Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

435 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Her Yerde Nietzsche
*Spoiler İçerir* Jack London çocukluğumda beni kitaplarla tanıştıran ilk yazar olmuştu. Beyaz Diş ile başlamıştı yolculuğum ya da başlayamamıştı. Çocuk halimde cümlelerini takip etmek zor gelmişti. Bu sebepten midir bilinmez yıllarca bir daha kendisine uğramamıştım. Şimdi tüm bilgi birikimim ile karşısında nasıl hafif bir anlatım dili varmış meğer demek ayrı bir duygulandırdı. Martin Eden Jack London’ın edebiyat kariyerinden izler taşıdığı minik bir otobiyografik eser. Baştan sona adım adım verdiği karakter dönüşümü kitabın bence en etkileyici noktası. Başlarda entelektüel üst sınıfa kendini uzak hisseden ancak aşık olduğu kadına ulaşma motivasyonuyla çıktığı bu yolda yaşamın anlamsızlığı ile yüzleşmesi kaçınılmazdı. İyi bir Nietzsche okuru olduğunu her yerden görüyoruz. Sadece yaşadığı çağın etkisi değil cümlelerde ve olay gelişimlerinde de Nietzsche izleri taşıyan yaklaşımları var. Martin Edenin kopuş noktası olan entelektüel kesimin de aslında göründüğü gibi özgün değil sürü insanı olduğu, ortak ve içi boş eylemlerde bulunduğu o kadar da içi dolu düşünceler taşımadıklarını gördüğü anda oldu. Eden eleştirel düşünce edindikçe Nietzsche’nin tasvir ettiği özgür insana ulaştı. Burada bilgilerimden kısa bir not düşmek istiyorum. Nietszche toplumdaki bireylerin güç istenci bakımından üç aşamadan geçtiğini ileri sürer. Sürü insanı - özgür insan - üst insan. Özgür insan bir geçiş evresidir. Sürü insanı hangi kesim, inanç, anlayış taşırsa taşısın ortak bir iradeye hizmet eden, değer yaratmayan, toplumun neredeyse tamamını kapsamaktadır. Sorgulayan birey bu evrede sürüden kopuş yaşarsa yavaş yavaş özgür insana dönüşür. Ancak bu bir geçiş evresi, üst insana hazırlık evresidir. Üst insan ise artık yalnızca kendi değerlerini yaratabilen ve diğerlerine bu değerleri dayatmayan kimselere denecektir. Özgür insan evresi nihil hissettiren bir evredir ve nietzsche’ye göre bu evrede uzun kalmak imkansızdır. Ya yapamayacağını anlayarak sürüye geri döner bu insanlar ya da intihara sürüklenir… Gelelim tekrar Martin Eden’e. Martin Eden kendini toplumdan, sevdiklerinden ve hatta insani pek çok şeyden soyutlayarak kitaplara, düşünce dünyasına atıldı. Bu atılım onun zaman içinde işçi sınıfından uzaklaşmasına sebep oldu, kendini geliştirdikçe sorguları arttı ve entelektüel kesim ile de arasına aynı mesafe girdi. Artık gördüğü bu alt kesim ve üst kesim arasında bir değer farkı kalmayana dek motivasyonu vardı ancak bunu fark ettiğinde tıpkı Nietzsche’nin söz ettiği gibi nihilin içinde boğuldu ve yaşamını denizin derin sularında tamamladı. Bu Eden için kaçınılmaz bir sondu. Hakikat dediğimiz her şey nasıl da göreceli ve yüklenen pek çok değerin ne kadar da altı boş. Martin Eden bir zerdüşt gibi değerleri yeniden değerlendirdi ancak pek çokları gibi eylem gücü sınırlıdır. Ek olarak kitabın kalbi, en etkileyici cümlesi bence “Bunu daha önce yazdım.”dı. Tam da değerin, hakikatin nasıl da göreceli, sürünün hizmetine sunulduğunun bir uyanışıydı ki kitapta birkaç bölüm sıkça tekrarladı bu cümleyi. Her saygınlık kazandığı, itibarı yüceltildiği an yazılarının zamanında kabaca reddedilmesini hatırlıyor, zor durumda olduğunda kimseden saygı görmediğini, yardım teklif edilmediğini hatırlıyordu. Sürü insanının varlığının kabulünün son noktası oldu bu durum Marin için. Güzel eleştiriler ve doğru akıl yürütmeler taşıyan bir yapıt. Okunmasını tavsiye ediyorum
Martin Eden
Martin EdenJack London · İletişim Yayıncılık · 201790,5bin okunma
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.