir gerçek içinde." (sf.34)
Gene Yalnızlık
Gene YalnızlıkNurullah Ataç · Yapı Kredi Yayınları · 2022701 okunma
··
482 görüntüleme
Efe T. okurunun profil resmi
Çok güzel inceleme, eline sağlık.
g okurunun profil resmi
tesekkurleerr
g okurunun profil resmi
İstanbul adlı denemesine ithafen: Genelde şairler ve yazarlar İstanbul'u över ama Ataç tam tersi İstanbul'u çekiştiriyor cümlelerinde. Daha çok Ankara'ya hasret. Yani ne kadar doğru olsa da bazı dedikleri katılamadım bu denemesindeki düşüncelerine. İstanbul, öyle ya da böyle bağlıyor insanı kendisine. Kalabalığı bile aranıyor bazen, insan o kalabalık içinde yalnız kalmayı seviyor. Her gün boğazından geçerken düşüncelere dalıyor. Havası, suyu mu bize gerekli olan diyor bir cümlesinde, öyle ya. Bir gün boğazını görmeyiversin eksik hissediyor insan kendini. O yüzden bu bağlılığı açıklayamadı bence ama insan yaşamadığı bir duyguyu açıklayamaz zaten, tek eksiği bu olsun. Ne olur ki başka.
g okurunun profil resmi
drive.google.com/file/d/1mKj2_oH... pdfini de bırakıyorum okuyun okutturun;)
g okurunun profil resmi
Bir alıntısına da incelemede yer vermeyi unutmuşum onu da buraya yazmak istiyorum. Oldukça beğenmiştim bu cümlelerini. “Cânım Efendim, Bilseniz ne kadar severim “cânım” demeyi. Ca’yı şöyle uzatarak… Kısaca söylemenin de bir zevki, bir tatlılığı vardır, bilirim, ama “caaanım” demek daha hoşuma gider benim. Nasıl anlatayım? daha bir âşıkça oluyor, hani “âşık” denince bir de şair anlaşılıyor, işte o mânada, daha doğrusu iki mânasıyla birden. Benim durup dururken: “Cânım…” dediğim de olur.
Ali okurunun profil resmi
Kalemine saygı duruşu!
Selin okurunun profil resmi
Bu nasıl güzel bi inceleme olmuş hayran kaldım gerçekten
g okurunun profil resmi
yaa bi tanesin🫶🏻🫶🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.