- Peki yine lise yıllarına dönelim. İleride yaşamı ile futbol iç içe geçecek olan Halit Kıvanç'ın lise yıllarında futbolla ya da sporla ilişkisi nasıldı?
- Spor yapmak ... futboldu tabii. Mahalle maçı oynuyorduk. Fakat orada ben hiçbir zaman as oyuncu olmadım.
- Yani yeteneksiz miydiniz?
- Okulda sınıf birincisiydim ama futbolda bizim mahallede çok yetenekliler vardı; çok iyi futbol oynayanlar vardı. Onların arasında geride kalıyordum ben. Bir de babamın karşı olması sebebiyle... Çok zaman maçta normal ayakkabı ile oynuyorduk. Futbol ayakkabımız yoktu. Onun için ayakkabılarımız çabuk eskiyordu. Eskiyince yeni ayakkabı alınması lazımdı. Babam da buna kızıyordu tabii... Sonra eski bir ayakkabıyı top ayakkabısı yaptık. Daha da sonra en ucuzundan bir top ayakkabısı aldım ama top ayakkabısı demeye bin şahit ister. Bana bir giysi alınacağı zaman babamla Kapalıçarşı'ya giderdik. Kapalıçarşı'nın Beyazıt tarafında iki girişi vardır. Bir büyük girişi, bir de küçük girişi. Küçük girişte kullanılmış elbiseler satılır. Oradan bana ceket aldıkları çok olmuştur. Açık konuşuyorum, böyleydi. Oradan ceket yahut da bir elbise alırlardı. İki pantolonumdan birini cumartesi günü
annem yıkar, pazar günü kurur, pazartesi giyer giderdim okula. Yani, bu devreleri de geçirmedik değil.