Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Evet her şeyin bekası, ,ancak bir müddet ve zamana bağlıdır. Bir varlığın bu müddet 'Ve zaman içinde kalabilmesi de ondaki hayatiyyetin devamı iledir. Hayatın devamı da rızık ile beslenmekle sağlanır. Zira Hak Teala her şeyin' varlığını zatından, kendi hakikatinden bilir ve zatından bildiği şeylerin vücudu da mutlaka var olur. İnsan nevinin bekasını fertlerinin bekasına; fertlerin bekasını da onların üremesine bağlamıştır. Döllenmeleri, her ferdin bekasına, her ferdin bir müddet bekası da kendisinde bulunan hayatın kıvamına bağlıdır. Hayatın kıvamı da rızka, besine bağlıdır. Rızık da ancak bitki ve hayvanda 'olur. Bunlar ise: ekmek, et, bitkilerin bir kısmından alınan meyveler ve çoğu tatlılardır. Allah Teala yarattığı canlı varlıkları, yedirip içirmeden, doyurmaktan, beslemekten; ilaç aldırmadan derdine derman vermekten; cinsi münasebette bulundurmadan da çocuk yaptırmaktan ve emzirmeksizin büyütmekten katiyen ,aciz değildir. Fakat O, canlı, cansız bütün varlık aleminde vuküa getireceği oluşlar için sebep ve ,neticeler tertip eylemiştir. Her vakıayı bir sebebe bağlamıştır. Diğer deyimle: her sebep bir neticeyi meydana getirir. Her vakıanın mutlaka bir sebebi vardır. Sebepler zincirinin her halkası kendinden sonrasına bir sebep ve kendinden öncesine bir neticedir. Her vakıanın sebep ve netice olarak vücut bulmasında, Cenab-ı Hakk'ın vakıaları sebeplere bağlamasında nice sır ve hikmetler vardır ki, onları yalnız kendisi ve bir kaçını da, ilimde rasih olanlar bilir. Bunu bilmek şaşılacak bir şey değildir. Asıl şaşılacak olan, insana hayret veren kainattaki esaslı ve hiç aksamayan, sabit ve değişmez kanunlardır ki; beşeri bilgiler, fen, teknik, ,hayat, medeniyet, hep bu illet ve malGI (sebep ve neticenin), diğer ifade ile: akılları durduran ilahı planın değişmez, şaşmaz tatbikidir. İnsanların, hayvanları kendilerine itaat ettirmesine gelince'; mesela: tenezzüh yerlerine parkıara ve güzel şeylere bakmak için gezen, yaya giden, ayaklarını çalıştıran bir kimseye: -Bakın şu adama ayaklarını gözlerine hizmetçi yapıyor ve onları onun hizmetinde yoruyor. Halbuki ayak da onun, gözleri gibi bir armağanıdır. Buna ne oluyor da birini diğerinin rahatı için 'yoruyor, birini diğerine hizmetçi yapıyor? denilir. işte bu, düşünce ve sorular hep eşyalardaki kadirleri ve mertebeleri bilmemektendir. Fakat akıllı olan şu hakıkatı iyi bilir: «Kamil olan daima nakıs olanla beslenir. aksan, zayıf ve aciz, olan da kamil olanın hayatı için musahhar kılınır. Onun faide ve hızmetinde tutulur.» Bu da hikmetin ta kendisidir, ~unda 'zulüm ve haksızlık yoktur. Çünkü zulüm: « Başkasının mülkünde tasarruf etmektir.»' Halbuki Hak Teala, kendi mülkü içinde bir başkasının mülküne tesadüf etmez ki onda tasarrufu zulüm olsun ı Bu gerçeğe göre Allah'tan zulüm vaki olması tasavvufi" olunamaz. Doğrusu kendi mülkünde dilediği gibi tasarruf etmek, istediğini yapmak hakkına maliktir. Bu itibarla Onun bütün yaptıkları zulüm değil, adalet olur '
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.