Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Talat Kırış - Denize Gömülmek
Görselleriyle ve içeriğiyle çok ilginç bir yazı. Linki tıklayarak devamını görebilirsiniz. * t24.com.tr/yaza.../talat-k... * Denize gömülmek * Günümüzde denize gömülme taleplerinde bir artış varmış. Amerikan Bahriyesi, eski personelinden her sene 500 civarında denize gömülme başvurusu almaktaymış Ölüm meselesi üzerine yıllardır düşünürüm. Çocukluk yıllarımda evimizden peş peşe çıkan cenazelerle tanışmıştım ölümle. Sonrasında hekimlik mesleğini seçince daha fazla haşır neşir oldum. Hele de ihtisas yaptığım yıllarda, belki de ülkenin en yoğun acil servisi olan İstanbul Tıp Fakültesi acilinde tuttuğumuz nöbetlerde. Ölmenin her türüne şahit oldum desem abartmış olmam. Ben mesleğe başladığımda ölümün tanımı belliydi; kalp ve solunumun durması. Sonra beyin ölümü kavramı ortaya atıldı, organ naklinin gelişmesiyle birlikte. Biz de beyin cerrahı olarak beyin ölümü kararını veren ihtisas dallarından biri olduk. Bu tabii bilimsel olduğu kadar felsefi ve dini bir mesele olarak da tartışıldı, tartışılmakta. * Nedense ölüm sonrası, tamamen dinin alanına terkedilmiş. Bilim adli tıbbı ve patolojiyi saymazsanız ölümle yeterince ilgilenmiyor. Adli tıbbın ve patolojinin alanında da ölüm saati, ölüm şekli, ölüme yol açan hastalıklar gibi konular var. Dünyadaki hastanelerde, ölmek üzere olan birçok hasta olur ve her gün de yüzlerce, binlerce insan ölür. Büyük bir araştırma alanı olması gerekirken üzerinde durulmamış bir meseledir. Oysa tam ölüm anı ve sonraki mesela ilk 30 saniye çok daha derinlemesine ileri teknolojiyle araştırılabilir. Böylece belki ruh denen soyut kavramın fiziksel yanını da ortaya çıkartabiliriz. Ölüm yaşamın en büyük gizemi olduğuna göre biraz daha bilimsel çabayı hak ediyor bu konu. Uzun bir girizgâh oldu. Aslında bu yazıda niyetim, denize gömülmekten bahsetmek ama ölüm konusunu açarken beynimde biriken kimi düşünceler sayfaya düşüverdi. Ölen insanlar dünyada yaygın olarak ya toprağa gömülüyorlar ya da yakılıyorlar. Ben kendi adıma yakılmak isterdim ama Türkiye’de bu mümkün değil. Konuyla ilgili olarak Sevim Çoşkun ve Nüket Örnek Büken tarafından IBAD Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayınlanmış “Kremasyonun Tarihçesi ve Türkiye’de Kremasyon” başlıklı makale, kapsamlı ve öğretici olduğu kadar konuyla ilgilenmeyenler için bile genel kültür açısından ilgi çekici. (IBAD Sosyal Bilimler Dergisi 2020 Sayı 8: 129-144.) * Bu makaleden öğreniyoruz ki 1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu, 224.10 ve 225.11 maddeleri ile, cesetlerin yakılmasına izin vermiş. Dahası, “Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in isteğiyle bugünkü Zincirlikuyu Mezarlığı’nda, Türkiye’nin ilk krematoryumu kullanıma hazır hale getirilmiş. O dönemde, iki renkli isim olarak bahsedilen Kimyager Nureddin Münşi ve Salih Murad Bey 1931 yılında Ölüleri Yakma Cemiyeti’ni kurmuş ve gazetelere ilanlar vererek öldükten sonra yakılmak isteyenlere hizmet verdiklerini açıklamışlar.” * Ancak bu krematoryumda yakılarak defnedilen kimse olmamış. Çoşkun ve Büken titiz çalışmalarında, Sivas’ta bir firmanın taşınabilir krematoryumlar ürettiğini ve Avrupa’daki ilk beş üreticiden biri olduğunu ve Ateizm Derneği’nin 2015 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik Krematoryum kurulması için ‘Gömülmek Zorunda Değiliz!' diye bir imza kampanyası başlattıklarını da belirtiyorlar, konuyla ilgili başka birçok ilginç bilginin yanında. * #TalatKırış #T24 #DenizeGömülmek *
Talat Kırış
Talat Kırış
·
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.