Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
7/10 puan verdi
·
47 günde okudu
En Az Çocukluğumdaki Kadar İyi
Çocukken kısaltılmışını okuduğum ve daha sonra dünyanın en iyi kitabı olduğunu düşündüğüm Robinson Crusoe'yi okumuş, bitirmiş bulunmaktayım. Benim için çok ilginç bir deneyim. Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okuyana kadar hala okuduğum en iyi kitabın bu olduğunu söylüyordum her ne kadar kısaltılmış versiyonunu okumuş olsam da. Kitabı okuduğum zaman bana hissettirdiği heyecan duygusunu asla unutamıyorum çünkü. Sürekli kitabın ilerisinde ne olacağını merak ediyordum. Ayrıca ıssız bir adaya düşme konsepti o zaman için o kadar güzeldi ki. Adamın böyle bir koşulda bile hayatta kalması, hayatta kalmayı geç adayı yaşanabilir bir yere dönüştürmesi çok hoşuma gitmişti. Tabi kısaltılmış metin olsa bile o zamanlar 80-90 sayfalık kitaplar şu an benim için 600 sayfalık romanlar gibiydi. Oku oku bitmiyordu. Bu kitabı okurken müthiş keyif aldığımı hiç bir zaman unutmadım. Peki şimdi ise kitbın orijinalini okudum. Artık çocuk değilim, beni kolay kolay etkileyemezdi kitap. Fakat etkiledi aslında. Yani kesinlikle okuduğum en iyi kitaplardan biri değil, ama heyecan faktörü hala çok iyi. Yıllar sonra bile kitabı okuduğumda çocukken hissettiğim gibi merak duygusu hissettim. Sürekli ne olacağını, hikayenin nasıl ilerleyeceğini merak ediyordum. Üstelik sonunu bilmeme rağmen. Kitabı sonu için okumuyordum keza. Kitaptaki bu ada süreci çok hoşuma gidiyordu. Üstelik kitap bir roman olarak bu ada sürecini çok farklı anlatmış. Ada sürecinde temel üç anlatı var. Birincisi inanılmaz teknik bir şekilde (bir romana göre) adada yaptıklarını anlatıyor Robinson. Bu kısımlar o kadar teknik ki okuyucunun canını sıkabilir. Ancak o kadar detaylı anlatıyor ki bu işleri yazar sanki siz de onunla beraber yaptığı şeyi yapmış, elinizde tutuyor oluyorsunuz. Bir noktada bu kitap adaya düştüğüm zaman rehber olacak kullanabileceğim bir kitap mı diye düşündürdü bu kadar teknik takılması yüzünden. Burada bir günlük tarzında olmasından da bahsetmek gerek. Bu yazılar aslında Robinson'un günlüğü, bu bakımdan her şeyi roman gibi değil de teknik bir kitap gibi kayda tutmak daha mantıklıdır. İkinci anlatı ise dini kısım. Robinson adada geçirdiği süre içerisinde kendiyle bol bol konuşuyor, düşünme fırsatı oluyor. Bu düşünceleri de bize aktarıyor. Bu kısımda genelde Robinson'un rahatken unuttuğu Tanrı'yı başı derde düşdüğünde anması ile oluyor. Ancak tekrar rahata düştüğünde uzun süre tanrıdan bahsetmiyor. Daha sonradan din kısımları iyice içine işliyor ve özellikle şükür üzerinden sürekli tanrıdan bahsediyor. Robinson'un adaya düştüğü zaman yanında bulduğu İncil bu konuda ona kesinlikle çok yardımcı oluyor. Üçüncü anlatı ise Robinson'un diğer adadaki diğer her şeyle etkileşimi. Alexander Selkirk, gerçek hayat Robinson'umuz. Onun adada yaşadığı hayat ise inanılmaz bir sefil hayat. Daha çok günü gününe yaşamaya odaklanıyor bu adam. Robinson ise adayı yaşanabilir hale geitiriyor. Sürekli çalışıyor. İhtiyacı olmasa zor zamanlarda kullanabilmek adına tarım yapıyor. Bu da kitabın bir farklı yerine pencere açıyor. Kapitalizm. Ben her ne kadar yazarın böyle bir niyetinin olduğunu düşünmesem de bazı insanlar kitapta o zamanki beyaz insanın kapitalizminin işlendiğini düşünüyor. Robinson, adada gördüğü neredeyse hiç bir şeye romantik yaklaşmıyor mesela. Romantikten kastım, hiç bir zaman bir şeyin estetiğinden etkilenmiyor, bir manzarayı beğendiğini söylemiyor mesela. O daha çok adadaki ne olursa olsun bir şeyin kendine nasıl bir katkısı olabileceği. Robinson kendine yetecek bir yaşam döngüsü olduğunda bile durmuyor ve her şeyini dikkatli kullanıyor. Olabilecek tüm felaketlere karşın kendisini çok önceden hazırlıyor ve asla durmuyor. Sürekli çalışıyor. Günlük yazmaktan ve İncil okumaktan başka bir şey yok. Tabi burada eserin kurgu olması da önemli ama fazla makinece bir hayat yaşıyor Robinson. Aslında içinde hiç insan bulunmayan bir adaya, tek bir insanın nasıl kapitalizm getirdiğini okuyor muyuz? Olabilir. Her ne kadar bu fikre çok sıcak bakmasam da baktığımız zaman kapitalizm rekabeti öne çıkarır. Adada insan olmasa da Robinson doğayla her zaman bir rekabet içinde. Kitabın hiç bir kısmında doğayla bütünleşme havası yok, aksine tam bir doğaya hakimiyet kurma isteği var. Böyle gözlemler yaptığımız zaman kitabın gerçekten de bir insanın doğaya nasıl kapitalizm getirdiğini görebiliyoruz. Ancak bu da fazla kötümser bir yaklaşım olabilir. Yalnızca hayatı boyunca bu adaya hapsolduğunu düşünen bu adam sadece yaşamını devam ettirmek istiyor da olabilir. Robinson'un Cuma'ya vermediği değer de bu kuramı destekliyor gibi. Adada tek arkadaşı olsa da Cuma, Robinson hiç bir zaman onla samimi olmuyor. Kitabın sonuna kadar onu her zaman "yardımcısı" olarak görüyor ve kendine göre düşük gördüğü bu kişiyle asla arkadaşlık ilişkisi yaşamıyor. Kitabın bu altmenini kesinlikle görmezden gelemeyiz. Yazar bunu bilerek yapmadıysa da, kendi görüşlerini yansıttığı bir kitap olabilir. Robinson Crusoe, kesinlikle heyecanlı, eğlecenli, ilginç altmetinler barındıran, ve çocukluğumdan bıraktığım yana hiç eskimemiş harika bir roman. Herkese tavsiye ederim.
Robinson Crusoe
Robinson CrusoeDaniel Defoe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,7bin okunma
·
105 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.