Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnternet
2000'ler hatta 2010'lardan sonra insan ilişkileri dijital bir boyut kazandı. Eskiden yok muydu internet, vardı tabii ama bu kadar yaygın değildi. Cep telefonları akıllı olmasa da iş görüyordu. Yaşam internete bu kadar bağlı değildi. Evraklar, işler, posta gelmesi, kargo gelmesi, lokantaya gidip yemek yemek için sıra beklenmesi... İnternet fiber kablolarla geliyordu, ışıltısı bizim de zamanımızı hızlandırdı. Makineler işçileri nasıl gömdüyse, internet de aynısını yaptı. Bir ürüne harcanan birim emek düştü. Bilinçsiz, dolayısıyla ona verilen komutlardan başka bir şey yapamayan suistimale çok açık ama kendi içinde narsistik derecede kusursuz olan makinelere teslim ettik kendimizi. Yetmiyordu ürettiklerimiz, üretimi katlettik. Diktiği kazakta bir ilmek kaçırıp her defasında farklı kusurlu bir kazak ören terziyi kaybettik, bize aynılıktan başka bir şey sunmayan makineleri kazandık. Eksikliğin getirdiği tamamlama arzusunu kaybettik, her şey elimizin altındaydı, ne ararsak bulurduk ya? Araştırmanın, merak etmenin önemini yitirdik. İnternet bir yayım aracıydı. Kitleleri bir araya o kadar hızlı getirebiliyordu ki hiç olmaz dediğiniz fikirler bir anda buluşuyor birbirine karışıyordu. Dünyanın bir ucu diğer ucuna fiber iplikle bağlandı. Makineler belki daha masumdu. İnsanların ona yükledikleri komutlarla çalışıyorlardı neticede. Ama internet öyle mi? İnsanı dıştan pakladı, cilaladı ve içini komutladı.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.