68 sayfanın felsefesiAltıncı Koğuş, Anton Çehov'un dönemin Rusya'sında keyfine düşkün ve vurdumduymaz bir hayat süren aydın kesimi eleştirmek için kaleme aldığı felsefi bir eserdir.
Eserde çeşitli nedenlerden içeri tıkılmış akıl hastalarıyla aydın kesimi temsil eden stoacı doktorumuz Andrey Yefimıç'ı görüyoruz. Derinlere inmeden önce akıl hastalarımızdan birini tanımakta fayda var çünkü kitabın geneli bu adam ile doktor arasında geçiyor.
Adamımız İvan Dmitriç'tir. Hiçbir suç işlemediği hâlde evraklarda yapacağı bir yanlış veya herhangi bir nedenden dolayı polislerin aniden gelip kendini tutuklamasından korkan bu abimiz -suçsuz olduğu hâlde adalet sistemine ve hakimlere güvenemez- zamanla kontrolü yitirir ancak zamanında aldığı eğitim ile etkileyici fikirlere sahip ve deli olmasına rağmen olayın geçtiği kasabada aklı başında olan tek adam olarak nitelenir.
O hâlde gelin doktorumuzu da tarif edelim. Doktorumuz yukarıda değindiğim gibi stoacıların izinden gitmektedir. Peki nedir bu stoacılık? En basit haliyle değiştiremeyeceğimiz olaylarla ilgili kayıtsız kalmaktır. Kitapta doktorun stoacı Marcus Aurelius'ten alıntı paylaşarak acının sadece bir düşünceden ibaret olduğunu ve bu düşünceyle başa çıkıldığında her şeyin normale döneceğini belirtmiştir. Yani acı da dahil bir çok şeyi küçümsemektedirler. Peki bu ne kadar doğru?
Doktor ve hastamızın tartışmalarında hastamız buna çok sert bir şekilde karşı çıkar. Kitabın bir yerinde şöyle bir savunma yapar doktora karşı: "Tek bildiğim Tanrı'nın beni sıcak kandan ve sinirlerden yarattığı. Evet! Bir organik doku eğer canlıysa her türlü uyarıya karşı tepki vermelidir."
Yine kitabın bir yerinde: "Acıyı küçümsemek onlar için hayatı küçümsemek anlamına geliyordu. Onlara göre insanın bütün varlığı açlığı, soğuğu, hakareti, yokluğu hissetmek ve ölüm karşısında Hamlet gibi korku duymaktan ibaretti. Bütün bir hayat bu duygulardadır. Hayatın yükü altında ezilebilir, ondan nefret edebilirsiniz, ama onu küçümseyemezsiniz." demiştir.
En çok hoşuma gideni de hastamızın şu cümleleri olmuştur: "Acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!"
Doktorumuz meşhur filozof Diyojen'den de örnek vererek her türlü koşulda insanın mutlu olabileceğini öne sürmüştür ancak hastamız buna da sert bir şekilde karşı çıkmıştır.
Yine hastamızın doktora yönelttiği başka bir eleştiri de, küçüklükten beri acı ve zorluk görmediğini hayatının sadece kitaplardaki felsefe öğretilerinden ibaret olduğunu ve hayatı asla gerçek anlamda yaşamadığıdır. Bunlara karşın doktorumuzun karşı cevap verebildiği pek de söylenemez.
Eh! Bu kadar felsefe yeter şimdi tekrardan kitabımıza dönelim. Gün gelir devran döner. Doktorumuz bu felsefesinde kesin bir şekilde yanıldığını görecektir ancak iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Biz de incelememizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. 68 sayfalık kısa ve derin bir yolculuk sizleri bekliyor. Keyifli okumalar dilerim.