Hayvan kalıtımımıza ilişkin gittikçe olumlu bir hal oalan bu düşünceler, cinayet romanı türüne damgasını vurmuştur. Modernistler kanda kaynayan ilkel, cinai bir dürtüden bahsetmiş olsa da, bu dürtüyü hayvan-atalardan kalma özel bir biyolojik taşıyıcı saymaktan ziyade, karanlık bir dürtü ya da kanlı bir geçiş metaforu olarak kullanmıştır. Okuduğum modernist romanların hiçbirinde cinayeti hayvan soyunun doğrudan etkisi olarak açıklama yönünde ciddi bir çabaya rastlamadım.