Edebiyata olan değerli katkıları ile tanınan Ali Bektaş'ın, romanoku yayınlarından bizlere ulaşan ilk romanı #günyüzü
Bir Ankara romanı ama yer yer İstanbul da bize kucak açıyor. Betonların arasından içimize işleyen bir roman diyerek cümlelere başlamak isterim.
"Başlarken her şarkı güzel, her şiir anlamlı, her renk büyülü ve her yol kutsal."
Umut ve Yıldız'ın aşklarını merkez alın bir kurgu ile sayfalar ilerliyor. Geçmişlerinden, çocukluklarına, başka aşklarına kadar uzanan bir yolculuk. Bir insanı yaşamımıza giren ânı ile değil, tüm anıları ile kabul etmemizin mesajını veren bir aşk hikayesi. Bu ikilinin tercileri, aşkları peki nereye varacak???
Soru işaretleri ile tadını bulan bir roman...
Kitabın akıcılığının yanında, içeriğindeki diyaloglar önümüze çoklu bir pencere açıyor. Sosyal sorunlardan, düşünce farklılıklarına uzanan bir muhabbet kitaba hakim. Sohbet atmosferindeki samimi dili ile karakterleri tanıyormuşum hissi oluştu, tabii bu durum okuma keyfini katlayan bir unsur oldu.Alt metinleri kuvvetli.Bahsettiğim diyalogların derinliğinde yüzmek güzeldi.
Kimi zaman kendimi coğrafya gerçekten kader midir diye düşünürken buldum.
"Feleğin sillesini yemekten örselenmiş hayatların sorumluluğu kimde? Kaderini altın harflerle alınlarına yazdıranlar, aynı coğrafyanın acılarından muaf mı? ‘Kader!’ diyerek geçip gitmenin kolaycılığı, insan olmanın zorluğunu nasıl oluyor da bu kadar çabuk unutturabiliyor."
Bir başka sayfada, kukla toplum yapımızın düşüncesine daldım.
" İnandığın şeylerin içini doldurmadan, ezbere davranış kalıplarıyla yaşarsan farkına varmadan ikiyüzlü bir kul olur çıkarsın."
Velhasıl aşkın kimyasını ustalıkla çizen kitap, sosyolojik ve insana dair tespitleriyle de beğenimi kazandı.