Nietzsche’nin yorulmak bilmeyen bir yürüyüşçü oluşunun, onun düşüncelerinin oluşmasında nasıl bir yeri olduğunu anlatıyor. Tükenmemek için yapacağınız en iyi işlerden biri yürümektir, kafanızı çalıştırmak, düşüncelerinizi yoğunlaştırmak, düzenlemek için yürümek. “Ormanlarda bolca yürüyorum ve muazzam sohbetler yapıyorum” diyor Nietzsche. Üstelik asıl aradığını dağlara çıkmaya başlayınca bulacaktır. Ona güç veren yollar buldukça yürür, günde sekiz saat yürüyerek yazmaya başlar.
Kitapta şöyle diyor: Yürüyüş Kant'taki gibi işe ara vermek ya da oturmaktan kamburu çıkmış, iki büklüm olmuş vücuda yapılan asgari bir temizlik değildir. Nietzsche çalışmak için yürümek zorundadır. Dinlenmenin, hatta refakatçisi olmanın bile ötesinde, Nietzschenin tam olarak parçasıdır yürüyüş.
Sadece kitaplar arasında düşünebilenlerden, aklını kitapların dürtüklemesini bekleyenlerden değiliz biz. Bizim ethosumuz açık havada, tercihen yolların bile tefekküre daldığı ıssız dağlarda veya deniz kıyılarında yürüyerek, sekerek, tırmanarak, dans ederek düşünmektir.