Babaya Mektup, Kafka'yı anlamaktır...Mektup türünde biyografik bir eserdir. Kafka’nın çocukluk yıllarından yetişkinlik yıllarına kadar tüm hayatı hakkında önemli ve detaylı bilgilere ulaşabildiğimiz bir kitaptır.
Yazar, bu eserinde babasına hitap etmektedir. Kafka hiçbir zaman iyi bir konuşmacı olamamıştır fakat çok iyi bir yazardır.
Kitabı yazmaktaki amacı ise ona söylemekten korktuğu düşüncelerini, isyanlarını, pişmanlık ve kızgınlıklarını, veremediği cevaplarını içinden atmak istemesidir.
Baba Herman, oldukça akıllı, yetenekli, kendine güvenen ve baskın karakterli bir babadır. Franz Kafka kalabalık bir aile içinde büyümüştür. Bu yüzden de babasının kendisiyle olan ilişkisini, kız kardeşleriyle olan ilişkisiyle ve yer yer de erkek kardeşleriyle olan ilişkisiyle kıyaslar.
Yazar, çocukluk yıllarındaki sessizliği, çekimserliği için babasını suçlar. Büyür ve yine yalnızlığı, sessizliği, beceriksizliği için babasını suçlar. Tüm bunların belki biraz baba sevgisi, şefkati ve desteği hissetmiş olsaydı daha az olacağını iddia eder.
Annesinin kendisine sonsuz bir iyilik, sabır ve sevgiyle yaklaştığını da anlatır. Ve çok arada kaldığını dile getirir.
"Annemin aile içindeki konumunun ne kadar eziyetli ve son derece yıpratıcı olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir..."
(S.26)
Kinayeli biçimde; işlerinde, çalışmalarına ve seçimlerinde babası gibi başarılı olamadığını dile getirmiştir. Burada gizli hayranlık olduğunu da seziyorsunuz. Bu başarısızlığını babasıyla ilişkili olduğunu dile getiriyor. Çünkü babasından sevgi ve şefkat görmediği gibi hiçbir zaman destek de görmemiştir. Aynı şekilde evlilik düşüncesini, bu konuda başarısızlıklarını da yazıya dökmüş.
"Senin bile evlilik içinde ağır savaşlar verdiğini, hatta çocuklarına karşı başarısız olduğunu görürken evliliğe mi cesaret edecektim?"
(S.54)
Herman Kafka genel olarak her şeye karşı olan, her şeyi küçümseyen bir adamdır. Oğlunun zevkleri, fikirleri, görünüşü, yazması, konuşması, okulu, işi, edindiği arkadaşları babası tarafından hiçbir zaman onaylanmaz hatta aksine her zaman eleştirilir. Bu eleştiriler yazarın hayatı boyunca özgüvensiz olmasına, bir meslek, bir arkadaş, bir eş edinmekte zorlanmasına sebep olur. Her zaman bitmek bilmeyen bir suçluluk duygusuyla büyüyen yazar, hayatının her alanında bu suçluluk duygusunu ve kararsızlığı, karamsarlığı, güvensizliği atamaz. Böylece ailesine, kendisine, çevresine yabancılaşmıştır...
Kâğıtla dertleşirken ne kadar zorlanmıştır kim bilir. Bunları yazıya dökmek zor, bir o kadar da rahatlacı. İnsanı etkileyen senin gömmüş olduğun duyguları, yüzeye çıkarması. Okurken umuyorum ki babanızdan bir pay bulmazsınız...