Tolstoy'un yarı otobiyografik özellik taşıyan üçlemesinin ikincisi olan İlkgençlik, bana keyifli bir okuma deneyimi yaşattı. Aslında ilk kitap olan Çocukluk'u okurken bu serinin Tolstoy'un hayatından izler taşıdığını bilmiyordum. Bu nedenden midir bilemiyorum fakat ikinci kitap beni daha çok içine çekti diyebilirim. Yazarın dili daha samimi ve içtendi. Kitabı okurken herhangi bir kahramanın değil de gerçekten Tolstoy'un gözünden olayları görüyor ve yaşıyor gibi hissettim. Bu anlamda bu okuma deneyimi benim için çok tatmin ediciydi. Kitabın sonlarına doğru dahil olan Dmitriy Nehlüdov karakteri ile kahramanımız arasında gelişen beklenmedik dostluk çok ilgimi çekti. Serinin son kitabı olan Gençlik'te bu dostluğun nasıl geliştiğine daha çok dahil olmayı umarak serüvene devam etmek için sabırsızlanıyorum.